"CHP Bunu Yapmazsa Çok Garip Olurdu"
Hüseyin Çelik, CHP'nin kamuda başörtüsünün iptali için yaptığı başvuruyu değerlendirdi...
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, kamuda başörtüsü serbestisi getiren yönetmeliğin iptali için Danıştay'a başvurdu.
Konu , AK Parti MKYK toplantısı sonrasında AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik'e soruldu. Çelik, "CHP bunu yapmazsa çok garip olurdu" dedi.
İşte Hüseyin Çelik'in açıklamalarından satırbaşları:
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Balyoz davasının açıklanmasından beri mahkemeyi, Yargıtay'ı tahkir eden, tezyif eden, yani hakaret eden ve mahkemeye ağız dolusu suçlamalarda bulunan bazı sözüm ona değerlendirmeler görüyoruz. Kendi yargı sistemimize böyle bir haksızlık yapmamamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin "Bir televizyon programında söylediğiniz bazı sözler çok tartışıldı bir sunucuyla ilgili olarak. Daha sonrasında programda bir sunucu değişikliği de yapıldı. Sözlerinizin, o sunucu değişikliğinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz? Çok tepkiler de var. O tepkilere ne yanıt verirsiniz?" sorusunu Çelik, "Arkadaşlar, galiba siz siyasi magazin peşindesiniz. Bugün bu departmant kapalı" diye yanıtladı.
"Bu yasak da ortadan kalkmıştır"
"Q, W ve X harflerinin Demokratikleşme Paketi'yle alfabeye girdiği, resmi yazışmalarda ya da nüfus kağıtlarında kullanılıp kullanılmayacağı" yönündeki soru üzerine Çelik, "Q,W ve X'in kullanımının serbestliği sağlanmış durumdadır. Yasak olmaktan çıkmıştır" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, daha önce de farklı vesilelerle söylediğinin altını çizerek, "Kanunla alfabemizdeki 29 harf belirlendiği için bunun dışındaki harfler sakıncalı harf olarak görülmüş birileri tarafından. Bütün web sayfaları bilindiği gibi 3 W ile başlar. Her tarafta X de kullanılır, Q'nun da kullanıldığı yerler vardır. Bu yasak da ortadan kalkmıştır. Burada 'Şurada kullanılabilir, şurada kullanılamaz.' Bizim harflerle klavyelerle kelimelerle kavgamızın olmaması gerekiyor. Yıllardır da biz lüzumsuz yere enerjimizi kaybettik" diye konuştu.
Askerliğin kısalmasının gündemde olduğu, kışlalarda ve askere gidecek kişilerde ciddi bir beklentinin oluşmaya başlandığı belirtilerek, CHP'nin kısa dönem askerlikle ilgili bugün verdiği teklifin de hatırlatıldığı Çelik, "Daha önce bu konu hakkında gerekli açıklamalar yapıldı. Zaten siz, söylerken dikkat ederseniz 'kısa dönem askerlik' dediniz. Biri uzun dönemdir. Uzun dönem kısaldı. Kısayı daha da kısaltırsanız bunu adı 'çok kısa' olur. Demek ki bu, gündemde yok" ifadesini kullandı.
"4 partiyle en kısa zamanda Meclisten çıkartalım"
"Kılıçdaroğlu'nun, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda mütabakat sağlanan 60 maddeyi birlikte geçirelim teklifi var. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Çelik, "Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle bir çıkış yapmasını biz de olumlu bir gelişme olarak değerlendirdik" dedi.
Çelik, şöyle devam etti:
"Mesela Sayın Süheyl Batum, komisyona döndükten sonra 'Ben 60. maddenin şurasına karşıyım, bunu kabul etmem' diyecek. Diğerlerinin kafası karıştı. İster 59, ister 58, ister 60. Uzlaşma komisyonunun üzerinde mütabakata vardığı, bu maddeleri biz buna '60 madde' diyelim şimdi. Gönül ister ki AK Parti, CHP, MHP, BDP yani o uzlaşma komisyonunda bulunan 4 partiyle birlikte en kısa zamanda Meclisten çıkartalım. Ama olaki Sayın Bahçeli, daha önce bazı açıklamlarda bulundu. MHP ve BDP derse ki, 'Biz yokuz bu işte.' AK parti olarak biz bunu AK Parti ve CHP olarak yapabiliriz. Daha önce de bunu söyledik. Bu yüzde 75 halk desteği demekti ve burada hiçbir usul problemi olmaz ve meşruiyet problemi olamaz. Ama tekrar söylüyorum, bizim birinci tercihimiz, esas arzu ettiğimiz şey Uzlaşma Komisyonunda üyesi bulunan, Mecliste de esasen grubu bulunan 4 siyasi partinin birlikte bunu yapmasıdır. CHP, bunu teklif ettiğine göre, biz hemen diyoruz 'Bizim grup başkanvekillerimiz, CHP'nin grup başkanvekilleri ile irtibat kuracaklar, bayramdan sonra bu hemen gündeme gelebilir ama o zamana kadar tabi kararlarında bir değişiklik olmazsa. Yalnız bu meselede herhangi bir pazarlık söz konusu olmayacak. Bir ön şart olmaksızın bu Uzlaşma Komisyonun üzerinde anlaşmaya vardığı maddeleri geçirebilirz."
"Türkiye bu arızalardan kurtulmaya çalışıyor"
Yeni bir anket sonucu olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, bir önceki basın toplantısında son anketi açıkladığını hatırlatarak, "Türkiye cephesinde yeni bir durum yok, aşağı yukarı herkes kendi bulunduğu yeri muhafaza ediyor" dedi.
Yargıtay'ın Balyoz davasına ilişkin kararına yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine Çelik, milletin darbelerle darbecilerle ve darbe kavramıyla yüzleşmesi ve hesaplaşmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Çelik, şunları söyledi:
"Türkiye bir daha geri dönmemecesine bütün bunları gündeminden çıkarmalıdır ve Türkiye bu arızalardan kurtulmaya çalışıyor. Bu konuda biz, halkın iradesine dayalı siyaset yapan bir ekip olarak halkımızla aynı duyguları paylaşıyoruz. Artık darbe, darbeye teşebbüs, darbecilik diye bir kavram bizim gündemimizde, ülkemizin gündeminde olmamalı ve biz, bu ayıbı bir daha geri dönmemecesine gömmeliyiz bu konuda hiçbir sıkıntı yok ve bu konudaki kararlılığımız da tamdır."
"Biz, onlarla empati kurabiliriz"
Yargıtay'ın Balyoz hükmüne bakıldığında bazı kararların onandığını, bazı sanıkların beraat ettiğini anımsatan Çelik, şöyle konuştu:
"Mahkemelerin verdiği kararı başta sanıkların kendileri olmak üzere aileleri ve herkes eleştirebilir, bunu haksızlık olarak değerlendirebilir, birileri bunu hakkın tahakkuku olarak değerlendirebilir. Demokrasilerde bu konularda çok açık bir alan vardır. Bu, yapılabilir. Ancak Balyoz davasının açıklanmasından beri mahkemeyi, Yargıtay'ı tahkir eden, tezyif eden, yani hakaret eden ve mahkemeye ağız dolusu suçlamalarda bulunan bazı sözüm ona değerlendirmeler görüyoruz. Kendi yargı sistemimize böyle bir haksızlık yapmamamız gerektiğini düşünüyorum."
Dava sonrasında ceza alanların ailelerininin ve birinci derece yakınlarının üzülmelerinin insani bir davranış olduğunu vurgulayan Çelik, "Suçların ferdiliği prensibi vardır. Mahkemenin suçlu saydıklarının dışında onların aileleri son derece masum insanlardır ve biz, onlarla empati kurabiliriz. Başka insanların kederi üzerinde, başka insanların özellikle gözyaşı üzerinde sevinç bina edemezsiniz, kendi saadetinizi başka insanların felaketi üzerine kuramazsınız. Biz, buna ahlaksızlık diyoruz" ifadesini kullandı.
Çelik, merhametin adaletin tahakkukuna engel olmaması gerektiğini dile getirerek, adalet tahakkuk etmesine rağmen suçlulara şefkat ve merhamet duyulabileceğini belirtti. Çelik, şöyle dedi:
"Tekrar altını çiziyorum ister asker, ister sivil bu davadan hüküm giyip en azından şu anda kesinleşmemiş olmakla birlikte, malum bunun bazı daha süreçleri var, yüksek mahkeme tarafından suçlu bulunanların ailelerinin içinde bulunduğu ruh halini anlayabiliriz. Onlarla empati kurabiliriz ve kesinlikle onların ıstırabını, gözyaşını anlayabiliriz. Onların kederi, özellikle gözyaşları hiçbir zaman için, hiçkimse için neşe ve sevinç kaynağı olmamalıdır. Bunu insani olarak değerlendirmemiz gerekir. Eğer bu şekilde sağduyulu değerlendirirsek kalemi kıran hakim bile derin kederlere boğulabilir."
"Kimse halkın aklıyla alay etmesin"
Balyoz ve Ergenekon davalarıyla ilgili daha önce yaptığı açıklamaları hatırlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Dedim ki, 'Kimse halkın aklıyla alay etmesin.' Hiçbir şey olmamış gibi hiç kimse davranamaz. Neleri yapmak için ne tür planlar yapıldığını iyi kötü hepimiz izledik, gördük. Bağımsız mahkeme bu konuda karar vermiştir. Mahkum ettikleri ile ilgili mahkemeyi hakaret yağmuruna tutacaksınız, peki beraat ettirdikleriyle ilgili ne söylüyorsunuz. Mahkeme bu insanların düşmanı olamaz ki. Yargıtay yanlış karar veremez mi? Yargıtay 'da yanlış karar verebilir. Karar tashihi için müracaat edersiniz. Daha ötesi uluslararası mahkemelerde eğer müracaat etme hakkınız varsa oralara da gidersiniz. Ama kendi adalet sisteminizi topa tutmanın elbette bir mantığı yoktur. Bunu da yapmamamız gerekiyor."
"Hatanın neresinden dönülürse kardır"
Çelik, "Andımız"la ilgili 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir savunma yapıldığının hatırlatılması üzerine, kararda bakanın imzası olmadığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı'nda 30'a yakın hukuk müşavirinin çalıştığını ve binlerce davanın oraya geldiğini söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"Milli Eğitim Bakanlığı, 1 milyona yakın personeli olan bir bakanlıktır. Açılan bu davalarla ilgili savunmalar yapılır, bu savunmayı yapan hukuk müşaviridir. Bu, bürokratik devletin refleksidir. Bu, bürokratik cumhuriyet anlayışının refleksidir. Bu, siyasi iradenin refleksi değildir. O yapılan yanlıştır, bugün yaptığımız doğrudur. O gün, Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir bürokratın imzasıyla mahkemeye gönderilen savunma bizim bakış açımızı, bizim durduğumuz yeri ifade etmez. Dolayısıyla o yanlıştır ama bu yapılan doğrudur. Netice itibarıyla o gün yapılanı bugün sürdürmek zorunda değiliz. Hatanın neresinden dönülürse kardır."
"Akaydın'ın Atatürk adına konuşması çok gariptir"
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın başörtüsüyle ilgili açıklamalarının anımsatılması üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Sayın Akaydın'ın Atatürk adına konuşması çok gariptir. Atatürk'ün kendi eşi bizatihi öyleydi. Türk kadınına yakışıyor yakışmıyor tartışmasını ben çok gereksiz ve talihsiz bir beyan olarak değerlendiriyorum. Biz, her zaman şunu ifade ettik; biz şunu çok iyi bilmeliyiz, her toplumun değerleri vardır, kabullenebildikleri ve kabullenemedikleri vardır. Aşırılıkları toplumlar törpüler, makul olanı bulur ama Mustafa Akaydın'ın annesine de bakarsanız, birçok akrabasına da belki bakarsanız onlar da başı örtülüdür. Dolayısıyla 'Başı açıklık Türk kadınına yakışıyor, başı kapalılık Türk kadınına yakışıyor veya yakışmıyor' şeklinde genellemeler yapmak bana göre akılla, sağduyuyla izah edilecek şeyler değildir."
Çelik, bazı CHP milletvekillerinin de Akaydın'ın sözlerini, talihsiz ve kabul edilemez beyanlar olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Çelik, "Üniversitelerdeki başörtü meselesi bile bu memlekette rejim, laikliğin elden gitmesi, bir cumhuriyetle hesaplaşma meselesi olarak görülüyordu. Yapılan kamuoyu araştırmalarında halkımızın yüzde 85-90'ı başörtü meselesini bir laikliğe karşı, cumhuriyetle hesaplaşma olarak görmüyor ve kesinlikle bunun bir tercih olduğunu ve buna saygı duyulması gerektiğini söylüyor. Tartıştıkça, birbirimizi dinledikçe daha makul bir noktaya varacağız" diye konuştu.