Ahmet Taşgetiren
CHP toplantısı ve sorular
Cuma akşamıydı. Ali Babacan TV100’deki “Yüzler Masası”nın konuğuydu. Babacan’a, ertesi gün yapılacak olan CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısı soruldu. Kılıçdaroğlu’nun Jeremy Rifkin gibi Amerikalı, Daron Acemoğlu gibi Amerika’da MIT’de görev yapan Ermeni asıllı Türkiye vatandaşı ekonomistten danışmanlık hizmeti almasına nasıl bakıyordu?
Babacan, ekonomi alanında farklı başlıklar altında yaptırdıkları ekonomik çözüm yolu paketlerini göstererek, “Biz de, dedi, bu paketleri hazırlarken çok sayıda yerli -yabancı ekonomistle çalıştık, görüşlerinden istifade ettik.”
Babacan’a göre CHP’nin toplantısı, 6’lı Masa’nın diğer üyelerinin zaman zaman yaptığı toplantılara benzer bir sunumdu. Bunun yanında 6 partinin -Babacan’ın hepsini çok değerli bulduğunu açıkladığı- temsilcileri bir ekonomi paketi hazırlamaktaydılar.
Yani Babacan’a göre iş sonunda 6’lı Masa çerçevesine gelecekti.
-Acaba bu toplantıyla CHP seçim kampanyasını mı başlatmıştı? Ve
- Acaba bu “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık çıkışında son hamlesi miydi?
Acaba CHP, bu toplantının 6’lı Masa’da böyle algılanmasını mı istedi? Yani “Bakın işte kitleleri topladık, heyecanı gördünüz, artık ekonomiyi bize verin, aday olarak da Kılıçdaroğlu’nu ilan edin” denilmek mi istendi?
Öyle olmadığını sanıyorum. Ya da Babacan gibi muhtemelen diğer Masa paydaşları da işi “Masa çerçevesi”ne indirgeyeceklerdir.
Ancak ortada Kılıçdaroğlu adına inisiyatifle devreye sokulan ve 6’lı Masa için “sürpriz” olan davranışlar olduğu da açık.
Şöyle bir soru sorayım:
-6’lı Masa’dan her lider, yaptıklarının diğer liderlerce paylaşılabilir olmasına itina etmeli mi?
Sanırım etmeli. Çünkü bazen liderler, partili arkadaşlarının davranış ve söylemleri yüzünden de gerilim yaşamakta, bu gerilimler “Liderlerin uyumu” ile telafi edilmektedir.
Kılıçdaroğlu’nun Amerika – İngiltere gezisi savunulabilir bir gezi miydi mesela?
Son toplantıda yine sayın Kılıçdaroğlu’nun “Para buldum” açıklaması tüm liderlerin tam da böyle söylenmesini istedikleri bir açıklama mıydı?
Yine bu “Danışmanlık meselesi” tam da böyle mi konumlanacaktı 6’lı Masa iktidar olduğunda?
Şu anda Türkiye’nin en sıcak problemi “Ekonomi” alanında ise, ekonomi alanında vereceğiniz her mesaj, toplum beklentileri açısından hayati önemde ise, 6’lı Masa olarak tam da CHP’nin sunduğu çerçevede bir sunum mu yapılacaktı? 6’lı Masa’yı oluşturan tüm partilerin kamuoyunca da tanındıkça önemsenen kurmayları var, bu son hadise, tüm o kurmayların çalışmasını, birkaç danışmana indirgemiş olmadı mı
DANIŞMAN
Bugün de yarın iktidar olmanız halinde de, içerden de dışardan da, bilim dünyasından da sokaktaki vatandaştan da danışmanlık hizmeti alabilirsiniz. Ama icrayı siyasi sorumluluğu olan kadrolar yürütür. Acemoğlu veya Rifkin, gelip sorumluluk üstleneceklerse ne âlâ. Hoş, o tarz “beyin takımları, prensler uygulaması” pek tutmadı Türkiye’de. Bkz. 12 Mart sonrası, bkz Özal dönemi)
Danışmanlığın, tüm Muhalefet politikasını belirleyeceği izleniminin muhalefet adına verilmiş sağlıklı bir izlenim olmadığı düşüncesindeyim.
“Dış danışman” konusunu “yabancı komiser” tanımlamasıyla, içine “Yahudi – Ermeni” ifadelerini de ekleyerek aşağılayıcı bir dile indirgemenin ise en tepe noktalarda ilgi görmesi ancak geldiğimiz sürecin kalite standardını gösterir. Bu yaklaşım “Onların kafası basmaz, ben ekonomistim” söylemine eklenen, memleketin yetiştirdiği tüm ekonomistleri “mandacı” diye niteleyen çizgidir.
İÇERDE YAŞANANLAR
İçerde ekonomide geldiğimiz nokta ortada. “Epistemolojik kopuş” diye girilen yolun, referansları yerli kadrolar olsa yine bir şey denmez. Okumakta zorlandığınız metinlerin altındaki referanslara baksanız, “Heterodoks” arayışlarda nerelerde dolaştığınız ortaya çıkar. Yapmayın, etmeyin… Hadi Daron Acemoğlu’nu bir kenara bırakın, Rifkin’i de silin, Allah aşkına içerde yetişen ekonomistlere mi danışıyorsunuz? Ekonomistlerimiz Erdoğan ve Nebati… Kitapları yoksa da nutukları var cilt cilt!
Bizler de satın alırız bu “emperyalist” söylemlerini…
Tıpkı ekonomik tedbirlerle baş edemediğimiz enflasyondan “Üç harfli marketler”i sorumlu tuttuğumuz gibi… Ne de olsa “FETÖ ile iltisaklı” damgasını vurduğumuzda her şeyi düşmanlaştırabiliriz. Ya da ona yapacağınız her şeyi meşrulaştırabilirsiniz. Üç harfli marketlere kayyum atasanız elinizi kim tutacak! Hem devlet olarak bir anda 100 bin “ucuz market”iniz olur, kötü mü? Şu enflasyon çılgınlığında?
Hatta mafya mensuplarını siyaset zeminine katabilir, onları kahramanlaştırabiliriz. O zaman onların “Mezarlarınız olur” tehditleri bile meşru hale gelebilir. Bir ara Sedat Peker’le iyi günlerde “Kanlarıyla banyo yaparız” söylemleri siyaseten kullanılabilir hale geldiği gibi.
Vay be! Adama özür bile dilettik. Vay be, adam görevden istifa bile etti.
Cumhur İttifakı iktidarında siyasetin raconu neymiş, bir kere daha gördü Türkiye.
Ben merak ediyorum bu ülkenin sayın Cumhurbaşkanı “sokakları mezarınız haline getiririz” gibi bir haberi gördü mü? Böyle bir ifadenin cezaevinden siyaset meydanına fırlatılabildiğini gördü mü?
Siyaset meydanı çok acayipleşti, çoook!