Christchurch Katliamı

Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde 49 Müslüman, sadece Müslüman olduğu için hunharca katledildi.

Akıl almaz bir zulüm.

Dehşet içindeyiz.

Allah, terör kurbanı kardeşlerimize ganî ganî rahmet eylesin, yaralılara acil şifa versin, maktul aileleri başta olmak üzere Yeni Zelanda Müslümanlarının ve cümle İslam Aleminin üzerine sabır yağdırsın.

***

Cuma namazı vakti iki camide yapılan katliamın failleri, tarihte Müslümanlara indirdikleri darbelerle öne çıkan bazı Hıristiyan savaşçıların takipçileri olma iddiasındalar.

Katliamda kullanılan silahlarda buna işaret eden isimler ve tarihler yazılı.

Teröristlerden Brenton Tarrant’ın (masum Müslümanların üzerine kurşun yağdırışını internetten canlı yayımlayan caninin) katliamdan evvel sosyal medya hesabında paylaştığı bir “manifesto”da ırkçı mesajlar veriliyor ve Müslümanlarla -bahusus Türklerle- kanlı bir hesaplaşmanın gereğinden (!) bahsediliyor.

Teorisiyle pratiğiyle su katılmamış bir canilikle karşı karşıyayız.

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, “terörist saldırıdan başka tarifi olmayan” bu “eşi görülmemiş şiddet”in Yeni Zelanda’ya “en karanlık günlerinden biri”ni yaşattığını söyledi; böyle bir şiddet eylemi için Yeni Zelanda’nın seçilmesinin ırkçılığı tolere eden ve aşırılığa zemin sağlayan bir ülke olmalarından değil bunun tam tersi bir ülke olmalarından kaynaklandığını, Yeni Zelanda’da nefretin yeşertilmeye çalışıldığını ama bunun kesinlikle gerçekleşmeyeceğini belirtti; saldırganların sahip olduğu ekstremist (aşırılıkçı) fikirlere “Yeni Zelanda’da kesinlikle yer olmadığını ve esasen dünyada da yer olmadığını” vurguladı.

Bunlara gerçekten yer yok mu dünyada?

Öyleyse dünya liderleri -sıradan kınama ve taziye mesajlarının ötesine geçerek- göstersinler yer olmadığını.

Irkçı ve İslam düşmanı fikirleri hep beraber lanetlemek, bu fikirlerden mütevellit teröre karşı -tıpkı “IŞİD” terörüne karşı olduğu gibi- dayanışmaya girdiklerini ilan etmek için Christchurch’te toplansınlar meselâ.

Bilhassa Batılı liderlerin böyle bir resimde yoğun olarak yer almaları, terörün ve dahî “medeniyetler çatışması”nın önüne geçmeye -en azından hararetini düşürmeye- hizmet edebilir.

‘Batı terör konusunda çifte standart uyguluyor; Hıristiyanlara ve Yahudilere saldırıldığında gösterdiği  hassasiyeti Müslümanlar saldırıya uğradığında göstermiyor’ eleştirisi haklı bir eleştiri ve bunun gereği yapılmalı.

***

Daha önemlisi; Batı’da marjinal grupların tavrı olmakla kalmayıp ana akım siyaset ve medyada da sergilenen İslam düşmanlığının önüne geçmeye matuf adımlar -acilen, çok acilen- atılmalı.

Christchurch katliamına dair bir açıklamasında "Bu hain saldırıda sadece faillerin değil Batı'da çığ gibi büyüyen İslam karşıtlığını ve nefreti körükleyen siyasilerin ve medyanın da aynı derecede sorumluluğu vardır” diyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu boş konuşmuyor.

Bu yazı toplam 804 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar