Clinton'lar Beyaz Saray'a Dönecek Gibi
Başkanlar gelip geciyor ama ABD Büyük Şeytan olmaya devam ediyor.
The Economist'in Başkanlık Analizi:
Clinton'lar Beyaz Saray'a dönecek gibi
Büyük yazarların vatandaşlarının ruhunu okuyan özel bir bakışı varsa Hillary Clinton bu durumdan çok mesut olacaktır. Zira Amerikan yazın dünyasının başta gelen yaşlı kurtlarından Philip Roth, geçen yıl Demokratlar adına 50 eyaleti de yitirecek biri varsa, bunun Clinton olduğunu söylemişti. Bu hafta artık bundan emin olmadığını belirtti.
Eski first lady'ye ilişkin önceki nefreti ve şimdiki isteksiz kabullenişi noktasında Roth yalnız değil. Öte yandan başkanlık için yarışacak kişiyi belirleyecek ilk önseçimlerde oyların atılmasına üç aydan fazla var ve başkanlık seçimi de gelecek yıl. İktidardaki başkan veya başkan yardımcısının yarışmadığı bu seçim 80 yıldır düzenlenenlerin içinde en açık yarış olmalı ama kesinlikle böyle hissedilmiyor. Cumhuriyet rejimine karşın Bush'lar ve Clinton'ların 28 yıldır yönetimde bulunmasının tuhaflığı bir yana, halihazırda Hillary ve Bill Clinton çiftinin Beyaz Saray'a dönmeleri tüm alternatifler içinde daha muhtemel görünüyor.
Her türlü ayrıntıya hâkim
Bayan Clinton, en yakın Demokrat rakibi Obama'nın ortalama 18 puan önünde seyrederken, bu hafta açıklanan bir ankete göre fark 33 puan. Sadece cüzi bir liderliğe sahip olduğu Iowa hariç ilk önseçimlerin yapılacağı tüm eyaletlerde açık ara önde. Anketlere göre şu anda tüm Cumhuriyetçi rakiplerini de ustalıkla alt edebilir ki, bu durum Cumhuriyetçilerin bölünüp morallerin bozulmasına yol açıyor. Ayrıca bu hafta geriden geldiği tek mevzuyu da tersine çevirdi; kampanyasına yılın üçüncü çeyreğinde yapılan bağışlar Obama'nınkinkileri az farkla geçti. Obama'nın etkin biçimde bağış toplaması Clinton'cıların en büyük endişelerinden.
Fakat bunlar Clinton kazanacak demek değil. Önseçimlerde bile durum sarpa sarabilir. Bunu en iyi 2003 Noel'inde Demokratların başkan adaylığını kapma konusunda durdurulamaz görünürken, Des Moines'de bir gece işleri tamamen ters giden Howard Dean bilir. Kocası da dahil, Bayan Clinton'a köstek olacak pek çok unsur var. Ancak tökezleme veya skandalları göz ardı eden Amerikalılar hep yaptıkları gibi adayların meziyetlerine göre oy atacak, bu yüzden kilit mevzu şu sıralar hangi niteliklerin en gözde olduğuna karar vermek.
Bu konuda hazırlanacak listenin başında kesinlikle yetkinlik var. Savaş sonrası Irak'a ilişkin planlara, Katrina kasırgasına verilen tepkiye ve George W. Bush'un Kral Midas'ın zıddıymışçasına 240 milyar dolarlık bütçe fazlasını 160 milyar dolarlık açığa çevirmesine bakarsak bu, Bush yönetiminde en fazla eksikliği duyulan nitelik.
Bu noktada bayan Clinton başı çekiyor. Kendi başına hiçbir yeri yönetmediği ve idareye dair en dikkate değer girişimi olan 1993-1994 arasındaki sağlık sistemini reforme etme çabasının fiyaskoyla sonuçlandığı doğru. Ancak kocasının başkanlığının kalan kısmında izleyerek çok şey öğrendi ve New York senatörü olarak uzlaşmacı, yetkin ve daha az silik bir görünüm çizdi. Kampanyası da mükemmel örgütlendi. Sağlık reformuna dair ikinci girişimi çok daha ılımlı. Ayrıca Demokrat rakipleri Obama ve John Edwards ondan çok daha az deneyimli. Cumhuriyetçilerin cephesindeyse, bir dizi başarılı vali ve şehrin maliyesiyle suç oranını tersine çeviren eski New York belediye başkanıyla karşı karşıya. Vergilendirme ve iklim değişikliği gibi konular da dahil siyasi programının çoğunu hâlâ açıklamadı ve işgüzar eğilimler taşıdığına dair şüphe uyandırıyor. Alarm zilleri çaldıracak şekilde kocasının serbest ticarete bağlılığından geri adım attı.
Yetkinlikten sonra listede güvenlik mevzularında sertlik var. Bu genellikle Demokratlar için zorlu bir saha ama iktidardaki yedi yıllık maçoluktan sonra artık o kadar zorlu değil. Bayan Clinton Cumhuriyetçilerin bu alandaki üstünlüğünü gidermek için diğer Demokrat rakiplerinden daha fazla çaba harcıyor. Irak savaşını desteklediği için özür dilemeyi reddettiği gibi, askerlerin çekilmesine dair taahhütte bulunmaya da yanaşmıyor. Diğer yandan bu yılın başında Demokratların başkanın çekilme tarihi belirlemesini isteyen girişimlerine dahil oldu ve bu alanda Cumhuriyetçi bir rakibe karşı hâlâ zayıf. Ordunun Clinton'lı yıllardaki zayıflığı Bush dönemindeki facianın gölgesinde kalıyor ama Kaide, Bill Clinton'ın iktidarında kök salıp büyüdü. 'Amerikalılar sert bir başkan istiyor, psikopat değil'; bayan Clinton'ın bazı Cumhuriyetçi rakipleri de endişe verici derecede saldırgan bir tutum sergiliyor.
Bir sonraki başkanın önündeki üçüncü engelse farklı bir dizi nitelik gerektiriyor, zira başkan hem yurtiçinde hem yurtdışında yaraları sarmalı. Savaş, Guantanamo ve Ebu Garib, uluslararası kuruluş ve anlaşmalar karşısındaki keyfi tavırlar yüzünden ABD'nin imajı büyük yara aldı. İttifakları yeniden kurmaya ihtiyaç var. Hillary Clinton'ın bu alanda doğrudan bir tecrübesi yok ama kocasını 'dünyaya elçi' olarak göndereceğini duyurmuştu. Diğer liderler ve bazı Amerikalılar seçilmemiş kocanın ABD'yi temsilen dünyayı turlaması fikrinden rahatsızlık duyabilir. Ancak Bill Clinton'ın cazibesi süpergücün tek taraflı tavırlarını telafi edebilir.
Ülkeyi yeniden birleştiremeyebilir
Yurtiçindeyse bayan Clinton, Bush yönetimi sırasındaki azılı partizanlığın genişlettiği bölünmüşlüğü azaltmalı.
Oysa kendisi bağışlamayan bir düşmana dönüşebiliyor; tıpkı kampanyasının, Hollywood patronlarından birinin Obama kampına katılmasına gösterdiği histerik tepki gibi. Neşeli bir hatip olarak puan toplasa da, son yıllarda kendisinden başkasının acısına eğildiği intibası vermedi. Bu noktada en fazla 'olumsuzluğa' sahip böyle bir kadın ABD'yi yeniden birleştirebilir mi? Bu şüphe Clinton'ın Beyaz Saray'a dönüşüne dair büyük engel.
Bunca yıldır çevrilen düzene karşı Bayan Clinton'ın işi kesin değil. Kusurları ortaya sermede hiçbir süreç Amerikan başkanlık seçimlerinden daha başarılı olamaz. Çoğu seçmen gibi, bu dergi de ona ve politikalarına dair daha fazla şey işitene kadar nahoş ve pek bilinmeyen bu kadın hakkında hüküm vermekten kaçınacak. Ancak şu ana kadar Clinton'ların dönüşü etkileyiciydi. (Başyazı, 4 Ekim 2007)