Mehmet GÖKTAŞ
Çocuklar, karneler ve İbrahim (a.s)*
En son nerede kalmıştık güzel yüzlüm,
Dersimiz neresiydi?
'Kemâ salleyte alâ İbrâhîme' diyorduk galiba...
Biliyor musun?
Ne zaman bir güzel çocuk görsem,
içime bir güneş doğar,
gözlerime bir ışık gelir,
canıma can yetişir,
toprağımın damarlarına su gelir,
sararmış benzime kan gelir.
Ne zaman bir dua mırıldansa dudakların,
Bir küçük sûre dökülse günahsız dilinden
Cebrail'i hemen şuralarda bir yerde sanırım
Şükürler olsun, bizi bırakmamış Rabbim, derim.
Yarınlar bir başka olacakmış gibime gelir.
Artık toprağın altı, üstünden hayırlıdır diye
Bütün erdemlerini toplamış küsmüş gitmişken yaşamak
Bir yağmur olur, bir güneş olur bakışların
yaşamak yeniden döner gelir.
Şu kirlenmiş çağın bir tek yüz akı,
bu masum gözlerin, günahsız yüzün
dindirir sızlayan sancılarımı,
yaralarıma merhem gibi gelir.
Güzellik adına mevcut ne varsa,
derlenir toplanır yüzüne gelir.
Gözlerin öteler ötesine açılan kapıdır,
girerim, kaybolurum kendimden geçerim...
Yaşımdan yaşını çıkarırım da,
üzülürüm, üzülürüm bir tanem!
Aklıma ömrüm gelir,
mahvolan yıllar gelir,
dilime "eyvah" gelir.
Bir senin yüzünü seyrederim,
bir benim yüzüme bakarım,
Benimkini böylesine karartan
yüzlerce, binlerce günah gelir
Ve seni görünce güzel yüzlüm
aklıma daha neler neler gelir...
Sonra imdadıma cennet yetişir!
Nasıl da yakışırsınız cennete,
cennet sizinle güzelleşir!
Bir de cennet denince, çocuklar denince,
aklıma hemen İbrahim gelir!
Çünkü güzel yüzlüm,
bu dünyadan çocuk çocuk gidenler,
bilirler İbrahim'i, varır kutlu misafiri olurlar.
Toplanır buluşurlar cennette…
Arş'a yükselen bir ulu ağacın altında…
Öyleyse gel bugün dersimiz İbrahim üzerine olsun!
Çünkü güzel yüzler hep böyle güzel kalsın,
putlarla kararmasın, kirlenmesin diye
insanlar eğilmesin, bükülmesin,
hiç kimse yamulmasın diye,
gözlerin ışıkları sönmesin,
alev alev yansın, ışıldasın diye…
Çırpınıp durandır İbrahim
Kendini ortaya koyandır İbrahim.
Kucağı en sıcak olandır, kolları en geniş olandır İbrahim!
Yeryüzünün bütün çocukları İbrahim'in çocukları,
kaygıları İbrahim'in kaygısıdır,
varır hep onun bağrında düğümlenir!
Çünkü hiçbir kaygı, çocuklara duyulandan daha derin,
daha elem verici olmamıştır bir tanem!
Ve hiçbir felaket, Allah'a uzak düşmekten daha korkunç değildir!
Çünkü hiçbir zillet, Allah'tan başkasına kulluktan,
Allah'tan başkasına eğilmekten daha onursuzca değildir,
Çünkü hiçbir zulüm, şirkten daha karanlık olmamış,
Ve hiçbir karanlık, küfrün karanlığından daha zifiri değildir bir tanem!
Çünkü hiçbir kirlenme, putlarla kirlenmekten daha berbat olmamış,
Ve hiçbir inkâr, Allah'a nankörlükten daha vicdansızca değildir!
Ve hiçbir cinayet, küfürden daha vahşice değildir!
Ve hiçbir kabahat, şirkten daha küstahça olmamıştır bir tanem!
Ve işte bundandır ki gül yüzlü çocuk,
Hiç kimse de İbrahim gibi yiğit olmamış,
Hiç kimse İbrahim gibi dik durmamıştır şu yeryüzünde!
Duruşların en güzeli İbrahim'in duruşu olmuştur!
"Duruşlarınız işte hep böyle olsun!" demiştir İbrahim' in Rabbi!
Hiç kimse İbrahim gibi sağlam basmamış şu yeryüzüne!
Hiç kimse şu toprağa İbrahim gibi iz bırakmamıştır.
*Kemâ Salleyte” kitapçığımızdan