Çölaşan’ın Verdiği Dersler!
Doğan grubunun eline, hükümeti devirecek ciddi bir fırsat geçse veya böyle bir işaret görseler, şimdi kovdukları EminÇölaşan’ı da alıp, tekrar bombardımana en ağır şekli ile devam edecekleri ayan beyan ortadadır.
Çölaşan’ın verdiği dersler!
Ali İhsan KARAHASANOĞLU
Emin Çölaşan’ın kitabında, herkesin yararlanacağı büyük dersler var..
Birinci ders; vatan-millet-Sakarya türünden yazılar yazan bazı kalemşörlerin, aslında hiç de vatanı milleti düşünmediği, kendi kafasına göre bir rota çizdiği ve bu rotada patron aleyhine hiçbir şeyin; velev ki vatan aleyhine büyük zararlar da sözkonusu olsa yazılmadığı/yazılamadığı gerçeğini ortaya çıkarmasıdır.
İşte Emin Çölaşan’ın, kendi kaleminden anlattığı ve Ertuğrul Özkök ile aralarında geçen diyaloglardan bu anlaşılıyor. Vatanını düşünen bir adam, genel yayın yönetmeni kendisine, “Üzerimize geliyorlar. Bunları yazma” deyince, bir sorgulama yapıp, “Bizim üzerimize haksız yere geliyorlarsa, bizim bunu gazetemizde hem haber, hem de yazı olarak değerlendirmemiz gerekir. Yok eğer üzerimize gelirken haklı iseler, dolayısıyla biz haksız isek, bu vatanın ekmeğini yiyen insanlar olarak, o haksız işimizi de bizim dürüstçe yazmamız gerekir.Bu bizim vazifemiz. Hatta hükümete de, haksız iş kimden gelirse gelsin üzerine gittiklerine göre, teşekkür etmemiz gerekir” demeli değil miydi?
Öyle ya, iki ihtimal var; ya hükümet haksız yere Doğan grubunun üzerine gidiyor. Bu durumda hükümeti daha sert eleştirmek gerekir... Ama Doğan grubunda böyle bir eleştiri görmüyoruz.
Ya da Doğan grubunun vergilerinde, devlete karşı görevlerinde yanlışı/açığı var.. O zaman da, kendi patronu aleyhine de olsa, yazarların gerçeği yazması gerekir.. Doğan grubu yazarlarında bunu da göremiyoruz.
Peki ne yapıyor Doğan grubu?
Hükümet ile pazarlıklar yapıyorlar ve “sen beni görme, ben de seni görmeyeyim” muhabbeti ile işler yürütülmek isteniyor!
Hükümet tarafı bu yaklaşıma ne cevap verdi, onu ayrıca değerlendirelim.. Ama en azından Doğan grubu cephesinde, “Sen beni görme, ben de seni görmeyeyim” yaklaşımı olduğu kesin.
Bu yaklaşım da ayrıca, başlı başına bir eleştiri konusu olacak bir durum.. Bir medya grubunun, siyasi iktidara, “Ben seni görmeyeyim, sen de beni görme” demesi kadar çirkin bir durum olabilir mi?
Ama, Çölaşan’ın anlatımlarına göre, bu durum aynen geçerli idi ve bu haliyle Çölaşan, en az bir sene, Hürriyet’te çalışmaya devam etti. Bu anlaşmayı, çok büyük oranda ihlal etmeden. Ve deşifre de etmeden!
Çölaşan’ın anlattıklarından çıkardığımız birinci ders, Çölaşan’ın her şeyi değil, patronun kendisine çizdiği çerçeve içinde yazılar yazabildiğidir.. Özellikle de, patronunun açıklarını, kesinlikle dile getiremediği gerçeğidir.
Çölaşan’ın anlattıklarından çıkaracağımız bir diğer ders de, medya gücünü elinde tutanların, bu güçle ticari işlerini düzeltmeye kalkıştıkları gerçeğidir. Hürriyet’in genel yayın yönetmeninin, EminÇölaşan’a verdiği taktikler, bunun delilidir. “Yaz ama, her gün yazma.. Yaz ama, şu bakanlar aleyhine yazma..” türünden, konusu belli olmayan, içeriği belli olmayan yazıların bile önceden sansürlenmiş olması, medya-ticaret-siyaset üçgenindeki kirli ilişkinin çok net bir örneğidir.
Çölaşan’ın anlattıklarından çıkaracağımız çok önemli bir ders de, Doğan Medya grubunun, halen sinmiş bir şekilde beklediği ve hükümetin ayağını kaydırmak için fırsat kolladığı gerçeğinin net olarak ortaya çıkmasıdır.
ErtuğrulÖzkök’ün, “Şu POAŞ olayında üzerimize nasıl geldiklerini gör. Ama Aydın Bey de kinleniyor. Zamanı gelince bunların (...)” ifadeleri, bunun kesin delilidir.
Hatta şunu bile söyleyebilirim, Doğan grubunun eline, hükümeti devirecek ciddi bir fırsat geçse veya böyle bir işaret görseler, şimdi kovdukları EminÇölaşan’ı da alıp, tekrar bombardımana en ağır şekli ile devam edecekleri ayan beyan ortadadır.
En önemli ders de, halkın kartel gazetelerini okurken, haberlerin/köşe yazılarının arka planında ne olduğu gerçeğini hiçbir zaman gözardı etmemeleri gerektiği gerçeğidir..
Halkımız, bu gazetelerden aldığı haberleri, arka planını düşünmeden okuyup, kabullenmemelidir. Gerek haberleri, gerekse köşe yazılarını, arka planları ile bir değerlendirmeye tabi tutmalı ve hükümet lehine abartılı bir haber görüldüğünde, “Durduk yerde hükümet lehine bu güzel haber, POAŞ’taki 1 katrilyonluk vergi silme işleminin hükümete verilen diyeti olmasın sakın” diye düşünebilmelidir.
Veya Abdullah Gül gibi her kesimle diyaloğu olan bir ismin Cumhurbaşkanlığı adaylığına bile karşı çıkılıyorsa, “Hilton’da 1.5 katrilyonluk masabaşı kârın elde edilemeyişinin intikamı”nın, bu haber politikasında önemli bir rol oynadığı hatırdan çıkarılmamalıdır.
Çölaşan’ın anlattıklarının, yıllardır bizim anlattığımız ilişkilerin delili olması açısından büyük faydası olduğu açıktır..
Çölaşan bence bu anlattıkları ile, yıllardır mütedeyyin çevrelerle bağlantılı kirli ilişkiler konusunda attığı çamurların hepsini temizlemiş, en azından önemsizliğini göstermiş ve büyük kirliliğin kendi içlerinde olduğunu isbatlamıştır.
Sansür de onlardadır.. Gizli hesapla iş yapmak da onlardadır..
Ticareti, medya gücü ile haksız rekabet ortamında geliştirmek de, menfaatine dokunan hükümete vurmak da onlardadır!
Vakit