Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Cumhur Kılıçdaroğlu’nu seçtirecek

Biliyorum İzmir’deki toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’dır” diyerek kendi adaylığını ilan etti.

Ama aynı toplantıda Kılıçdaroğlu’nu da meydana, bir anlamda düelloya davet etti. Davet ederken “kökeninden, meşrebinden endişe etme, seni savunuruz, çık karşıma” gibi imalı, başka yönüyle kışkırtıcı cümle de kurdu. Benzeri ifadeler, Cumhur İttifakı’nın öteki ortağı MHP liderinden de geldi.

Erdoğan’ın sözlerinde “kökeni – meşrebi” diye altı çizilen şeyler, muhtemelen Kılıçdaroğlu’nun Kürt – Alevi aidiyetine işaret ediyor.

“Seni savunuruz” ifadesi ifadesi, gerçek bir insani duyarlılığı mı yansıtıyor yoksa, “Senin aidiyet diye bir zaafın var” iması mı içeriyor, düşünmeye değer.

Ama karşı ittifak adına Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını talep etmenin onu “en kolay rakip” gibi görmekten kaynaklandığını tahmin etmek zor değil. Onun da altında Kılıçdaroğlu’nun aidiyetinin negatif bir unsur olarak görülmesi yatıyor.

“Seni savunuruz” ifadesi bu hesabı perdelemek için sarfedilmiş bir kurnazlığı, bir bıyık altından gülme jestini barındırıyor.

Türkiye’de insanların aidiyetleri farklı toplum kesimleri için farklı değerlendirmelere tabi tutulur mu, diye sorulursa, bunun cevabı açıkça “Evet tabi tutulur” şeklinde olcaktır.

Mesela Ak Parti ilk yola çıkışında “Milli Görüş gömleğini çıkardık” açıklamasını yapmış, bu şekilde toplum önünde bir “Aidiyet değişimi”ni ilan etmişti. Neden? Çünkü o aidiyetin toplumun geniş kesimleri için rezervler oluşturduğu değerlendirmesini yapmıştı. Haklı – haksız. Yeni parti bu imaj içinde toplumun geniş kesimleriyle iletişim kurma imkanına kavuşmuştu.

Epeyce bir süredir Kılıçdaroğlu, bir anlamda partisinin ve kendisinin aidiyet sınırlarını aşan bir yolculuğu sürdürüyor. En son cümlelerinden birisi, muhafazakar genç kadınlara hitap ederken söylediği “Biz değiştik, siz de değiştiniz” oldu.

Kılıçdaroğlu, tabii, bir “aidiyet inkarı”nda bulunuyor değil. Ama mevcut aidiyet içinde, tıpkı Ak Parti kadrolarının başlangıçta yaptığı gibi, geniş toplum alanlarıyla buluşabileceği iddiasını ortaya koyuyor.

Acaba Cumhur İttifakı’nın liderleri, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını koyması halinde “alttan alta” aidiyet konusunun devreye gireceğini - sokulacağını, bunun da, toplumda yaşanan tüm olumsuzlukları perdeleyeceğini, dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun seçilebilme iddiasının baştan kaybedilmesi anlamına geldiğini, dolayısıyla 2023 hesabının kendi lehlerine kapanacağını hesap etmişler midir?

Siyaset bu. Türkiye’de siyaset bu. Bel altı vuruşlar hiçbir zaman gündemden çıkmaz.

Gelelim 6’lı yapının “Ortak aday” problemine. Henüz bir aday belirlenmiş değil. O konuya şu anda girilmek de istenmiyor. Muhtemel aday Kılıçdaroğlu mudur? “Seçilebilirlik” kriteri öncelendiği ve Kılıçdaroğlu kamuoyu araştırmalarında diğer isimlerin gerisinde kaldığı için favori aday olarak görülmüyor.

Son “aidiyet” tartışmaları, “Kılıçdaroğlu olmasın, çünkü seçilemez” demeyi bile zorlaştırmış durumda. Cumhur’un liderleri, bir anlamda “Aidiyet” meselesini de devreye sokarak Kılıçdaroğlu’nu alana davet etmeleri, “Aidiyet”le ilgili ateş topunu 6’lı yapının diğer liderlerinin önüne atmıştır.

6’lı yapı Kılıçdaroğlu’nu aday gösterir mi göstermez mi henüz bilinmiyor.

Ancak seçimler için şöyle bir soru önemli hale gelmiştir diye düşünüyorum:

-Şu anın Türkiyesi’nde halk için en önemli tercih sebebi aidiyetler midir, yoksa her gün daha taşınmaz hale gelen hayat şartları mıdır?

Ben, iktidarın seçimlerde “Aidiyet” kozunu kullanmasının ters bile tepeceği ve çok kötü bir şekilde “muhafazakarlık” aidiyeti için de yaralayıcı olacağı kanaatindeyim.

İnsanlar o kadar bunalmış durumdalar ki, hayat şartlarından başka alanlara kaymış tartışmalarına “Alın başınıza çalın” tepkisini bile verebilirler.

Şöyle bir sorunun cevabı ne olur sizce?

-Akıl dışı yöntemlerle dibe vurmuş bulunan ekonomide yaşanan cehennemin daha da derinleşmesi mi geniş bir uzlaşmayı ifade eden ve tek kişi yönetiminin yanlışta ısrarına mani olacak olan muhalefetle yeni bir umut mu?

Böyle bir soruda 5 liderin ortak yönetimini temsil edecek bir kişi kurtarıcı gibi gözükmez mi?

Bu ismin Kılıçdaroğlu olması neyi değiştirir?

Bu durumda yeniden başa ve yazının başlığına dönersek, Cumhur İttifakı “çık meydana” diyerek Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığının yolunu açmış olmakta değil midir?

İktidar Türkiye’yi, halkın yaşadığı daralmayı, bunalmayı, boğulmayı okumakta zorlanıyor. Erdoğan da Bahçeli de hayatın içinde değil. Arabalarına benzin – mazot doldurmuyorlar, ev kirası vermiyorlar, market alışverişi yapmıyorlar, toplu taşımaya binmiyorlar. Hayat mı bu?

Bu yazı toplam 441 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar