Abdurrahman Dilipak
Darbe dediniz değil mi..
Darbe hayallerinden vazgeçmediler.. Şeytan onlar lehine fazla mesai yapıyor..
Hani Erdoğan’ı, AK Parti’yi devirebilseler muratlarına erecekler. Sonrası önemli değil.. Kin ve intikam duyguları gözlerini bürümüş.. Bugün için hiçbir şansları yok, ama bunu görmek, kabul etmek istemiyorlar..
Hani Sovyetler Birliği dağılınca Sırp askerleri bir gün de faşist oluvermişlerdi ya. Hani bunlar hoşgörü ve diyalog anıtı gibi duruyorlardı.. Ne oldu! Hani Yahudiler ve Hıristiyanlar için ehli kitap ötesi bir misyon tanımı yapıyorlardı. Sanırsınız ki, bir yüzüne vursalar ötekini dönecekler.. 28 Şubat vurunca, İsrail, Vatikan, Amerika vursa dönecekler de, AK Parti vurunca savaş ilan ediyorlar.
Oysa o okulları, yurtları 28 Şubat’ta kendi rızaları ile Çevik Bir’e devretmeye hazırdılar. AK Parti dershaneleri okula dönüştürelim deyince niye kızılca kıyameti koparttılar ki..
Dün bütün güç elinizde iken yapamadığınızı bugün nasıl yapacaksınız, deşifre olmuş ve kadrolarınız darmadağın edilmişken..
AK Parti’yi yıksanız, altında kalırsınız.. AK Parti’nin yerine siz gelemezsiniz, gelenler de size AK Parti’den daha merhametli olmazlar. Gelen gideni aratır..
Hem Paralelciler, hem PKK ve türevleri için deniz bitti.. Ama onlar hayal kurmaya devam ediyorlar.. Erdoğan’ın başına bir şey gelse bayram edecekler. Hani Erdoğan’ın ABD’de Zarrab’la bağlantılı olarak tutuklanabileceği hayalleri kurdular. İsrailli yetkililer, Mavi Marmara dolayısı ile yargılanacaksa Erdoğan niye yargılanmasın.. İsrail’i arkalarına alıp, Erdoğan’ı sanık sandalyesine oturtabilseler, hoca efendinin kerameti ile bunun olduğunu söyleyecekler..
Nostradamus’un oğlu babasından sonra kendisi kehanetlerde bulunmaya başlamış. Bir gün, “Şu gün, şu gece saat 12.00’de Paris yanacak” demiş. Ama şehirde yangın çıkmamış. Nostradamus’un oğlunu, şehir merkezinde bir evi kundaklarken bulup öldürmüşler.. Paralelciler de kehanetler tutmayınca, kehanetlerini gerçekleştirmek için iş başa düştü diye Nostradamus’un oğlu gibi bir yola sapabilirler, ama korkarım akıbetleri de pek hayır olmaz o zaman..
İlla bir felaket bekliyorlar.. Deprem, yangın, kıtlık, ekonomik kriz, terör, savaş, ne olsa kabul edecekler sanki. Erdoğan ya ölecek, ya kaçacak, ya hapse girecek.. Bunun için beddua edip duruyorlar, ama bedduaları tutmuyor, geri dönüp kendilerini buluyor.. Hedefine ulaşmayan beddua sahibini vurur.. Olan bu..
Ordu darbe yapabilir mi? Hani 30 Ağustos’tan önce ordudaki paralelciler bir şeyler yapabilirler mi? Bütün hesapları, Anayasa değişikliğinden önce, Türkiye Başkanlık sistemine geçmeden bir şeyler yapmak.. Bunun için Şeytanla bile işbirliği yapabilirler.. Ekonomi çöksün, Türkiye bölünsün, Suriye’ye dönsün, kan gölü olsun bölge umurlarında değil gibi.
Öfkeleri, kinleri hiç azalmadı sanki. Şimdi dinlenme korkusu ve media kanallarının çökmesi sonucu, abileri ile irtibatı kopan emniyetçiler, istihbaratçılar, aslında cemaatten kopsa da ne yapacağını bilmeyen, damgalanmış, deşifre olmuş isimler, bürokrasi ve iş dünyasında yeni hücreler oluşturuyorlar. Bakacaklar bu işten kim galib çıkarsa onunla yola devam edecekler.. Kazanımları korumak için içeride yeni ittifaklar, hücreler oluşturuyorlar. Ya da oluşacak yeni dengeler karşısında kendi içlerinde bir pazarlık unsuru, lobi-inisiyatif bloğu oluşturmak istiyorlar.
Cemaatten kopanlar dahi, bu ilişki ve bu gücü gelecekte kendi lehlerine kullanmak istiyorlar gibi sanki. Bunlar birtakım istihbarat örgütlerinin kontrolüne geçebilir. Tehlikeli maceralara girebilirler.. Fırsat bulurlarsa Paralel yapının yerine aynı misyonu üstlenerek, aynı ilişkileri yeniden canlandırarak yola devam etmek isteyebilirler.. Bu şekilde başsız kalan, kontrol dışı kalan birçok hücre etrafa dağılabilir ve hatta kendi aralarında tehlikeli hesaplaşmalara girebilirler..
Terör, darbe ya da savaş, yeter ki kriz çıksın her şeye razılar. Bu iş uzadıkça giderek umutlarını kaybediyorlar. Dağılma hızlanıyor. İçeride derin tartışmalar, bölünmeler, hesap sormalar başlıyor.. Yavaş yavaş işi bozulanlar, görevden alınanlar, sanık sandalyesine oturtulanlar süreci sorgulamaya başlıyorlar..
İçlerinden biri itirafçı olmaya başladı ya, şimdi örgüt birilerini itirafçı yapıp, kendi içindeki birileri konusunda kafaları karıştırmak, hedef seçtikleri kişileri tasfiye peşinde..
Karşınızda profesyonel bir örgüt var.. Ve karşınızdaki bu yapı, Gülen’in yarım asrı aşan tecrübesinden ibaret de değil. Keramet faslını bir kenara bırakalım da, ilham aldığı çevreler dünyanın bu konuda en profesyonel istihbarat örgütleri.. CIA, MOSSAD, MI5, Tapınakçılar, Mason locaları, bu işin asıl patronu onlar, “Hoca efendi”nin bu işi Kalkancı’dan daha iyi yaptığına kuşku yok. Ama sonuçta bu da bir taşeron..
Köz küllense de, hâlâ sıcak.. Birileri Gülen’i bir mitoloji kahramanı gibi görüyor ve bir gün küllerinden yeniden dirileceği günü bekliyor.. O bir Ankakuşu ya da Phoenix’dir.. Ateşkuşu, ölümsüz, küllerinden yeniden doğan Simurg.. Ama asabi bir Simurg bu, biraz da yaşlı ve acemi. Belki Simurg taklidi yapan biri.
Birileri arkasında daha büyük bir ah bırakmak için ne lazımsa yapıyor.. Ne diyelim, durmak yok, yola devam.. Herkes yaptıkları ile ya kendi, cennetine sırtında tuğla ya da kendi cehennemine sırtında odun taşıyacak..
Selâm ve dua ile..
TİRAJ RAPORU: Son hafta basın tiraj olarak 68.290 kayıpla kapandı. 26 gazete tiraj kaybetti, 19 gazete tiraj artırdı.. İlk 4 gazetenin tiraj kaybı 15.000’e yakın. Karar 2.600, Zaman 2.285, Evrensel 3.131 tiraj kaybetti. 10.000’in üzerinde tiraj kaybedenler; Bakış 26.219, Yeni Asya 18.935, Taraf 16.760, Meydan 14.684. Sahi Taraf solcu bir gazete mi idi, liberal mi, yoksa Paralel mi? Toplam tiraj 3.443.166. Bir ay sonra yaz dönemine giriyoruz. Yaz aylarında tiraj düşer. Böyle giderse mayıs sonunda bakarsınız resmi tiraj 3 milyonun altına düşer.
yeniakit