İbrahim Karagül
Davutoğlu, Avrasya Birliği, 'kaos kuşağı'
Rus jeopolitiğine endeksli Avrasyacılık Türkiye'nin gözlerini kör eden, zihnini karıştıran, ufkunu daraltan, ideolojik bir tartışmaydı ve etkisi son derece sınırlı kaldı. Öyle ki, "Avrasya" ifadesi soğuk, bazen ürkütücü, itici bir algı bıraktı geride. 21. Yüzyıl küresel eğilimlerinin ana kuşağı üzerinde, bütün çevreler tezler üretip uygulamaya yeltenirken bizler, hiçbir gelişmeyi Avrasya başlığı altında tartışamaz hale geldik.
Oysa dünya, Avrasya ya da Afro-Asya kuşağındaki değişim ve yenilenmelere göre biçim alıyordu. Orta ve Doğu Afrika üzerinde şiddetli nüfuz savaşları yaşanıyor, on yıl içinde gerçekleşecek trilyonlarca dolarlık Afrika değişiminden söz ediliyordu. Ortadoğu merkez çatışma üssüydü ve dünyanın belli başlı bütün güçleri, söz konusu bölgedeki etki gücüne göre yeni küresel sistemde söz hakkı elde etmeye çalışıyordu. Balkanlar'dan Kafkaslar'a kadar, çatışma, ayrışma ve çözülme örnekleri ardı ardına uygulanıyordu.
Karadeniz Avrasya'nın merkez üslerinden biri haline geliyor, büyük bir paylaşım mücadelesine sürükleniyordu. Hazar ve Orta Asya, enerji kaynaklarından ulaşım koridorlarına kadar küresel projelerle ele alınıyor, bölge bir nevi jeopolitik satranç tahtasına dönüştürülüyordu. Rusya yeniden toparlanırken Çin ekonomik öncülüğünü siyasi ve askeri gücüyle de takviye edip dengeleri altüst ediyordu. Hindistan yeni yükselen güç olarak öne çıkarken Afganistan-Pakistan Avrasya kuşağının kırılma noktası olarak kaosa sürükleniyordu. Bütün bunlar olurken bizdeki Avrasya tartışmaları kısır, dar ideolojik bir çevrenin tekelinde kalıyor, bu geniş bölgede olup bitenleri doğru algılamamızı engelliyor, Türkiye'nin gelecek perspektiflerini sığlaştırıyordu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Avrupa Birliği benzeri bir Avrasya Birliği önerisini içeren konuşmasını okurken bunlar geldi aklıma. Davutoğlu, Avrasya bölgesindeki ülkelerin büyükelçilerine yönelik toplantıda AB benzeri birlik öneriyor ve şunları söylüyor. "Bugün Avrasya'nın da böyle bir yaklaşıma ihtiyacı var. Avrasya'da özgüvene dayalı ekonomik etkileşimle pekiştirilmiş diyalog gerekmektedir... Avrasya'da barış ve refah egemen olmazsa dünyada da barış ve refahı egemen kılmak mümkün değil.."
İstikrarsızlık durumunda Avrasya'nın dünyaya savaş ve kaosu aktarabileceğini ifade ederek; "Doğu ve Batı Avrasya'nın iki ucunun bu coğrafya üzerinden yeniden birbirlerine bağlanması lazım. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ile Orta Asya Doğu Asya'ya bağlandığı zaman en kısa ölçekli Avrasya Birliği'ni sağlamak mümkün olacaktır. İslamabad'dan İstanbul'a kadar uzanacak tren yolu Bakü-Tiflis-Kars ile bir araya getirildiğinde doğu-batı hattında çok geniş ulaşım imkanı doğacaktır" diyor.
29 Ekim 2009 tarihinde "Kaos Kuşağı'na ne oldu? Türkiye neyin peşinde?" başlığı altında çizmeye çalıştığım tablonun varacağı yeri bu açıklamada gördüm. O tartışma şöyleydi:
Avrasya Fay Hattı olarak nitelenen bölgede çok önemli şeyler oluyordu. 21. Yüzyıl dünyasını şekillendirecek bu kuşak 'kaos kuşağı' olarak tanımlandı. Tanımı yapanlar, kaosa yatırım yaptı. Zaaflar, farklılıklar, adaletsizlikler üzerine yatırım yaptı. Yeryüzünü şekillendirecek kuşak, yeryüzünü sarsacak çatışmalara, işgallere, ayrışmalara, talana sahne oldu. Adaletin, özgürlüğün, barışın olmadığı bir fay hattı üzerinde hakimiyet mücadelesini çatışma ile kazanmaya çalışanlar, dünyayı bu hat üzerinden hizaya sokmaya çalışıyorlardı.
"Avrasya fay hattı, 'kaos kuşağı' şimdi yine yeryüzünü değiştirecek, 21. Yüzyıl'ı şekillendirecek tam tersi gelişmelere ev sahipliği yapıyor... Çatışma olan her yerde barış girişimlerinin etkisi daha fazla görülür oldu. 'Kaos kuşağı'nı 'barış kuşağı'na dönüştürecek adımlar atılıyor.
"Avrasya Fay Hattı'nı biz 'Afro-Asya Hattı' olarak kabul ediyoruz. Medeniyetlerin beşiği olan bu kuşak, geçmişimizi ve geleceğimizi temsil ediyor. Zenzibar, Kudüs, Mekke-Medine, Şam, Bağdat, İsfahan, Buhara, Kaşgar bu kuşakta. Eski ticaret yolları bu kuşakta. Dünyanın deniz ticaret yolları bu kuşakta. Enerji kaynakları bu kuşakta. Enerji hatları bu kuşakta. Zenginlik bu kuşakta. Nüfus bu kuşakta. Adaletsizliklere isyan bu kuşakta. Yeryüzünü değiştirme iradesi bu kuşakta.
Siyasi güç bu alana kayıyor. Ekonomik güç bu alana kayıyor. Üretim, teknoloji, sermaye, pazar bu alana kayıyor. Dünyanın ağırlık merkezi bu alana kayıyor. Yeryüzünün ekseni değişiyor sanki. Atlantik egemenliği sorgulanamaz olmaktan çıkıyor. Türkiye, kendini merkeze alarak bu büyük değişime öncülük eden güçler arasına katılıyor. 'Daha adil bir dünya düzeni' sloganıyla, 'Kaos kuşağı'nı barış kuşağına dönüştürme yolunda kendisinden beklenenden çok daha büyük adımlar atıyor.
Rusya ile ortak bakanlar kurulu, Suriye ve Irak'la neredeyse her alanda ortaklık, İran'la çok özel yakınlık, ekonomik anlaşmalarda dolar ve euro yerine TL ve ilgili ülkenin para birimlerinin kullanılması, bölgesel ekonomik entegrasyon, siyasi birlik, ortak güvenlik teşkilatı, ulaşım koridorları, vize muafiyetleri ve daha bir çok şey...
Ne dersiniz? Neden bir Ortadoğu Birliği, Avrasya Birliği olmasın! Biz istemesek, çaba göstermesek de, ekseni kayan dünyanın yeni şartları bunu zorunlu kılıyor! Gerçekten de küçük şeylerle Türkiye'nin ufkunu daraltmayın artık!