Hakan Albayrak
Davutoğlu'nun Özgürlük Vurgusu
Çözülmeyi bekleyen devasa siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik sorunlarımız var. Başı, ortası ve sonu “beka meselesi” olan söylemler bu sorunlar için bir çözüm perspektifi sunmuyor. Bilakis, bu sorunları sindirmeyi ve ‘Beterin beteri var’ diyerek statükoya dört elle sarılmayı telkin ediyor o söylemler.
Mevcudu korumanın ötesine geçmeyen bir ufuk, ufuk değildir. Mevcudu kaybetmemekten ibaret kalan bir ümit, ümit değildir. Nasıl kurtulacağız bu acıklı halden? Sadra şifa bir atılımı, sıçramayı nasıl gerçekleştireceğiz?
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu evvelki akşam Ankara Dostları Platformu’nun iftar programında yaptığı konuşmada bunun yolunu yordamını -bir kere daha- gösterdi.
***
Ortak referanslara sahip bir topluluğun üreteceği yeni bir vizyondan bahsetti Davutoğlu. Vizyon üretmenin ön şartı olarak düşünce özgürlüğünden, düşünce farklılıklarına bereket nazarıyla bakmaktan, “Her şey zıddı ile kaimdir” anlayışı içinde en aykırı düşüncelere bile tolerans göstermekten bahsetti.
Düşünce özgürlüğü! Düşünce özgürlüğü! Düşünce özgürlüğü! Çünkü “düşünmekten korkan insanların, düşündüğünü ifade etmekte mütereddit davranan insanların vizyon üretmesi de, vizyonu yayması da mümkün değil.”
Öyleyse “soğukkanlı bir şekilde konuşmamız lazım. Konuşmaktan korkmamak lazım… Konuşalım, tartışalım… Farklı görüş beyan eden kim olursa olsun, bunu dış komplolarla, ihanetle veya başka suçlamalarla karşılamak yerine karşı bir fikirle buna cevap verelim…”
***
Davutoğlu, yeni bir vizyon için “ana referans noktaları” olarak yedi madde sıraladı. Bunların ilki olan “İnsan Odaklı Siyaset” maddesinde de özgürlükçülüğünü konuşturdu. “Biyolojik varlığı devam ettirmek için güvenlik, insan onurunu yaşatmak için özgürlük” ihtiyacının altını çizdi. Güvenliğin özgürlüğe feda edilemeyeceğine ama özgürlüğün de güvenliğe feda edilemeyeceğine, ikisinin aynı anda ve aynı ölçekte sağlanması gerektiğine dikkat çekti. 15 Temmuz sonrasında güvenlik risklerini bertaraf etmek için alınan tedbirlerin doğru olduğunu belirtmekle beraber, güvenlik lehine / özgürlük aleyhine bozulan dengenin ihyası için özgürlükçü bir dalgaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Diğer altı madde: “Ortak Aidiyet Bilinci”, “Toplumsal Ve Siyasal Ahlaki Değerlerin İhyası”, “Adalete Güvenin Tesisi”, “Devlet Yönetiminde Ehliyet Ve Liyakat Ve Devlet Yönetiminin Yeniden Tanzimi”, “Ekonomik Rasyonalite”, “Çok Kutuplu Dış Politika”.
“Ortak Aidiyet Bilinci” bahsinden kesitler: “Son dönemde gerek mahallelere kapanma, gerekse ötekileştirme ve kutuplaştırma söylemleri öylesine arttı ki, ortak aidiyet bilincimiz zaaf göstermeye başladı… Mahallelerimizden çıkalım ve bu toplumda kimsenin öteki olmadığını gösterelim. Siyasetimizde ne beriki olmalı ne öteki olmalı, ne benimki olmalı ne seninki olmalı; hepimiz ortak bir aidiyeti yaşatmalıyız…”
“Toplumsal Ve Siyasal Ahlaki Değerlerin İhyası” bahsinden kesitler: “Bugün toplumumuzda en fazla kaygı uyandıran akraba kayırmacılığı, yolsuzluğun değişik türleri, kibir, lüks, şatafat, görkem, sadece siyasi yolculuğumuzda değil, bu bedeni yolculuğumuza çıktığımızda çocukluğumuzda dahî reddettiğimiz şeylerdi… Evet, kazanımlarımızı kaybetmemeliyiz; ama ya kaybettiklerimizi nasıl kazanacağız? Kazanımlarımızı kaybetmemek için ve salt o saikle attığımız her adımda iktidar ve güç ile daha çok bütünleştikten sonra, o bütünleşme esansında kaybettiğimiz değerleri ne zaman yeniden keşfedeceğiz ve o değerlere (ne zaman yeniden) sarılacağız?... (Başbakanlığım döneminde) şeffaflık, siyasi etik, siyasetin finansmanı, imar yasası gibi konulara yaptığımız atıflar hep bir ortak ahlak zeminini korumak içindi. Yeni bir siyasi vizyonun pratikte, eylemde en önemli unsuru, bu siyasi pratiği ortak referanslara, ahlaki değerlere göre yeniden inşa etmektir…”
“Adalete Güvenin Tesisi” bahsinden bir kesit: “Arkadaşlar, adalet araçsallaştı mı toplumda huzur olmaz. Adalet bizatihi amaçtır. Adaletin bu amaç olma özelliğini yıkan ne varsa toplum için en büyük tehlikedir…”
Maşeri vicdanın sesi.
***
Konuşmada Kürt meselesinin geçmemesi -veya ‘adıyla sanıyla’ geçmemesi- bir eksiklik olarak görülebilir. Zannederim ki Davutoğlu nasipse 27 Mayıs Pazartesi akşamı Diyarbakır’da (Demir Hotel’de) katılacağı iftarda bunu ziyadesiyle telafi edecektir.