Hasan Karakaya
DDK Raporu’nu “yok” sayabilirsiniz... Ama sorular, hep “var” olacaktır!
Biliyorum; “Şimdi sırası mı?” diyeceksiniz... Çok haklısınız... Gündemde “Gazze” ve “Cumhurbaşkanlığı seçimleri” varken, kalkıp da “Sivas olayları”na dönmenin gerçekten sırası değil...
Ama, bugünkü manşetimizde de yer aldığı gibi; “MİT, dönemin hükümetini uyarmış” ama “Hükümet kulak asmamış!”
“Gazze” elbette önemli...
Ama, “Sivas” da önemli... Sivas olaylarını açığa çıkaralım ki; diğer olaylarda da benzeri taktikler kullanıldığını görmüş olalım...
SİVAS’LA İLGİLİ DDK RAPORU
İşte bugün; 37 kişinin öldüğü “Sivas olayları”na değinmek istiyorum...
Malûm, Sivas olayları konusunda, Devlet Denetleme Kurulu bir “rapor” hazırladı ve kamuoyuna açıkladı.
“Asıl suçlu kamu yönetimidir!”
Rapor, şunu da söylüyor:
“Olaylarda, kamu yöneticilerinin büyük ihmal ve kasıtları bulunmasına rağmen, olayların sorumluluğu Sivas halkının üzerine yıkılmış ve gerçek suçluların üzerine gidilmemiştir!”
İşte bu “rapor”dan sonra, Sivas zanlılarının avukatları, haklı olarak “yeniden yargılama” talep etmeye başlamışlardır...
Gerçekten de;
“Yeniden yargılama” yapılmalı ki; “ak saç, kara saç” ortaya dökülsün!..
Dökülsün ki;
Kimi “müebbet hapse mahkûm” olan zanlılar “zindanlarda çürümek”ten kurtulsunlar!..
Avukatlar böyle bir talepte bulunuyor ama, bir de, Şenal Saruhan gibi, “Madımak’ta ölenlerin avukatlığını” yapanların açıklamaları var... Onlar da diyorlar ki; “Devlet Denetleme Kurulu’nun raporu yok hükmündedir!”
“Yok hükmünde” demek, ne demek?..
Şu demek;
“Dosya kapansın!.. Suçlu veya suçsuz, ceza alan kişiler zindanda çürümeye devam etsin!.. Olayın altını kurcalayıp da, başımıza iş açmayın!..
Kapatın dosyayı,
Örtbas edin gerçekleri!”
Bir avukat, bir hukukçu, hiç “gerçeklerin örtbas edilmesini” isteyebilir mi?..
Bu mudur hukuk,
Bu mudur adalet?..
Hukuk der ki;
“Sanık lehine bir delil ortaya çıktığında dosya raftan indirilir ve dâvâ yeniden görülmeye başlanır!”
İşte, “DDK Raporu” ortada...
Diyor ki;
“Asıl suçlu Sivas halkı değil, kamu yönetiminde bulunanlardır!”
O halde, “dosya” yeniden açılmalı ve “21 yıldır cevapsız kalan sorular” yeniden sorulmalı ve “kamuoyunu tatmin edecek yeni bir yargılama” yapılmalıdır!..
Buyrun, “21 yıldır cevabı alınamayan soruları” tekrar soralım:
l “Sivas olayları öncesinde, Aziz Nesin’in, Şeytan Ayetleri isimli kitabı tercüme etmekteki ısrarı, bir derin elin organizasyonu muydu? Aziz Nesin’e, bu cesareti kim verdi?”
l Mahkemenin toplatma kararına rağmen, “Onlar toplatsınlar, ben yine yayınlamaya devam edeceğim” diye meydan okuma, Aziz Nesin’in kafasından mı çıkmıştı; toplumu germek için, derinlerin bir operasyonu muydu?”
l O yayınlardan sonra, Türkiye’nin birçok ilinde, Aziz Nesin aleyhtarı gösteriler düzenlenmişti... Buna rağmen, hemen 4 ay sonra Sivas’ta düzenlenen bir etkinliğe, Aziz Nesin’i davet etme fikri, kimden çıkmıştı?”
SORULAR... SORULAR... SORULAR!
Bir olayın üzerinden zaman geçtikçe “külleneceği” düşünülür... Oysa Sivas olayında, küller deşelendikçe, altından yeni yeni bilgiler ve o bilgilere dayalı yeni yeni “sorular” çıkıyor.
Bugün; işte bu “yeni sorular”ı getireceğim gündeme... Bu sorulara cevap buluncaya, birileri; “suçsuz insanları yakalatıp, hapislerde çürüttüğünü” itiraf edinceye kadar, ekleyeceğim soruları birbirine.
Ama önce, 21 yıldır cevap verilemeyen eski soruları sormak istiyorum:
l 1- Sivas kamuoyunda “ispiyon tahtası” olarak bilinen “tahta”yı Ali Baba Mahallesi’ne kim yerleştirdi?.. O tahtadaki isimlerin, daha sonra bugün Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Doğu Perinçek’in sahibi olduğu Aydınlık adlı gazetede yayınlanması ve ardından o “tahta”da adı geçen kişilerin tutuklanarak, bazıları hakkında “idam” kararı verilmesi tamamen bir tesadüf mü, yoksa kapsamlı bir araştırma ürünü müdür?..
l 2- SHP’nin eski genel başkanı Erdal İnönü’nün kontenjanından Sivas’a tayin edilen Vali Ahmet Karabilgin’in ataması, sadece bir “rastlantı” olarak görülebilir mi?.. “Aşırı sol” eğilimleri ile tanınan Karabilgin’in, “devrim şehitleri” adına “saygı duruşu”nda bulunması suç değil miydi?..
l 3- Cuma hutbesi okunduğu sırada, cami etrafında bulunan “güruh”un davul-zurna çalmasına niçin göz yumulmuştur?.. Camiden çıkan öfkeli kalabalığın büyüme ihtimalini gözönünde bulunduran dönemin Emniyet Müdürü Doğukan Öner’in, “dağıtalım mı?” önerisine, Vali Ahmet Karabilgin, niçin “gerek yok” demiştir?.. Vali Karabilgin, bu “ihmal”inden dolayı herhangi bir kanunî takibata uğramış mıdır?
l 4- Her yıl Banaz’da yapılan şenliklerin, 1993’te aniden “Sivas merkezi”ne alınması bir tesadüf müdür?.. Banaz köyündeki şenliklerin Sivas merkezine alınması için Vali Ahmet Karabilgin ve İl Kültür Müdürü birlik olup “özel gayret” göstermişler midir?.. Aralarında, zamanın SHP Milletvekili Azimet Köylüoğlu’nun da bulunduğu birçok Sivaslı’nın, “Bu şenlikleri Sivas kaldırmaz!” şeklindeki uyarıları niçin dikkate alınmamıştır?.
l 5- Özellikle Aziz Nesin, Sivas’a niçin davet edilmiş ve Peygamber Efendimiz’e yönelik saldırgan ifadelerle, kitleleri kışkırtmasına niçin göz yumulmuştur? Aziz Nesin, henüz şehre gelmeden, Sivas’ın dört bir yanına dağıtılan “bildiri”leri kimler, “nerede” hazırlamış ve “kimler” dağıtmıştır?
l 6- Sivas olaylarının başlamasından iki gün önce; Sivas Numune Hastanesi personelinin tamamına yakınının çevre illere gönderilmesi bir tesadüf müdür?..
l 7- Devrin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; Madımak Oteli’nde bulunanlara, niçin “şehri terk etmeyin!” tavsiyesinde bulunmuştur?
l 8- Madımak Oteli’nin kâtibi Ahmet Öztürk, tanık ifadelerine göre “içeriden” ve hem de “camdan dışarısını seyrediyor” olmasına rağmen “ensesinden” vuruldu!.. Onu vuran “kurşun” kimin silahından çıktı?.. Ahmet Öztürk’ü “otel içinden” vuran kurşunun çıktığı silah veya silahlar konusunda niçin hiçbir balistik inceleme yapılmadı?..
l 9- Etkinliklere bir hafta kala İstasyon Caddesi’ndeki direklere asılan, “Cumhuriyet şehrini yobazlara mezar edeceğiz” şeklindeki pankart ve afişlerle halkı tahrik edenler kimlerdi acaba?..
l 10- Kalabalık birikmiş Madımak’ın önünde... İş, çığırından ha çıktı, ha çıkacak... Dışarıda bekleyenler, Aziz Nesin’i istiyor... O an; Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu müracaat ediyor Vali Ahmet Karabilgin’e:
“İsterseniz; kepçe ile yıkalım otelin arka duvarlarını... İçeridekileri oradan kaçıralım!”
Bu talep, Vali Ahmet Karabilgin tarafından niçin reddedildi?..
l 11- Polis ve asker, her tarafı kontrol altında tutmasına rağmen, çevre yollardan Madımak Oteli’nin bulunduğu yere gelmek “serbest” idi... Peki; işlerin sarpa sardığını görüp de, otelin önünden ayrılmak isteyenler niçin engellendi?
l 12- Gösteriler başlayıp da kalabalık Madımak Oteli’ne doğru yürürken, Aziz Nesin neredeydi?.. Hafik Gölü kenarında bir grupla birlikte içki içtiği iddiaları niçin araştırılmadı?.. Aziz Nesin’in; tepkiler zirveye ulaşıp, işler çığırından çıktığında; “içki meclisi”nden apar-topar kaldırılıp, Madımak Oteli’ne getirildiği doğru mu?..
O GÜN SUSANLAR, ŞİMDİ KONUŞMALI!
Bunlar gibi, daha “onlarca soru” var ki; bunlara “objektif cevap”lar verilmeden, “Ergenekon’un Sivas ve Başbağlar’daki cinayetleri”ni anlamak mümkün olamaz!..
Bu cevaplar verilmediği sürece de; “O gün Sivas’ta olmayan” insanlar, hem de “rejimi yıkmak” suçlamasıyla “müebbed hapis” yatmaya devam ederler!..
Oysa; yapılacak iş, çok basittir:
Bu “mağdur”ların hayatlarının “rehin” alınmasına ve “hapislerde çürütülmesi”ne sebep olan “o günün yetkilileri”nin yeniden “tanıklık” etmeleri sağlanmalıdır!..
Öyle umuyorum ki; o gün “susanlar” eğer bugün “konuşurlar” ise, “gerçek failler” ortaya çıkarılacak, “Madımak ve Başbağlar olaylarının içyüzü” aydınlanacaktır...
TANIKLARA KULAK VERİN
Demem o ki;
Bırakın “DDK Raporu”nun gereği yerine getirilsin ve “yeniden yargılama” yapılıp, “dönemin tanıkları” yeniden dinlensin!..
Meselâ; TBMM Sivas Olayları Araştırma Komisyonu Üyesi ve eski Bakan Bülent Akarcalı ile o dönem koalisyon ortağı DYP’nin saflarında bulunan Tevfik Diker’in şu sözleri çok çok önemlidir:
“DDK Raporu’ndaki tesbitler doğrudur!.. Olayların asıl sorumlusu Vali Ahmet Karabilgin”dir... Yönetim açısından yüzde yüz suçlu olan vali hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Karabilgin, SHP’li Adalet Bakanı ve Erdal İnönü tarafından korundu. Suç A’dan Z’ye Karabilgin’in... Sivas Olayları Demirel-SHP ittifakıyla örtbas edilmiştir.”
“Tanık beyanları” bu kadar net iken, birileri; “dosyanın yeniden açılmasını” niye istemiyor acaba?..
Şenal Saruhan gibiler, DDK Raporu için “yok hükmünde” deseler de, yukarıda sorduğum sorular “var” olmaya ve cevap beklemeye devam edecektir!..
“Gerçekler” ortaya çıkıncaya kadar!..
Bırakın;
Geç de olsa, “adalet” yerini bulsun!.. Dün Yahudi Yahnisi... Bugün Müslüman kanı!
AK Parti Konya Milletvekili Prof. Dr. Cem Zorlu’nun “Gazze ve tüm Filistin” için duyduğu “acı”ları dile getirdiği satırları, sizlerle de paylaşmak istedim...
İşte, Cem Zorlu’nun o satırları:
“Döner, her şey döner
Ölüm insana, insan toprağa
Çekirdek filize döner
Filiz dala, dal yaprağa...
Ey İsrail!.. Sen bu dönüşümün azmini, cesaretini, can suyunu veriyorsun Filistinlilere...
Ey İsrail!.. Hunharca boğazladığın yanık tenli her çocuk, hemen yanıbaşında, elini uzatsa dokunabilecek mesafedeki Müslüman kardeşlerinin utancını, onurunu, haysiyetini parçalanmış minicik elleriyle ..yerden alıp alınlarınıza yapıştıracaktır...
Daha dün fırınlarında Yahudi yahnisi peşinde olanlar, anlaşılıyor ki; bugün Müslüman kanı peşindeler...
Kirli ve kinli ittifak...
Ey İslâm alemi!.. Görüyoruz ki, üstünde oturduğun o simsiyah petrol, kardeşinin kıpkızıl kanından daha pahalı. O kadar pahalı ki üç beş varili bile senin inancını, tarihini, vefanı, kardeşliğini satın alabilecek güçte!..
Elini, oturduğun o sıvıya batır ve yüzüne sür!..
Sür ki hakikatle yüzleşelim...
Ey Gazze’nin ay yüzlü çocukları; “Oyunlarınıza biraz ara verin... Taktığınız kanatlarınızla gökyüzünde uçarken, üzerlerine ölü toprağı serpilmiş ülkelere dokunun...
Dünya barışından bahseden kuruluşlar, üzerinize geldiğinde, ağızlarınızda biriken kanlı tükürüklerinizden kurtulabilirsiniz...”
yeniakit