Abdurrahman Dilipak
'Deprem'de bundan sonra!..
Deprem konusunda çözüm, yıkılanı yeniden yapmaktan ibaret değil. Önce o coğrafyanın geleceğini doğru okumak gerek. Bu depremden çıkartılan derslere göre bölgenin haritasını yeniden hazırlamak gerek.
TeoPolitika konusunda kim ne düşünüyor. Hatay, Antep, Maraş Kilis havalisi, Fırat’a kadar, Urfa'yı da içine alan kesim Irak ve Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin, Sina (Mısır) havzası, Nil ile Fırat arası çok özel bir coğrafya. Bu coğrafyaya “Arz-ı Mev’ud” coğrafyası denir?
TeoPolitik coğrafya, aşçında, Kafkaslardan başlayıp, Hazar havzasından Basra Körfezinden, Anadolu’yu da içine alacak şekilde Akdeniz’e kadar genişler. Anadolu’daki en hassas bölge bu anlamda, Amik Ovası. Bu ova kıyamet savaşının coğrafyasıdır. Batılıların Armagedon, bizimkilerin Melheme-i Kübta savaşı dedikleri kıyamet savaşı burada gerçekleşecek. İslam orduları El Bab’dan girerken Ehli salib İskenderundan girecek! İster inanın, ister inanmayın, buna inananlar var ve İncil’de Yuhanna Vahyi diye bilinen bölüm bu coğrafyada olacakları anlatır. Mehdi, Mesih, Deccal hepsi bu coğrafya ile ilgili. Bu coğrafya “Hicaz koridoru”nun Kuzey cephesini oluşturur. Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere’ye giden yol bu güzergâhtadır. Mescid-i Aksa ve Tur-u Sina da, Filistin toprakları üzerindedir. Bu coğrafyada Bağdat, Şam, Kafkasya özel bir yere sahiptir. İstanbul kozmik bir noktadadır. Ve 7 kilise bölgesi. Efes (Selçuk) (Vahiy 2:1-7), İzmir (Smyrna) (Vahiy 2:8-11) , Bergama (Pergamon) (Vahiy 2:12-17), Thiatira (Akhisar) (Vahiy 2:18-29), Sart (Salihli) (Vahiy 3:1-6), Filadelfya (Alaşehir) (Vahiy 3:7-13), Laodikya (Denizli) (Vahiy 3:14-22). Ayrıca İstanbul, Ankara, Konya, Kayseri ve Selanik de bu platoda özel bir yere sahip. Yecüc-Mecüc için Kaf Dağı'na, Kafkasya'ya, Bağdat’a, Şam’a, Kudüs’e, Sina’ya, Nil’e, Fırat’a bakmak gerek.
Bu Maraş/Hatay depremini çok yönlü okumak gerek. Adıyaman-Malatya hattı, GAP’a doğru uzuyor. GAP fay hattı üzerinde. GAP’ın çökmesi çok büyük bir felaket olur, Türkiye, Suriye ve Irak için. Sina hattı Kudüs’ten geçiyor. Orada da Mescid-i Aksa var.
Bana kalırsa bölgede her yere Kenevir ekin ve buradaki bütün yapıları kenevirden inşa edin. Enkazlardan çıkan hurdaları ve molozları değerlendirip, beton blokları çimento’ya, alçıları alçıya dönüştürebilirsiniz.
Arta kalan molozları vadilere dökmeden önce oralarda büyük yeraltı depoları, sığınakları oluşturabilirsiniz. O coğrafya sadece tarihi tabi kültürel doku ,fay hattı üzerinden okunamaz. “Geleceğin tarihi” üzerinden bir okuma yapmak gerek. Çok büyük yeraltı depolarına ve sığınaklara ihtiyaç var. Ayrıca bu depremin doğuya doğru bir adım sonrası için GAP’ın çökme ihtimaline karşı bugünden tedbir almazsa, bugünkü depremi ararız. GAP çökerse Güneyimizden Kuzeye doğru göç dalgası söz konusu olduğunda ne yapacağımız ile ilgili bir başka planlamaya ve altyapıya ihtiyacımız var. Lut Gölü kırığının aktif olması durumunda, Mescid-i Aksanın yıkılma ihtimalinin sebeb olacağı krize karşı şimdiden bir hazırlığımız olmalı. Bu iş TOKİ, AFAD, Kentsel dönüşüm ,Kızılay projeleri ile çözülebilecek bir hadise değil. Onlar olmalı da, onun ötesi ne olacak, asıl soru bu.
İstanbul depremi olunca, son depremden çıkan tecrübe ve ortaya çıkan gerçekler ışığında İstanbul deprem eylem planının yeniden revize edilmesi gerekir.
Bakın bugün bile siyasi partiler bir araya gelemedi. Ülke ciddi bir kutuplaşma ile karşı karşıya, bu sosyal siyaset planlaması ile bu sorunların üstesinden gelemeyiz.
Uyuyan fay hatları, uyanan fay hatları, Şira ve Tarık etkisi, Anadolu plakasındaki Afrikanın Arap yarımadası üzerinden Anadolu fayında yönelik Quantik bükülme ve kırılmanın sebeb olabileceği riskler iyi hesap edilmeden, GAP örneğinde olduğu gibi, karayolları, tüneller, köprüler, alt-üst geçitler, bu süreçte ciddi sorunlara sebeb olabilir. Fırsatlar riske dönüşebilir.
Ege fay hattı, ülkemiz kadar Yunanistan’ı ve adaları da etkileyecek. Sahi ABD’nin çevremizdeki bu kadar üssü niçin, kime karşı. Millenium Challenge’te hedef ülke hangisi idi. Hatırlayalım: Millenium Challenge 2002, o yılın ortalarında Pentagon tarafından yürütülen büyük bir savaş oyunu tatbikatıydı. 24 Temmuz'dan 15 Ağustos'a kadar süren ve 250 milyon ABD Dolarına mal olan tatbikat, hem canlı tatbikatları hem de bilgisayar simülasyonlarını içeriyordu ve hedef ülke açıkça belirtilmese de, işaretlerden Türkiye olduğu anlaşılıyordu ve Türkiye bu tatbikata çağırılmamıştır. Bugün de ABD’nin kendi ve NATO ülkelerinin güvenliği için gerekirse bir NATO ülkesine saldırabileceği laf olsun diye dillendirilmese gerekir.
Bu süreçte Egeden sonra depremin fay hattı Girit’ten Kıbrıs’a, oradan bir hat İskenderun’a doğru uzarken, ötekisi Mısır Deltası üzerinden Doğu Akdeniz’den Sina’ya, Kızıldeniz’e doğru uzanıyor. Kızıl Deniz hatta ayrıca Sina’dan Akabe üzerinden Lut Gölü’nden Maraş’a doğru uzanıyor.
Biliyorum, birileri bugün bu konuyla fazla ilgilenmiyor. Onlar toplu konut alanları ve ihale şartnameleri, finansmanı ve teknik şartname ile ilgileniyor. Adana’da: 18 bina (304 daire) Adıyaman’da: 2349 bina (9844 daire) Diyarbakır’da: 175 bina (653 daire) Gaziantep’te: 3364 bina (5343 daire) Hatay’da: 5696 bina (23090 daire) Kahramanmaraş’ta: 3752 bina (15940 daire) Malatya’da: 2285 bina (8137 daire) yıkılmış. 15.354 bina yıkılmış. Yıkılan binalarda 78.665 daire bulunuyor.
Aslında Elaziz, Osmaniye ve kırsal alanlarda henüz deprem envanteri tamamen çıkartılmış değil. Ve hala artçı depremler devam ediyor ve yeni yıkılan yerler var. Toplamda Kahramanmaraş merkezli depremde toplam 717 bin 614 binanın 90 bin 609’u acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık bina olarak belirlenmiş. Bu binalarda 269 bin 51 konut var tesbit edilmiş ama henüz tespitler tamamlanmamış. Eldeki verilerden yıla çıkarak depremde hayatını kaybedenlerin sayısını yüzbinlerle konuşmak durumundayız. Yaralılar da öyle ve tabi yurtlarından ayrılanlar da. Her dairede 1 kişi deseniz sonuç ortada.
Çokça tevbe edelim. Arşı ve arzı titreten, gökleri titreten, on emirde sözü edilen zulümden, katilden, fuhuştan, yalandan Allaha sığınalım. Mesela sadece Çimento - Demir meselesi değil. O işin Necaset tarafı, Hades tarafından cahillik, zulüm, rüşvet, torpil, ihaleye karıştırılan fesat, kibir, gösteriş var. İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, CoVID belası, 5G, Trans Humanizm, Sağlık, Gıda da fıtrata yönelik müdahaleler, GENDER belası, LGBT’ye pozitif ayırımcılık yapanların itibar gördüğü bir dünyada yaşıyoruz. Hatay-Maraş fay kırığı, Lut kavmini helak eden fayın kavşak noktasıdır. Aynı fay kırığındaki bu ışık ve ses, Hz. Lut’un kavminin başına gelenleri hatırlatıyor mu birilerine. İsterseniz siz bir de (Şura 30, Tevbe 51) e bakın. Şehircilik bakanı da bu gözle koyu bir daha gözden geçirse ne iyi eder. Diyanetten birileri yok mu Ankara’ya bazı gerçekleri anlatacak. Başkan Erbaşı’ın kariyeri gereği, benim sık sık atıf yaptığım “Yuhanna Vahyi”nde anlatılan konuları keşke Ankaradakilere ve bölge mülki amirlerine anlatsa! Amik ovası, Melheme-i Kübra / Armegedon, Arz-ı Mev’ud Teopolitik bir konu olarak bu çok önemli. Zilzal ve Tarık suresinden haberi yok mu bu insanların, Şira’nın Rabbi Allah bize ne buyuruyor. Bu gerçekler ışığında Allah’ın gazabın tarafındaki sonucu AFAD, Kızılay, TOKİ önleyemez! Benden söylemesi de birileri diyecek ki, “Nüfus cüzdanına GENDER yazması ile depremin ne alakası var?” Her şey fizik değil, METAFizik bir bağı var. Depremin altında kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelli insanlar kaldı, bari insanlık kalmasın!. Selam ve dua ile.