Abdurrahman Dilipak
Derin güç, derinhesaplar peşinde!
Bir yandan barış süreci yeniden canlanırken, öte yandan bölgeyi kana bulamak isteyen ihanet çeteleri boş durmuyor..
Birileri barış istemiyor. Ama halk; IŞİD, Aynel Arap ve son Kobani eylemlerinde gördü ki, barıştan uzaklaşılırsa bunun bedeli çok ağır olur..
Türkiye zaafa uğrarsa bunun bedelini sadece Türkiye değil, herkes öder.Türkiye’nin bölgede ağırlığı ve düzenleyici rolü Araplara da gerek,Kürtlere de.
Onun için Türkiye’ye zarar vermek isteyen aynı zamanda Kürtlere,Araplara, Balkanlara, Kafkaslara da İslam dünyasına da zarar veriyor olacaktır..
Bu arada; birileri barış sürecini engellemek, tozu dumana katmak için fırsat kolluyor.. BDP ve o çizgi barış yolunda ilerlemeye devam edecek olursa, o çatıdan birileri ayrılıp, daha uç çizgide terör eylemlerine kalkışabilir. Bunu da görmek gerek..
Meydan PKK’ya kaldı.. Hani nerede diğer sol ve sosyalist gruplar,milliyetçiler nerede.. Bunlar, doğrudan kendileri bu işe girişmeseler bile, birileri bunlar adına bir takım işlere soyunabilirler.. İktidar karşıtlığında birileri en aykırı gruplarla bile masaya oturabilirler.. İsrail de koşar yardımlarına, bizim müttefiklerimiz de! Tıpkı CNN, BBC gibi.. Bir sürü, yangına körükle gitmeye hazır batılı vakıf ve STK da arkalarında saf tutar..
Nihayet bir PKK için “Şehidlik” provokasyonu ile Tuncelilileri kısmen meydana çekmeyi başardılar..
Kobani bahanesi ile Güneydoğu’da bir ayaklanma başlatmışlardı, arkası gelmedi. Şimdi PKK şehir yapılanmasını, mahalle ve köy yapılanmasına döndürme çabasında.
Yine terör eylemlerine başladılar..
Seçimden umudunu kesenler, ellerini çabuk tutup, sokağa çekebilecekleri kim varsa herkesi sokağa çekmeye çalışıyorlar..
Biraz da IŞİD’e özeniyorlar. “Onlar yapıyorsa, biz de yapabiliriz”havasındalar..
Paralel yapının istihbaratçı polisleri ilişkili oldukları elemanlar üzerinden bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışı ile AK Parti’ye zarar verecek her eylemin altına imza atabilirler. Çünkü korku ve öfkeleri akıllarından büyük..
Şimdi bir de Jandarmanın yapısı değiştirilmeye çalışılıyor ya? Burada en önemli soru/sorun varlığı ya da yokluğu tartışılan ve fakat bir türlü cevabı bulunamayan JİTEM’in ne olacağı.. Saddam’ın gizli Cumhuriyet ordusugibi, 100.000 kişilik bir derin devletin gizli ordusundan söz ediliyor..
İşte şimdi birileri bu iş üzerinde..
Onları harekete geçirebilirlerse, gayelerine ulaşacaklar..
Bir iddiaya göre Gezide onlar da vardı aslında.. Cumhuriyet mitinglerinde de onlar vardı.. Şimdi bu yeni durumda bu kadrolar tekrar alana sürülebilirler mi? İddia o ki, son Kobani eylemlerinde onlar da meydandaydı.. “Tavşana kaç, tazıya tut” diyorlardı..
100.000 kişilik bir güç ve bunları donatacak kadar silah ve mühimmat..
Kim bunlar, neredeler ve bundan sonra ne yapacaklar bilmiyoruz..
Kuşkusuz böyle bir yapı varsa, bunlar kamunun içinde, STK’larda, basında, iş dünyasında farklı görevler üslenmiş olmalılar..
Barış sadece ne Türklerin, ne Kürtlerin işi. Hepimizin işi.. Bu işler devlet ve örgüt arası pazarlıkla çözülecek işler de değil.. Herkesi kapsayan ve kuşatan, kimseye dışlanmış hissi vermeyen, Çerkezi, Gürcüsü, Arnavudu, herkesi kapsayan bir çözüm olmalı.. Bu noktada herkese sorumluluk düşüyor.. Üniversitelere, basına, STK’lara, iş dünyasında..
Şunu görelim, barışı isteyen her kesimde insan var. Ama barışı sabote etmek isteyen insanlar da var her kesimde..
Polisin içinde, polis aracını yangına sürükleyen TOMA sürücüsü polis de var.. O da terörist aslında. O da TOMA’daki terörist.. Askerin içinde de terörist var.. Parlamentoda, basında da, iş adamı kılıklı terörist de var, yargıç kılıklı olanı da.. Ama her yerde, her meslekten değerli insanlar da var..
Namuslu insanlar namussuzlardan daha akıllı ve daha cesur olmak zorunda.. Ve namuslu, barıştan yana insanlar el ve gönül birliği yapmak zorunda..
Türkün de, Kürdün de namuslusu, kendi içindeki namussuzlara karşı işbirliği yapması gerekiyor..
Barışa ancak böyle ulaşacağız. Türkçülük ya da Kürtçülük yaparak değil..
Aksi halde derin güçlerin oyuncağı oluruz. Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye devam eder..
Bizim birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok. Ama birlikte kazanacağımız tek bir zafer var. O zafer de adalet, barış ve hürriyetüzerinde yükselecektir..
Selam ve dua ile..
NOT: Gözünüz aydın, bir parti daha kuruldu. Parti sayısı 98 olmuş. Az kaldı, 100’e ulaşacağız.. Adı “Milli Mücadele Partisi”. Genel Başkanı Ahmet Kaya.. Milliyetçi bir çizgiye sahip.. Bu arada daha önce kurulanParalelcilere yakın iki partinin AK Parti’den koparak gelen iki milletvekili birbirine girdi. İdris Naim Şahin ve İdris Bal’dan söz ediyorum.. Hani barışgetireceklerdi ama, kendi aralarında kavgaya başladılar.. Hoşgörü vediyalog işe siyaset girince çare olmuyor. Hoca efendinin kerameti de işe yaramıyor anlaşılan...
yeniakit