Devlet –Millet gerginliği

Devlet –Millet gerginliği

 

Atatürk hakkında yazılan kitapların çok satıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bunun iyi tarafları olduğu gibi sakıncalı tarafları da var. Herkes kendi "Atatürk"ünü yeniden inşa ediyor. Herkes Atatürk üzerinden "kendisini" güzel göreceği/göstereceği bir endam aynası oluşturma derdinde.

Piyasadaki Atatürk kitaplarının nasıl "okunması" gerektiği üzerine geçtiğimiz günlerde Taha Akyol'un "Ama Hangi Atatürk" kitabından bahisle düşüncelerimi paylaşmıştım sizlerle. Bu yazıdan hareketle Pınar Yay. bendenize "Bir Milletin Dirilişi" adlı kitabı gönderdi. Bunu özelikle belirtiyorum çünkü, yayınevi göndermemiş olsa idi bu kitaptan hiç haberim olmayacaktı. Oysa çok önemli bir kitap.

Kitap ünlü Alman oryantalist Dagobert Von Mikusch(1874-1950)'in 1928 yılında aylarca İstanbul'da kalarak Mustafa Kemal hakkında araştırma yapan "Gazi Mustafa Kemal/Asya ile Avrupa Arasındaki Adam" kitabına Hüseyin Kazım Kadri Bey(1870-1934)'in yaptığı mütalaalardan oluşuyor. Kitabı değerli kılan Hüseyin Kazım Kadri Bey'in mütalaaları esasında. Nitekim, Türk Eğitim Tarihi'nin abidevi şahsiyeti Osman Ergin kitap için "Mütercim bu esere, muharririnden iki misli şerh ve ilave yapmıştır. Muharrir tarafından yalnız Atatürk'ün şahsına ve hayatına temas eden noktalar alınmakla beraber, şerh ve ilaveleriyle bu eser Mutlakiyet, Meşrutiyet, Cumhuriyet devirlerinin siyasi ve içtimai bir tarihi sayılabilir" demektedir.

Özelikle "tarih nasıl yorumlanır" kısmını anlayabilmek için muhkem bir payanda sunuyor kitap. Hüseyin Kazım Kadri Bey, Dagobert Von Mikusch'un kitabından bir bahsi tercüme ettikten sonra hemen akabinde tercüme ettiği kısım ile ilgili mütalaalarını okuyucuya sunuyor. Yazarın "niyetini" mercek altına aldığı bu satırlar, "tarihi yorumlayan"nın durduğu yere özellikle dikkat çekmesi bakımından üzerinde itina ile durulmasını hak ediyor.

Hüseyin Kazım Kadri Bey, Mıkusch'ın bulunduğu yerden geçmişi kendine uygun olarak inşa etmesine eleştiriler getirirken, aynı zamanda Türk tarihine eleştirel bakışı da elden bırakmıyor. Mesela, devlet–millet gerginliğinin Cumhuriyet sonrasına ait bir durum olduğunu zannederiz. Oysa Hüseyin Kazım Kadri Bey'in bu meselenin bizim tarihi mirasımız olduğunu söylüyor:

"Osmanlı tarihi,"millet" ile "devlet" in daimi bir rekabet ve muhalefetini gösteren hadiselerden ibarettir. Ne millet kendini hükümet ve onun hayatının devamı ile alakadar görmüş, ne de hükümet kendi mevcudiyetinin milletle bir ilgi ve alakasının bulunduğunu nazar-ı itibara almıştır. Devlet nazarında "millet" daima istismar edilecek bir sürü; "millet" nezdinde ise, "devlet" ilahi kaza ve kaderin vücud verdiği bir "bela" sayılmıştır. Bunun sebebini "millet"in devleti değil "devlet" in milleti meydana getirmesinde aramak lazımdır. Türk kavimleri "Türklük" ile değil, başlarındaki adamların adlarıyla anılır.(") Dünyanın başka yerlerinde padişahlar millete nisbet edildiği halde, Şark'ta milletler padişahlara ve hanlara nispet olunurlar."(sh.22)

Demokrat Parti ile başlayan milletin devlete dahil olma sürecinin darbeler yoluyla neden kesintiye uğradığını hep beraber anlayabildiğimizde, hakiki bir toplumsal uzlaşmanın olacağına inanıyorum.

Bazıları kötümserlik tohumları ekiyor. Toplumsal yarılmadan bahsediyor. Çatlakların olduğunu kimsenin inkar edecek gücü yoktur. Lakin çatlakların derin bir fay hattına sebep olmaması için zafer duygusundan vazgeçmemiz gerekiyor. Tarihi yazanlar her zaman muzafferler değildir. Muzafferlerden daha çok mağlupların rengi hakimdir tarihte.

Zamanın ruhunu doğru okuyabildiğimizde; yenilgi gibi görünen durumların tarihin kadim aynasında çağı değiştiren bir anlayışın yapı taşları olduğunu görmemiz mümkün olacaktır.

 

yenişafak

Bu yazı toplam 587 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar