Selâhaddin Çakırgil
Diplomaside, ‘utanmazlık ve ahlâksızlık’ hâlâ mı geçer akçe?
(Ekonomik açıdan)Gelişmiş 20 Ülke Liderleri’nin Hamburg’dakiG20 Toplantısı öncesinde Berlin’de üstelik de güvenlik tedbirlerinin daha sıkı olduğu Başbakanlık binası önünde, sergilenen bir araba reklamı panosunun altına Tayyib Erdoğan, Putin ve Katar Emiri’nin resimlerinin yerleştirilip, altına da, ‘Bu arabayı kazanmak istiyorsanız diktatörleri öldürün..’ cümlesinin yazılmasına karşı hiçbir yaptırım uygulamadığı halde Almanya Başbakanı Angela Merkel, bir gün sonra da Erdoğan ve Putin’i ülkesinde güler yüzle misafir ederken bir utanma duygusu yaşamış mıdır?
Diplomaside, evet, menfaatler önde gelir; ama, ahlâka hiç mi yer yoktur? 40 yıl öncelerde, ‘Bizim diplomasimizde ahlâka yet yoktur..’ diyen USA eski dışbakanı Kissinger’in görüşü hâlâ mı muteber?
***
Kapitalist emperyalizmin giderek azgınlaşması karşısında Hamburg’da bir takım gruplarının ortalığı savaş alanına çevirmesi ve 20 bin polis yetmeyince ordu güçlerini bile devreye sokulması ve yakıp yıkmaların yağmalamaya dönüşmesine rağmen, dünyaca ünlü TV kanallarının, İstanbul’da 4 yıl önce cereyan eden ‘Gezi Hadiseleri’ne gösterdikleri ilginin onda birini bile göstermeyişlerini nasıl izah etmeli? Onlar yine ‘Bizim işimiz tarafsız olarak sadece haber nakletmektir.’ şeklindeki yalanlarına devam ederken biraz utanırlar mı, dersiniz?
Ayrıca, Almanya’da, ulusal planda 32 TV kanalı var, sadece bir kanal veriyor Hamburg haberlerini… Bizdeki medyacılara öğretici değil mi? Ama onların çoğu, Gezi Hadiseleri’nde Erdoğan’ın devrildiği haberini vermenin heyecanlı beklentisi içindeydiler.
***
Avrupa Parlamentosu, her ne kadar, kararları yaptırım gücü olmayan, sadece tavsiye niteliğinde bir kurum olsa bile, Türkiye konusunda aldığı kararın, diğer AB kurumları üzerinde bir etkisi yine de olacaktır.
Ne diyordu, AP:
‘Akkuyu nükleer santralinin ve Ilısu Barajı’nın yapımı durdurulsun. / 1915’de Ermeni soykırımı yapıldığı kabul edilsin.. / OHAL (Olağanüstü Hal)uygulamasına son verilsin.. / Anayasa değişikliği kabul edilemez. / PKK’yı da terör örgütü sayabiliriz.. Kıbrıs’tan askerlerini çek.. Yoksa Türkiye AB üyesi olamaz!’
Başka emriniz var mı efendimiz?
Gerçek şu ki, onlar bizi gütmek istiyorlar. Taa ki, Müslüman dünya karşılarına, geçmişte olduğu gibi yeniden bir güç odağı olarak çıkmasın.
Hayvanlar bile bu kadar hayvan değildir
Adapazarı- Kaynarca’da Suriyeli, hamile bir genç hanımı evinden 10 aylık çocuğuyla birlikte ormana kaçırılıp, namussuzluk kelimesinin anlatmaya yetmediği bir hayvanlıktan sonra, o hanımın ve çocuğunun başlarının taşla ezilerek öldürülmesi, insan olan herkesi utandırdı. Bu alçaklığın fail- sanığı olan insan kılıklı iki hayvan yakalanmış, yaptıklarını itiraf etmişler.
Sanırım, cezaevlerinde onlara münasip şekilde davranacak olan namuslu insanlar çıkacaktır.
Kendi milletvekili hapsedilince itiraz için yollara düşen Kılıçdaroğlu, Suriyeli kardeşlerimize karşı düşmanlık oluşturan en üst siyasetçi olarak utanıyor mu ki, bu alçaklık karşısında 2 gündür sus-pus...
Sıddîk Dursun Şeyhanzâde'nin ardından
Onunla ilk kez 1986’larda Tahran’da tanışmıştım. (10-12 arkadaşıyla birlikte, 2000’li yılların başında korkunç işkencelerle öldürülen) İzzeddin Yıldırım’la birlikte gelmişti. Onlar, iki iyi dost idi. Daha sonra yolları ayrıldı. Özellikle Şeyhanzâde, çok ağır ithamlarda bulunuyordu. Şimdi geçmesi olmayan bir yerde buluştular. Hesabı oraya kaldı.
Sıddîk Efendi’yle Almanya yıllarımda da bir-çok kez karşılaştım. Zaman zaman farklı görüşlerimiz olurdu. Ama hepimiz gibi onun da hatası olsa bile, samimî bir Müslüman olduğuna inanıyordum.
Sıddîk Dursun, ‘Nurculuk’ sahasında, bir grup oluşturmuş etkili isimlerden biriydi. ‘Risale-i Nur’lardaki bir takım tahrifatı bulup çıkarıyordu. Onun görüş ve tespitlerini topladığı ‘Medeniyet-i İslamiyye Tarihi’ ismiyle yazdığı kitabı özellikle ilginçtir.
Said Nursî’nin 100 yıl öncelerde, Van’da, ‘Medrese-t-uz’Zehrâ’ adında bir üniversite kurmak hayali onun da hayaliydi.
Allah rahmet eylesin.
stargazete