Diyalogun Temelini Padişahlar Atmış

Diyalogun Temelini Padişahlar Atmış

Bir Müslüman'ın, bir Papa'ya, 'haşmetli, payeli sevgili dostum' diye mektup yazmasına ne tepki verirdiniz? Belki de dininden şüphelenirdiniz. Ya bunu bir Padişah yazmışsa? ...

Ersin Çelik'in kitap haberi...

Uzun bir dönem İslam dünyasında hilafeti temsil eden Osmanlı Devleti’yle, Katoliklerin dini merkezi olan Vatikan arasındaki ilişkiler Fide yayınevinden yayınlanan Beyaz Diplomasi adlı kitapta mercek altına alındı.

Osmanlının son dönemlerindeki Padişahların, devrin Papalarıyla yaptığı yazışmaları, belgeler ışığında, “Beyaz Diplomasi- Arşiv Belgeleri Işığında Osmanlı-Vatikan İlişkileri” adlı kitapta bir araya getiren tarihçi Taceddin Kayaoğlu’nun, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yaptığı titiz ve yoğun çalışmalar sonucu ortaya koyduğu tarihe ışık tutan bu eseri, İslam dünyasıyla Hıristiyan dünyasının arasındaki ‘diyalogu’ gözler önüne seriyor.

Kitapta yer alan mektuplarda, tarafların kullandığı ‘ince dil’ ise okuyanları şaşkınlığa uğratacak derecede.

Bir Müslüman tarafından, Papa ya ada herhangi bir Hıristiyan din adamına , şu şekilde başlayan bir mektup düşünün; "Haşmetli, payeli, muhabbetli sevgili dostum." bu sözleri ilk duyduğumuzda vereceğimiz ilktepki mektubu yazan kişinin dindarlığından şüphe duymak olur.

1846–1922 yılları arasında tahtta bulunan padişahların (Sultan Abdülmecid ile Sultan Vahdeddin arasındaki dönem) Vatikan ile olan diplomatik ilişkilerin de ötesine taşan mektuplar, Türkiye’de 1990’lı yıllarda başlatılan ve hala tartışılan diyalog çalışmalarının, aslında bundan yüzyıllar önce resmi olarak yürütüldüğünü adeta ispatı gibi.

Eseri hazırlayan Taceddin Kayaoğlu, farklı dinlerin temsilcileri arasındaki diyalogdan bahsederken, kurulan diyalog köprüsünün zamanla yıkıldığını fakat kalıntıların hala yerinde durduğuna dikkat çekiyor...

Tarih boyunca genellikle bir çatışma zemini üzerine oturtulmuş olan İslam ve Hıristiyan dünyasının ilişkilerinin perde arkasındaki, “dostane“ ilişkiyi gün yüzüne çıkaran eserin önsözünde, “Ülkemizde her ne kadar ehl-i kitap dediğimiz kimselerle Hazreti Peygamber dönemindeki diyaloglar bazı kitaplara konu olmuşsa da, Osmanlı zamanındaki gayrimüslimlerle ilişkiler birkaç kitap ve makalenin dışında ciddi olarak ele alınmamıştır.” diyen Kayaoğlu, bu çalışmayla, Osmanlı Devleti ile Vatikan arasında teorik ve pratik alandaki diyalog süreçlerine ışık tutulduğunu belirtiyor.

MEKTUPLARDA NELER VAR?

Kitapta yayınlanan mektuplara bakılırsa, dönemin Padişahlarıyla, Papaları arasında ‘su sızmaz’ bir samimiyetin olduğu hemen göze çarpıyor. Her iki taraf da, birbirlerinin, dini ve milli günlerine, doğum günlerine, yıl dönümlerine, taziyelerine ve tahta çıkma merasimlerine büyük bir titizlik göstermiş ve bugünlerdeki duygularını mektuplarla paylaşmış. Osmanlı padişahları miladi yılbaşlarında papalara kutlama mesajı geçerken, Vatikan da, şehzadesi dünyaya gelen padişahları tebrik etmeyi ihmal etmemiş. İşin özü, devrin elçileri İstanbul ile Roma arasında bir hayli mekik dokumuş…

Kitap; Doğum günü, Taziye, Cülûs, Müteferrik, Hediyeleşmeler (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya), Verilen Nişanlar (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya) diye toplam sekiz bölümden oluşuyor. Bir de Hz. Muhammed’in, ruhbanlığa yolladığı ahitnameyle ilgili Edirne Valiliği’ne yollanan yazı var.

Hıristiyan dünyasının en tepesindeki isim olan Papa, Osmanlı Padişahına, ‘melek yüzlü Padişahım’ diye hitap ederken ve Padişah da Papa’ya; Haşmetli, payeli, muhabbetli sevgili dostum’ diye hitap ediyor…

Padişah Sultan Mehmed Reşad, Papa X. Pius’a gönderdiği mektupla, tüm Hıristiyan Katolik dünyasının, miladi 1912’ye girişini şöyle kutluyor: “Yeni yıl münasebetiyle tebriklerimi beyan eder, dostluk hislerimin ve yakın ahbaplığımızın kabulünü rica ederim.”

EN PAHALI HEDİYE

Osmanlı ile Vatikan arasındaki ince diplomasi sadece bu mektup ve mesajlarla sınırlı değil. Tarafların birbirlerine yolladığı, paha biçilmez taşlarla süslenmiş yüzükler, kumaşlar, en iyi cins atlar, enfiye kutuları, mozaik masalardan oluşan hediyeler çok ayrı bir önem taşıyor. Sultan Abdülhamid’in, Papa XII. Leon’a gönderdiği yüzük, başta Vatikan olmak üzere tüm Batı dünyasında geniş yankı bulmuş. Papa XII. Leon, Abdülhamid’in yolladığı yüzüğe verdiği önemi, o zamana kadar taşıdığı yüzüğü parmağından çıkararak göstermiştir. Papa Leon bu inceliğe yapılan, inceliği tüm dünyaya, Rusya’nın önemli gazetelerinden, Moskovski Vedemosti’de yayınlatarak duyurmuştur.

Toplam 9 bölümden oluşan 304 sayfalık kitapta mektuplarla birlikte, Padişah ve Papaların orijinal fotoğrafları da var.

Haber 7