İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Domuz gribi mi tehlikeli, aşısı mı?

Türkiye'nin her yanından ölüm haberleri geliyor. Korku haritası günden güne genişliyor. Gazeteler, televizyonlar, internet siteleri, kitle iletişim araçlarının tamamı bir korkuyu büyütmek, bir kampanyayı yaygınlaştırmak için seferber edilmiş durumda. Sadece Türkiye'de değil, Avrupa ülkelerinde, Amerika ülkelerinde, ama yoğun olarak "Batı'da ve Batı'ya yakın ülkelerde" ciddi endişe var. Hastalık, havaların soğumasıyla, beklendiği gibi hızla yayılıyor. Ocak ayında zirveye ulaşması bekleniyor. Küresel salgın alarmından sonra panik ve kampanya birlikte güç kazanıyor. Bazı ülkelerde domuz gribinin kuş gribinin birbirini tetiklediği gibi korkular yaşanıyor.

Dün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "aşı yaptırmayı düşünmüyorum" şeklindeki açıklaması, hastalık ve aşılama üzerindeki spekülasyonların ciddiye alındığının işareti. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, "aşılamanın isteğe bağlı olduğunu" hatırlatması da yine "aşı" üzerindeki tartışmaların ciddiyetini ortaya koyar nitelikte. Üstelik bu spekülasyonlar en son Türkiye'de başladı. Amerika ve Avrupa'da Mayıs ayından bu yana hem hastalıkla ilgili hem de aşı konusunda şiddetli tartışmalar zaten yaşanıyordu. Öyle insanlar aşı için kuyruk oluşturmuş da değil.

Mesela ABD'de çalışanlara "ya aşı olacaksın ya da işini kaybedeceksin" şantajı yapılırken, okullarda ailelerin isteğine rağmen aşılama yapılırken, Sağlık Bakanlığı'nın "domuz gribi" istatistiğinde yer alanların büyük bölümünün aslında domuz gribi olmadığı" ortaya çıkarken, tartışmalar büyüyor, korkular artıyor, aşı kampanyaları da sertleşiyor. Bir çok tuhaflıklar var burada. Sanki insanlar korku üzerinden bir şeylere zorlanıyor!

Hastalık Mayıs ayında Meksika'da ortaya çıktığında, aşının ancak Ekim ayında üretilebileceği açıklandı. Neden? Daha erken üretilemez miydi? İlaç firmaları, aşıyı piyasaya vermek için salgının zirveye ulaşmasını mı beklemek istedi? En karlı sektör korkuya yatırım mı oldu? Yaz aylarında Türkiye'de, çok sayıda insan yüksek ateş nedeniyle hastanelere gitti. Domuz gribi ihtimalleri, hastaların hatırlatmasına rağmen önemsenmedi. Bu kimselerin bir çoğu, teşhis konulamadan tedavi edilip geri gönderildi. Domuz gribi istatistiği yapılmadı mı? Ya da bu istatistik mi gizlendi?

Elbette sağlık çok hassas bir konu. Ancak, salgının zamanlaması sadece havaların soğumasına mı bağlı? "Salgın, dev ilaç şirketlerinin aşı üretimini tamamlamasını beklemiş olabilir" derken çok mu aykırı bir şey söylemiş oluruz? Fabrikalar üretime geçtiler, stoklarını tamamladılar, ülkelerden sipariş almaya başladılar, aşı dağıtımına start verdiler o an domuz gribi harekete geçti, hızla yayılmaya başladı, bütün ülkelerde salgın paniği başlatıldı, aşı kampanyalarına hız verildi! Doğru değil mi?

Bunları daha önce tartıştık. "Domuz gribi salgınında bir şeyler mi gizleniyor" diye sorduk. İlk çıktığında olağanüstü endişeyle izlenen, hastalıkla ilgili neden sonradan garip bir sessizlik yaşandı? Peki o sessizlik dönemlerinde domuz gribi yok muydu? Yoksa, neden sadece Türkiye'ye gelen yabancılarda hastalık tespit ediliyordu? Aynı dönemde nasıl oluyordu da Türkiye'de görülmüyordu?

Sağlık bakanlığı bugünlerde aşının yan etkilerini anlatmaya başladı. Ama çok önce bu yan etkiler biliniyordu ve insanları hastalıktan daha fzala korkutan bunlardı.

Alman sağlık uzmanları aşının kanser yaptığını söylerken, beyin üzerindeki etkilerine, felce ve muhtemel ölümlere işaret edilirken, çocuklarda ciddi nörolojik sonuçlara yol açacağı, astım hastası edeceği, aşılarda kanserli hücreler kullanıldığı, katkı maddelerinin ölümlere yol açabileceği gibi itirazlar ortaya atılırken bizler susuyorduk. Domuz Giribi'nden daha ölümcül olduğunu bile söyleyen oldu. Gerçi Sağlık Bakanı, dün buna karşı, "hastalığın riski aşıdan daha büyük" dedi. O zaman aşının riski de azımsanamayacak ölçüde demektir.

Sağlık bakanlığının bilgilendirmesine göre yan etkilerin en hafifi; kızarıklık, şişlik, baş/kavse eklem ağrıları, bulantı, kusma, titreme, lenf bezlerinde şişme. Ama ölümcül olanları da var: Ciddi alerjik reaksiyonlar, beyin dokusu, sinir, böbrek ve damar iltihabı, bilinç kaybı, kaslarda kasılmalar, yüz felci ve solunum sistemi rahatsızlıkları.

Kimseyi aşıdan soğutma niyetimiz yok. Ama ilaç firmalarının milyarlarca dolarlık satış ve bağlantılarıyla aşı kampanyası arasında bir irtibat olmadığını kim söyleyebilir? Dünya genelinde karşı konulamaz aşı kampanyası ortada. Büyük ilaç firmalarının kampanya için bu zamanı beklemeleri, onlarca ülkeyle bağlantı yapmaları, hisselerinin hızla artması da ortada. Sadeve ABD'nin aşı için ayırdığı para şimdilik beş milyar dolar. Sadece bir ilaç firmasının, İngiliz GlaxoSmithKline şirketinin bağlantı yaptığı ülke sayısı 16 ve bu 50'ye çıkacak.

Korktuğumuz şey hastalık ya da aşı değil. Küresel ekonomik kriz yüzünden dev şirketler batarken, insan sağlığı üzerinden dev bir sektör oluşturulması. İnsanlığın biyoteknoloji şirketlerinin oyuncağı haline gelmeleri. Bu şirketlerin siyasi bağlantıları.

Korktuğumuz ve rahatsız olduğumuz şeyler başka. Ve biz bunları bal gibi de sorgularız!

Bu yazı toplam 2385 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar