İbrahim Karagül
Domuz gribi salgınında bir şeyler mi gizleniyor?
Domuz gribinden söz ediyorum. 13 Nisan'da Meksika'da ortaya çıkan, çok hızlı bir şekilde dünyaya yayılan, ilk çıktığında olağanüstü endişeyle izlenen, önlemler alınan, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer yetkili kuruluşlardan uyarılarla sıkı önlemler alınan Domuz gribiyle ilgili garip bir sessizlik yaşanıyor. Sanki tehlike geçmiş gibi. Sanki yayıldığı bölgelerdeki vakalar sona ermiş gibi. Türkiye'de bile, izleyebildiğimiz kadarıyla, ilk zamanlardaki önemini kaybetmiş görünüyor. Oysa küresel salgın uyarıları yapılmıştı. Virüsün mutasyona uğradığı, kontrolünün zorlaştığı haberleri yayılmıştı. Salgın, 1918'de milyonlarca insanın ölümüne yol açan, İspanya'da başlayıp bütün Avrupa'ya, hatta Avustralya'ya kadar yayılan o korkunç felakete benzetilmişti.
Ne oldu? Kontrol altına mı alındı? Türkiye'de konuyla ilgili haberler sadece yabancılarla sınırlı veriliyor. Avrupa'dan, ABD'den gelenlerde tespit ediliyor ve ötesi yok. Batı'dan gelen bir çok insanda tespit ediliyorsa o ülkelerde salgın haline gelmiş demektir, oralarda ne yapılıyor. Ne Türkiye'de ne de dünyanın her hangi bir ülkesinde, istatistikler kamuoyuyla paylaşılıyor.
Hastalık ne kadar yayıldı, ne kadar kontrol altında, aşı çalışmaları hangi aşamada, ülkeler ne tür özel önlemler alıyor, pek kimse ilgileniyor gibi değil. Yaz aylarında yayılma hızı yavaş olacağı ancak havalar soğudukça artacağı söylenen hastalığın, küresel felaket alarmına rağmen, yeterince ciddiye alınmadığı görüntüsü var.
Birileri bir şeyler mi gizliyor? Bu çok önemli bir soru?
Çünkü; bir çok ülkede olağanüstü önlemler alındığına tanık oluyoruz. Dünya Salık Örgütü Direktörü Margaret Chan, 11 Haziran'da; 2009 yılını salgının başlama yılı ilan etti. Örgüte göre iki yılda iki milyar insanın bu salgından etkilenme ihtimali var. Ondan sonraki iki yılda ise ABD nüfusunun yüzde kırkı hastalıktan etkilenebilecek. Bu yüzden ABD yönetimi, Ekim ayına kadar 160 milyon doz aşı stoklayacağını açıkladı.
Barack Obama yönetimi, Bush döneminde hazırlanan karantina programını genişleterek uygulamaya gidiyor. Adeta bir çeşit biyolojik savaş hazırlığını andıran önlemler alınıyor. Sağlık sistemi sanki askeri karakter alıyor. Pentagon'un hazırlıklarıyla ilgili bilgiler kamuoyuna sızıyor. Devam edelim:
Domuz gribi aşı üzerinde büyük tartışmalar var. Türkiye'de bile milyonlarca insan aşılanacak ancak aşı karşıtı bir kampanya daha şimdiden başladı. Söz konusu aşının, kullanılan kişinin sinir sistemlerine zarar verdiği, kullanılan ilaçların domuz gribinden daha fazla ölümlere yol açtığı iddiaları var. Bunlar tıp çevrelerinin tartıştığı ve önemsenmesi gereken konular. Kullanılan aşının şimdiye kadar verdiği zararlar üzerindeki istatistik çalışmaları ve tartışmalar neredeyse Domuz gribi tartışmaları kadar yoğun.
Dahası, geçtiğimiz günlerde Alman sağlık uzmanlarının açıklamaları son derece önemliydi. Domuz gribi aşısının kanser yapabileceğine dair şok bir uyarıydı bu. Onlara göre, bir çok ülkede deneme aşamasında olan aşıda hayvansal kanserli hücreler kullanılıyor. Bu iddianın sahipleri ortada ilaç endüstrisinin oyunu olduğu konusunda ısrarcı. İngiltere, domuz gribi yüzünden toplu mezar hazırlıkları yapıldığı gibi felaket haberleri bile yayınlanıyor.
Elbette, ortada bir korku var ve bu korku iyi pazarlanıyor. Ancak, söylentilerin, rastgele haberlerin ötesinde devletlerin kendi insanlarını sakinleştirmek için yeterli bilgilendirme yapmadığını da burada söylemek lazım. Salgın haberlerinin, resmi uyarıların, aşı üzerindeki tartışmaların, ülke istatistiklerinin şeffaf olmamasının kuşkuları arttırdığı ancak bu kuşkuları giderme durumundaki mercilerin suskun kaldığı ortada.
Biyoteknoloji şirketlerinin, olayın siyasi bağlantılarının ayrıca derinlemesine tartışılması gerekiyor. Ülkeler, bu kadar suskunken, olayı sükünetle karşılıyor gibi görünürken dev bütçeler hazırlanması, büyük aşı kampanyaları planlanması rahatsız edici. Tamiflu ve Relenza gibi ilaçları üreten ilaç şirketlerinin hisselerindeki hareketliliğe dikkatle bakmak lazım. Olağanüstü kazanıyorlar. Garip, Tamiflu'nun üretimini yapan Gilead Sciences'ın ortaklarından biri de ABD eski savunma bakanı Donald Rumsfeld! Şimdiden milyonlarca paket ilaç üretildi ve dünyaya dağıtılıyor.
Bunlar olurken, felaket söylentileriyle siyasi ve askeri bağlantılar sorgulanırken, ilaç endüstrisi şaibeler altında kalırken ABD Savunma Bakanlığı'nın, ulusal düzeyde Domuz gribi tatbikatları hazırlamasına ne demeli.
Eğer ortada bir salgın yoksa kamuoyuyla paylaşılmalı. Eğer salgın varsa hastalık istatistikleri gizlenmemeli. Tehlikenin boyutu konusunda insanlar bilgilendirilmeli. En önemlisi de, Domuz gribiyle ilgili haber ve spekülasyonlar konusunda azami ölçüde bir özen sağlanmalı.
Yeni Şafak