Dünyanın kirli yüzü Türkistan"da ortaya çıktı
Kızıl Çinin Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı uyguladığı soykırım, dünyanın tüm vicdanının da uluslararası ilişkiler ve ekonomik kaygılardan ibaret olduğunu göstermiş oldu.
Çin'in ekonomik gücünden ürken devletler seslerini çıkartamazken, BM başta olmak üzere tüm büyük güçler suskunluğa büründü. Vakit'e konuşan Doğu Türkistanlı kaynaklar, olayların şimdilik durulduğunu, her sokağın Kızıl Çin ordusu ve polis güçleri tarafından işgal edildiğini, gözaltıların hâlâ devam ettiğini ve şehirde her yerin kapalı olduğunu duyurdular.
Kızıl Çin'in Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı uyguladığı soykırım, dünyanın tüm vicdanının da uluslararası ilişkiler ve ekonomik kaygılardan ibaret olduğunu göstermiş oldu. Çin'in içlerindeki bir şehirde Uygur kızlarına tecavüz edilmesi üzerine başlayan olaylar Doğu Türkistan'ın başkentine sıçramış ve günlerdir devam eden çatışmalarda 1000'in üzerinde Müslüman Uygur şehit düşmüştü.
Vakit'in ulaştığı Doğu Türkistan'daki kaynaklar, olayların şimdilik durulduğunu ve tüm sokakların Kızıl Çin ordu ve polis güçlerince işgal edildiğini duyurdular. Kaynaklar; "Gözaltılar sürüyor, işyerleri kapalı, Urumçi'ye sessizlik hakim fakat gece olayların yeniden başlamasından çekiniyoruz. Çünkü akşama doğru Çin polisi çekiliyor ve bu defa onbinlerce Çinli, Uygur mahallelerine dalıyor. Bize müsaade etmiyorlar fakat Çinlilerde ağır silahlar bile mevcut. Uygurların nüfusunun az olduğu mahallelerde zaten Uygur kalmadı. Ya şehit ettiler, ya gözaltına aldılar ya da kaçmak zorunda bıraktılar. İnternet hâlâ kesik. Dünyayla irtibatımızı kopartmak istiyorlar. Lütfen konu ile olan ilginizi kesmeyin. Çin bunu bekliyor. Siz de ilginizi kesecek olursanız o zaman asıl katliam başlayacaktır" dediler.
İŞTE GERÇEK YÜZLERİ
Öte yandan vahşi Çin saldırıları dünyanın gerçek yüzünü de ortaya çıkarmış oldu. Çin'in ekonomik gücünden ürken devletler seslerini çıkartamazken, BM başta olmak üzere tüm büyük güçler suskunluğa büründü. Çin ile iyi ilişkiler kuran Avrupa devletleri, Uygurlu protestoculara hınçla saldırırken ABD gibi kimi devletler ise göstermelik de olsa uyarı mesajları yayınladı.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton, göstermelik de olsa bir açıklama yaparak, "ülkesinin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki etnik çatışmalardan derin endişe duyduğunu" söyledi. Clinton, gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD olarak mevcut durumu anlamaya çalıştıklarını belirterek, en önemli konunun ise şiddetin sona erdirilmesi olduğunu dile getirdi. Hillary Clinton, ülkesinin tüm taraflara itidal çağrısında bulunduğunu da kaydetti.
ÇİN DEVLET BAŞKANI G-8 ZİRVESİNE KATILMAYARAK ÜLKESİNE DÖNDÜ
Öte yandan, G-8 zirvesine katılmak üzere İtalya'da bulunan Çin Devlet Başkanı Ho Jintao'nun zirveye katılmaktan vazgeçerek ülkesine döndüğü bildirildi. Çin resmi haber ajansı Şinhua'nın haberinde, "Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki olaylar nedeniyle resmi ziyaret amacıyla İtalya'da bulunan Hu Jintao'nun temaslarını tamamlayarak bu ülkeden ayrıldığı" kaydedildi. Haberde, G-8 zirvesine Devlet Konseyi üyesi Dai Bingguo'nun katılacağı belirtildi.
DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ ÇİN GANG: "ÖNLEMLER YASAL"
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Çin Gang ise Çin ordusunun ve polisinin vahşetini haklı göstererek "Her şey yasal" dedi. Gang, bu önlemlerin farklı etnik gruplara mensup halk tarafından da desteklendiğini açıkladı. Çin Gang, Pekin'de düzenlenen olağan basın toplantısında, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yasaların uygulanmasıyla görevli makamların bazı şüphelileri gözaltına almasının, halkın can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını ileri sürdü. Sözcü, hiçbir ülke gibi Çin'in de bu tür sabotaj ve şiddet olaylarına izin veremeyeceğine, aksi takdirde ülkenin hukukla yönetilen bir ülke ve hükümetin sorumlu bir hükümet olamayacağına dikkati çekti.
ÇKP SİNCAN SEKRETERİ: "ASAYİŞ KISA SÜRE İÇİNDE NORMALE DÖNECEK"
Çin Komünist Partisi Sincan Uygur Özerk Bölgesi Komitesi Sekreteri Vang Lıçüen de CCTV'de (Çin Merkez Televizyonu) yayımlanan açıklamasında, 5 Temmuz'da Urumçi'de meydana gelen ciddi sabotaj ve şiddet olaylarından sonra durumun kontrol altına alındığını belirtti. Vang, Han milliyetinden bazı vatandaşların sokağa dökülmesiyle ilgili olarak, her milliyetten vatandaşa etnik çatışma çıkarmak yerine, evine dönerek, asayişin bir an önce sağlanmasına katkıda bulunma çağrısı yaptı.
AVUSTURYA: "UYGURLARA HAKLARINI İADE EDİN, ŞİDDETE SON VERİN"
Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger de Doğu Türkistan'daki olaylardan "büyük kaygı duyduğunu" belirterek, taraflara "şiddete son vermeleri" ve Çin yönetimine, "çatışmaların nedenlerinin araştırılması" çağrısında bulundu. Spindelegger, yazılı açıklamasında, şiddetin Doğu Türkistan'ın istikrarına ve bölgedeki Uygurlara yararı olmayacağını ifade etti. İstikrarın sağlanabilmesinin, bölgedeki Uygurların haklarının verilmesi ve azınlık haklarının yasal güvence altına alınmasıyla mümkün olacağını ifade eden Spindelegger, "Uygurların temel haklarının korunmasının hem AB hem de Avusturya tarafından sürekli takip edileceğini" bildirdi.
DÜNYA UYGUR KONGRESİ LİDERİ KADER: "POLİS 400 UYGUR'U ÖLDÜRDÜ"
Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kader de Doğu Türkistan'daki çatışmalarda 400 Uygur'un polis tarafından katledildiğini söyledi. Wall Street Journal Asia'ya makale yazan Kader, Pazar gecesi Urumçi'de polis ateşi ya da dayağı yüzünden 400 Uygur'un katledildiğini yazdı. Doğu Türkistan'daki Uygur kaynaklarına dayandırdığı makalesinde Kader, olayların başta Kaşgar olmak üzere Sincan'ın başka bölgelerine doğru yayıldığını kaydetti. Kader, Çinli yetkililerin Uygurları hedef alan güvenlik önlemlerini de kınadı.
Fabrikada 60 Uygurlu Müslüman katledilmiş
Dünya Uygur Kurultayı Genel Sekreteri Dolkun İsa, olayların başlamasına ve binlerce Doğu Türkistanlı Müslüman'ın şehit edilmesine sebep olan, 26 Haziran'da Guandong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında Çinli işçilerin Uygurlu işçilere saldırması olayı sonucunda ölenlerin sayısının "2" değil "60" olduğunu açıkladı. Çin medyasının bilinçli bir şekilde saptırma haberlere imza attığını vurgulayan İsa, "Olaydan canlarını kurtaran işçiler ile anında temas kurduk. Saldırı sonrasında 60 arkadaşımızın şehit olmuş. Yaralılar yerlerde kıvranırken, polis müdahalede bulunmadığı gibi, saatlerce ambulansların da gelmediğini öğrendik" dedi. 60 Uygurlu Müslüman'ın katledilmesinin ardından ise binlerce Doğu Türkistanlının barışçıl gösteriler gerçekleştirdiğini belirten İsa, "Ancak Çin hükümeti bu mazlum halkın yürüyüş nedenini sormaya gerek duymadan soykırım başlattı. Önce yürüyüş yapanlar tutuklandı. Ardından yollar kapatıldı. Daha sonra ise hükümet tarafından verilen müdahale emri ile insanlar katledildi" diye konuştu.
UYGURLARI AZINLIK KONUMUNA SOKMAK İSTİYORLAR
2003 yılından itibaren Çinlilerin inanılmaz asimilasyon politikalarına başladığını kaydeden İsa, "İşsiz gençlerimizi bir dilim ekmeğe muhtaç eden Çinliler onları iş vaadi ile yaklaşık 6 yıldır Çin'e taşıyorlar. Sadece bir yıl içinde 250 bine yakın insanımızı Çin'e taşınmaya mecbur ettiler. Özelliklede genç kız ve erkekleri iş imkânları ile zorlayan Çinlilerin, asimilasyon politikaları ile amaçları, Uygurları azınlık durumuna sokmaktır" dedi.
Vakit