Abdurrahman Dilipak
Durdurun dünyayı inecek var!
Bu gidiş nereye? Brunson’u unuttuk gitti. Dövizi de unuttuk. Sahi Zarrap işi ne oldu? Şimdi gündemde Kaşıkçı var. ADNANİ VE KAHTANİ, DAHLAN, SUUDİ, YEMANİ, BLACKWATER derken yarın nasıl bir sürpriz bizi bekliyor aceba. Sahi bir de McKinsey’imiz vardı değil mi? Suudi Arabistan’ın BAE’nin geleceğini onlar planlıyorlardı. Bu olanları öngöremediler ve bundan sonrası için eğer kriz yönetiminde hâlâ danışmanlık yapıyorlarsa, sonuç ortada. Habere bakar mısınız: Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ile ilgili yeni bir iddiaya göre, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın başdanışmanı Suud el Kahtani, Kaşıkçı’nın ölüm emrini vermek için 2 Ekim’de konsolosluğu ‘Skype’ üzerinden aramış. Bakın bu önemli. “Kaşıkçı” deyince ilk akla gelen “Adnan Kaşıkçı”. Cemal Kaşıkçı Adnanilerden mi, Kahtani de gerçekten Kahtani mi, onu da bilmiyorum. Göreceksiniz bundan da esoterik yorumlar çıkaracak birileri olacaktır. Kıyamet alametleri konusunda Kahtani adı geçer. Kahtani “yokluktan berekete” demektir. Ayrıca “Kahtan” Yemen’de bir kabile adıdır. Hatta bazı nesep âlimleri Arapları Adnanîler ve Kahtanîler olmak üzere iki ana nesebe ayırırlar. Cürhümlüler, Kahtanoğulları neslindendi. Hazreti İsmail (as) Cürhümlüler’den bir hanımla evlenmişti. Dolayısıyla Hazreti İsmail’in (as) evlâtları ana tarafından Kahtanidir.. Bazıları bu sebeple bütün Arapları nesep olarak “Kahtani” sayar. Hadislerde ahir zamana ilişkin olarak Kahtani isimli bir zattan söz edilir.. Bir hadiste, “Kahtan’dan bir adam çıkıp insanları asasıyla sevk / idare etmeden kıyamet kopmaz” dediği rivayet olunur. Ayrıca Peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Benden sonra halifeler, halifelerden sonra umera, umeradan sonra melikler, meliklerden sonra “Cebabire”, Cebabire’den sonra ise Ehl-i Beytimden bir kimse gelir de, O yeryüzünü adaletle doldurur. Ondan sonra da “Kahtani” gelir. Beni gönderen Zata kasem ederim ki, O, diğerlerinden aşağı değildir.” Bunu geçelim. Burada asıl adından söz edilmesi gereken biri varsa Dahlan olmalı. Biz Kaşıkçı’yı konuşurken, İslam’ın kalbi olan bir coğrafyada yaşananlar aslında hepimiz için utanç verici. Suudiler ve Şeyh aşiretinin şahsında İslam dünyası aşağılanıyor gibi geliyor bana. Bir yandan da Suud rejimi acemi bir kifayetsiz muhteris siyasetçi olan Veliahd Prensin elinde oyuncak ediliyor. Oysa düne kadar Kâbe İmamı Sudeysi gibi akılsızlar, Suudilerin ABD ile birlikte bölgeyi yöneteceğini, iyi bir dost ve müttefik olacaklarını söylüyorlardı. İsrail’le aralarından su sızmıyordu. Bugün artık dünyanın gözünde aşağılanan, “şamar oğlanı”na dönen bir Suudi Arabistan var. Ve bu coğrafya artık her türlü operasyona açık hale gelmiştir. Ve bu saatten sonra bunun geri dönüşü de yoktur. Suudi yönetimi göz göre göre harakiri yaparak kendini tüketmiştir. Suudi saltanatı bir “veliahd Prens” rezaleti ile kapanmaktadır artık. Ha bu bölgedeki diğer “Prens”lere ders olsun! Bu arada İsrail’e de gün doğdu. Kudüs üzerinde atacağı yeni bir adım karşısında, Mekke ve Medine’nin geleceğine ilişkin kaygıları sebebi ile Siyonistler İslam dünyasının Kudüs’le ilgilenemeyeceğini düşünüyor olabilirler. Hatta böyle belirsizliklerle dolu bir süreçte yarın BAE’de de kriz çıkarabilirler. İran’la da yeni bir sorun örgütleyebilirler. Bu onlar için zor değil. McKinsey de içeride Blackwater de. Blackwater askeri nitelikli Amerikan sivil güvenlik şirketi. Bilinen özel güvenlik şirketlerinden farklı olarak, askeri eğitimli personel ve askeri donanım kullanır. Amerikan Deniz Kuvvetleri Özel Birlikler eski askerleri Erik Prince ve Al Clark tarafından 1997 yılında Kuzey Carolina’da kuruldu. CEO: Craig Nixon, Kuruluş tarihi: 1997, Üst kuruluş: Triple Canopy, Genel merkezi: Virginia. Yan kuruluşlar: International Development Solutions LLC, Academi Training Center, Inc., Blackwater Security Consulting… Bu örgüt “JSOC” bizdeki adıyla “Özel Kuvvetler Komutanlığı” olarak kurulmuş bir yapıdır. ABD’nin “resmi terör örgütü”dür. Hiçbir hukuka bağlı olarak çalışmaz. Ancak konu yargıya intikal ettiğinde devletin sorumluluk almaması için başka terör yapılarına ihtiyaç duyulmuştur, bunun adı Blackwater’dır. Irak’ta işkenceden sabıkalı Blackwater, görevlendirildikleri ülkelerde çok sayıda işkence ve şiddet olaylarına karıştıkları biliniyor. Blackwater’ın Irak’ta uyguladığı insanlık dışı uygulamalar internet sitelerine ve video paylaşımlarına konu oldu. Blackwater’lı teröristlerin insanlık dışı uygulamaları, birer suç makinesi olan uygulamaları, acımasız birer cani olan elemanları, insanlığın geleceği için tehdit haline geldi. Korku filmlerindeki seri katilleri cebinden çıkartan uygulamalar, organize cinayet şebekelerini aratan yapılar, teşkilatlı işkence merkezleri bu yapıların rutin şekli haline geldi. Bu örgüt Afganistan’da, Irak’ta, ABD’nin olduğu her yerde var. Son olarak BAE geldi ve Arap yarımadasındaki krallıkların ve emirliklerin ve bunlara yakın zenginlerin VIP korumaları, güvenlik istihbaratını yapmaktadır. Yani, mesela, şu Kaşıkçı olayından habersiz olmaları mümkün değil. ABD bu konuda, Blackwater ve McKinsey varken, bilgisiz değil, olamaz. Trump’ın, İngiltere, İsrail gibi ülkelerin, olanlardan bilgisiz gibi davranmaları, sadece oyunun bir parçasıdır. Suat GÜN, 12 Şubat 2018’de bu örgütle ilgili ayrıca özetle şunları yazıyordu: “Blackwater Worldwide şirketinin kurucusu Erik Prince yeni hedeflerinin, Somali olduğunu söylemişti. Paralı askerlerin ‘prensi’, bu ülkede kurmayı planladığı birliklerle korsanlara ve terörizme karşı “kârlı bir savaş” başlatmak istediğini açıklamıştı. İşin ilginç tarafı Somali hükümetine bağlı olacak birliğin masraflarını, Birleşik Arap Emirlikleri’nin de arasında olduğu komşu ülkelerin ödeyeceğini söylemişti. (Bunlar Trump’dan daha önce emirliklerden haraç kesmeye başlamışlardı. Suudi Veliahd Prens de, bunlarla birlikte bölgeyi yönetecekti aklınca!) Önce terör unsurlarını kuruyor, örgütlüyorsun, (IŞİD-El Kaide, Boko Haram, El Şebab gibi) İslam dünyası topraklarını bunlar üzerinden yakıp yıkıyorsun, sonra bunlara karşı anti operasyon birlikleri kuruyor, parasını İslam ülkelerinden alıyor, yeni baştan bombalayıp tekrar tekrar yakıp yıkıyorsun!? Ne güzel iş değil mi? Blackwater’ın iş ortağı; Güney Afrika’da ırk ayrımcılığı için siyahları öldüren İsrail firması Saracen International’di. (Bunlar kardeş örgütler aslında). Blackwater’in yaptığı işlerden biri de terör örgütlerine yardım ve onları silahlandırmak. PKK, DEAŞ ve Hizbullah gibi yapılara silah sattıkları biliniyor. Pakistan eski Genelkurmay Başkanı General Mirza Aslam Beg, eski Başbakan Benazir Butto’nun bir ABD güvenlik şirketi tarafından öldürüldüğünü açıklamıştı. Aslam Beg, daha da ileri giderek, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin de aynı şirket tarafından öldürüldüğünü söylemişti. Blackwater daha sonra isim değiştirerek imaj yenilemeye çalıştı şirketin adı ‘Academi’ oldu. Ne güzel akademi!? Allah bu tür akademileri yerli yabancı bütün zalimler ve işbirlikçilerinin başına musallat eder inşallah/Mekerallahu!.) Eski CIA kontr-terör Başkanı Cofer Black operasyonlardan sorumlu yöneticidir. Buradan da anlaşıldığı üzere aslında, “ABD Derin Devleti’nin gayri resmi ordusu”dur. Türkiye Afrin’de kime karşı savaşıyor? İşte bu yapıların finanse ettiği, silahlandırdığı, eğitim verdiği Kürt kimliğini kullanarak sahaya sürdüğü fesat yapılarına karşı savaşıyor.” Muhammed b. Selman’ı bir de bu yapı ile birlikte düşünün! M. bin Selman’ın içerideki operasyonundan kısa süre önce Riyad’a gelen Jared Kushner’in CIA’e ait olduğu belirtilen ve Selman karşıtı olduğu söylenen 200’den fazla muhalif ismin bulunduğu listeyi kendine verdiği ortaya çıktı. İçinde prensler, bakanlar ve valilerinde olduğu 200 kişilik listede adı geçen herkes göz altına alındı. Böylece MBS kendisine muhalif olan tüm rakiplerini tasfiye etti. Kaşıkçı bunların sonuncusu idi. Çünkü Kaşıkçı karşı kanatla birlikteydi. Kaşıkçı cinayet, onun için Saudi-Arab ortak operasyonudur. Durun hele, oyun yeni başlıyor. Daha patlatılacak çok bomba, hedefte daha birçok isim var. Bakarsınız yarın Kaşıkçı’yı da unuturuz. Selâm ve dua ile. Yeniakit