Abdurrahman Dilipak
Düşmanımın düşmanı!
Araplar arasında meşhur bir sözdür: Düşmanımın düşmanı, benim dostumdur..
Hem zaten, “Araplar bir defa ittifak ettiler, o da bir daha ittifak etmemek üzere..”
Dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi, vicdani, menfaat temeline dayalı ne kadar ihtilaf konusu varsa her zaman masalarında duruyor sanki.. Seküler karaktere sahip kimileri de, düşmanlarına karşı Şeytanla bile işbirliği yapmaya hazır.. Bugün Irak’ta yaşanan kriz Arap Şiası ile, Sünni Araplar arasında.. Ama Şii Araplar yanlarına İran Şiası’nı alarak saldırıyor..
İran için Ahmedi Necat büyük bir talihsizlikti.. Ardından Maliki’nin uyguladığı siyaset Şia’ya karşı Sünni dünyadaki öfkeyi ve nefreti patlattı.. İran’ın Irak ve Suriye politikası tam bir felaketti.. Kendi içinde de inandırıcılık ve tutarlılıklarını kaybettiler.. Bana kalırsa devrimin ruhundan uzaklaştılar..
Yemen’de Husiler, Suriye hesaplaşmasına Lübnan Hizbullahının Esed’in yanında savaşa girmesi ve Nuseyri Esed cuntasının insanlık dışı katliamlarının faturası sonunda Şia’ya çıkarıldı..
İslam ümmetinin birliği için mücadele edenlerin sesi duyulmazken, korkulan oldu ve Suriye-Irak hattında Sünni-Şii hesaplaşması başladı.. Yarın bu hesaplaşma Yemen’e de sıçrayabilir..
Irak’ta, işin içinde hem din, hem mezhep, hem etnik hesaplaşma, hem siyasi hesaplaşma hem de menfaat hesaplaşması var..
Biliyorsunuz bölgede Amerika ve İngiltere işgal kuvvetleri var. Onların himayesinde İsrail var..
Öte yandan Suriye’de Nuseyrilerin Şiilikleri ve Müslümanlıkları tartışmalı.. Ayrıca bölgede diğer Hıristiyan topluluklar var.
Mezhebi diyoruz, çünki, temelde bir Sünni-Şii ayrışması var..
Etnik diyoruz, çünki, Kürt, Türk, Arap, hepsi var ve hepsi de kendi arasında dini, mezhebi, siyasi olarak bölünmüş durumda. Kürtler kendi içinde bölünmüş, Arab, Kürd, Türkmen mezhebi olarak bölünmüş, kendi aralarında ideolojik, politik ayrışma sözkonusu. Kimi dindar, kimi seküler.. Aslında bunların kendi aralarındaki çatışması hepsinin de aleyhinde.. Böyle bir hesaplaşmanın galibi yoktur. Bunların tek bir zafer şansları vardır, o da kendi aralarında birlik olmaları ile mümkündür.. Ama öfkeleri akıllarından büyük kalabalıklar, düşmanlarına karşı Şeytanlarıyla bile işbirliğine hazır olunca, Şeytan boş durmuyor.. ABD, İngiltere, İsrail, Rusya tarafları silahlandırarak birbirine karşı kışkırtmaya devam ediyor..
100’lerce cephe kurulmuş vaziyette.. Bir cephe kurmak için 100 savaşçı, 100 kalaşnikov, 100.000 dolar yeter. Gerisi gelir. Ya birileri size bulur ve ne lazımsa verir, ya da siz basar alırsınız..
Bu işten herkes memnun, kimi cennete gidiyor, kimi Müslümanları birbirine kırdırarak kendi elini sıcak sudan soğuğa sokmuyor. Bu arada organ mafyası da bol miktarda işe yarar organ topluyor..
Her ülkeden bölgeyi tanıyan, dil bilen istihbarat ajanları sakal bırakıp, cübbe, sarık taktı mı, hepsi bir şeyhe dönüşüyor. Kalkancı örneğinde olduğu gibi, ellerinde bir Tevhid bayrağı ile ve tekbir sesleri ile silahlı gençleri ölüme gönderebiliyorlar..
IŞİD önce Hilafet ilan etti, ardından hicret çağrısı yaptı.. Irak ve Suriye topraklarında bir “Şeriat devleti” ilanına hazırlanıyorlar.. Musul petrollerini ele geçirirlerse, para sorunu kalmaz ve herkesle pazarlık yapabilir, masaya oturabiliriz diye düşünüyor olsalar gerek. Tabii bunun için çevrelerindeki herkesle hesaplaşmaları gerekiyor. Önlerindeki en büyük engel de İran ve Maliki, onlara göre.. İran’la bir hesaplaşma başlarsa, batıdan Nuseyri ve Hizbullah saldırısı gündeme gelebilir. Bu durum hem Barzani, hem de PKK benzeri Kürt grubları ile de hesaplaşmayı beraberinde getirecektir.
IŞİD aslında kendi başına bir güç değil.. Ama Irak’taki Sünni Arap aşiretleri ve Saddam’ın Cumhuriyet Ordusunun bakiyeleri IŞİD’e destek verince işin rengi değişti..
Çatışan tarafların hemen hepsinde, MOSSAD da, CIA de MI5 de, herkes var.. Bunu bilelim.. Şeyh maskeli Şeytanlara dikkat edelim..
Şimdi bundan sonra ne olabilir? Eğer IŞİD ve Sünni Arap aşiretleri Sünni bir blok oluşturabilirlerse ve ilerlemelerini sürdürürlerse, olacak olanı söyleyeyim: Madem Sünnilerin “Halife”si varsa, onlar da gayb imamı çıkarabilirler. Yani Mehdi’nin zuhuru gündeme gelebilir. Şartlar olgunlaşırsa, İran’ın desteklediği bir Mehdi çıkmazsa Amerika kendi Mehdi’sini ilan edebilir..
Ilımlı İslam, işler bu noktaya gelmeden, başka bir oluşum üzerinden bu işi çözme denemesi, arayışı idi.. Alternatif senaryoda, Mehdi ve Mesih de var.. O zaman Hıristiyanların birliği için de bir Mesih ya da Meşiah gündeme gelecektir.. Zaten İslam geleneğinde de Mehdilik ile birlikte bir Mesihiyet konusu var.. Mehdilik tartışması, kesin Sünni ve Şii dünyayı böler de, Mesihiyet de Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında bölünmeye sebeb olacaktır.. Mehdi ve Mesih ortaya çıkacaksa bir de Deccal gerekli.. Tüm taraflar kendinden olmayanı Deccal ilan edecektir..
Kıyamet hemen kopmayacak ama, birileri kıyameti koparmak için ne lazımsa yapacak. Kimileri de “Tanrıyı kıyamete zorlamak” için bölgeye gelecektir..
Sanırım bu kıyamet konusunda Diyanet’in halkı aydınlatması gerek.. Bu konuda siyasilerin de, bölgede faaliyet gösteren istihbarat elemanlarının ve askerlerin de bilgilendirilmeleri gerek..
Bölgede 2014 zor geçecek.. Şunu görelim, tek bir Türkiye, tek bir İran, Suriye, Irak yok. Tek bir Arap, Kürt, tek bir Şia yok. Tek bir Amerika, İngiltere, İsrail, Vatikan ve Hıristiyan dünyası olmadığı gibi.. Herkesin ötekilerin kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet arayışından vazgeçmesi gerek.. Daha fazla kan ve gözyaşı değil, daha fazla adalet, daha fazla barış, daha fazla özgürlük! Selâm ve dua ile..
yeniakit