Selâhaddin Çakırgil
‘Düşünce özgürlüğü’ adına hıyanet
Entrikalardan, politik oyunlardan medet ve zaferler uman bir parti lideri Almanya’nın etkili dergilerinden Focus’a geçen hafta verdiği röportajda, ‘Türkiye’de can güvenliği olmadığına, alman turistleri Türkiye’ye gelmemelerinin anlaşılabilir olduğu’na dair bir beyanda bulunmuş…
Focussoruyor: “Almanlar tutuklanmaktan korktukları için Türkiye’ye gelmekten korkuyor. Haklılar mı?”
Entrikalarla, çirkin mizansenlerle partisinin başına gelen kişinin cevabı hazır: ‘Ne yazık ki öyle bir ortam var..’
Aslında bu kişinin politika anlayışına bakıldığında hiç şaşırtıcı olmayan bir durum bu..
Söz konusu kişi, eleştirici alınca, öyle bir söz söylemediğini, sözlerinin alman dergisi tarafından çarpıtıldığını iddia etti. Ama, hemen arkasından, söz konusu alman dergisi, yayınlanan metnin, yayınlanmadan önce, o kişinin lideri olduğu partinin yetkililerine gösterilip, onların teyidinin alındığını açıklayınca..
Politik komedyenimiz ve yandaşları sessizliğe gömüldü.
Âkif’in mısralarında, ‘Bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermâyesi..’ diye suçladığı tipler, geçmişte kalmış ya da hayalî birisi olmayıp, meğer bugün de aramızda yaşıyormuş..
***
Bütün hukuk- kanun yollarına başvurduğu halde TC’nin yargısından hakkını elde edemediğine, haksızlığa uğradığına inananların AİHM’ye başvurması hakkını tanıyan ve bu konuda AİHM’nin yetkisinin kabul edildiği bir anlaşmanın TC tarafından imzalanmasından sonra, 1998-99’larda, TC vatandaşı bazı kız öğrencilerin, ‘örtülerinden dolayı tahsil hakklarının engellendiği’ne dair AİHM’ye başvurmaları üzerine, kemalist-laik cenah tarafından ve hele de medya tarafından, ‘Müslümanlara bakınız, ülkelerin içişlerine karışması için, gâvurlardan yardım dileniyorlar..’ diye ne aşağılayıcı ve saldırgan sözler edildiğini, yazılar yazıldığını hatırlayalım.
‘Düşünce özgürlüğü’ mü dediniz?
Evlilikle ilgili işlemlerinin, isteyenlerce Müftülükler’de de yaptırılabileceğine, gerekli resmî kayıtların oralarda da tutulabileceğine dair bir kanunî düzenleme gündeme gelince yine bir gürültü koptu, laik cenahtan..
Halbuki, bu ülkede, Lozan Andlaşması’nda tanınan ayrıcalıklara göre, gayrimuslim vatandaşlar kendi inançlarının gereği olarak, evlilikle ilgili işlemlerini kendi örflerine göre, kendi mâbedlerinde kendi makamlarında yaptırırken, aynı durumdan yüzde 98’i aşan büyük Müslüman ekseriyet, 1930’ların totaliter-laiklik anlayışınca aynı durumdan faydalanamıyorlar. İşte bu konudaki dayatmacı anlayışın giderilmesi gündeme gelince, "Evliliğe dair hukukî çerçeve değişmediği durumda nikâh kıyan memurun din görevlisi olması neden sorun olsun ki?"diyen Nuray Mert isimli bir hanım yazar, Cumhuriyet gazetesi tarafından kapının önüne konulmuş..
Fikrini açıkladığından dolayı böyle bir uygulama, laik anlayışın acar kalemşörlerinden birine yapılsaydı, o zaman, ‘Fikir özgürlüğü çiğneniyor.. Özgür beyinler susturuluyor..’diye ne gürültüler koparıldığını görürdünüz.
***
Bu arada belirtelim, Darwinist Evrim Teorisi’nin eğitimde müfredattan çıkarılması yönündeki çalışmalar dolayısiyle konuya bu sütunda, bir nazariye’nin, teorinin ‘bilimsel düşünce’ için mutlaka kabul edilmesi gerekli bir temel olarak gösterilmesinin yanlışlığına ve bilimdışı olduğuna değinilmişti.
Nuray Mertde, şimdi kovulduğu gazetedeki köşesinde, bu konuya değinmiş ve, “İslâma uygun veya değil, ben de evrim teorisinin bilim yerine konmasına karşıyım. Adı üzerinde, evrim teorisi, ne kadar bilimsel kesinlik kazandırılmaya çalışılırsa çalışılsın veya ne kadar bilimsel çürütülmeye çalışılırsa çalışılsın, nihayetinde insanın oluşumuna ilişkin bir akıl yürütme biçimi (…)’ demişti.
Sen misin böyle yazan...
Daha o zaman, bu hanım yazarın suyunun ısındığını, aynı gazetenin hele de O. B. isimli bir yazarı, ‘…Nuray Mert yazısının çıkması büyük bir şanssızlık. Tüylerim diken diken oldu okuyunca. Bu gazete kendi değerleri içerisinde var olması gereken bir gazetedir.’ diye, kemalist-laik tavrı hemen sergilemişti.
***
Evet, ülkemizdeki 100 yüzyıllık resmî ideoloji cephesinin manzarası böyle.. ‘Deliler köyünden bir menzil aşkın..’
stargazete