Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Eee n’olacak şimdi!

PCR kalktı. PCR kalkınca salgın biter. Şimdi sıra HES kodu ve maskede. Bakın bu maske bulaşı artırır, daha çabuk hasta olursunuz, daha ağır geçirirsiniz. Ölümcül sonuçları olabilir. Bir maske 2 saatten fazla kullanılmamalı ve kullandı iseniz, bu maskeyi takan eldiven de takmalı, bone de. Ve her üçünü de işi bitince tıbbi atık statüsünde imha etmeli.

Dünyada daha az oksijen alarak daha sağlıklı yaşayan canlı yok. Maskenin korku pandemisine sebeb olması bir yana, gözünüze sürekli mikroplu, sıcak karbondioksit üflemek hangi salim aklın eseri olabilir. Yakında görürsünüz gözünüze ne olduğunu! O maskelerin nasıl bir çevre felaketine yol açtığını görmüyor musunuz. O sentetik paçavrayı sürekli soluyarak üst solunum yolları ve akciğerinize iyilik ettiğinizi mi sanıyorsunuz!

Zaten SinoVac artık bitti. Onun yerini yerli malı, yurdun malı TurkoVac aldı. BionTech’in Pfizer üzerinden pazarladığı mRNA da patladı. Geriye ne kaldı. Bu aynı aşının tekrar tekrar vurulmasında da bir hikmet yokmuş. O zaman biz bu kadar haltı niye yedik! Bu kadar para, bu kadar zaman, bu kadar tartışma, bu kadar ölüm niçindi!

Bu bilim kurulu ne iş yapıyordu, bu siyaset, bu bürokrasi hangi akılla bu yalanın peşine takıldı. Bu media nasıl 3 maymunları oynadı böyle. Bu STK’lar, cemaat yapıları nasıl sessiz kaldılar bu haksızlıklar karşısında. Yargı nasıl sessiz kaldı.

Peki n’olacak şimdi! Sonunda Danıştay Genel Kurulu da, İçişleri Bakanlığından gelen bir yazıya dayanarak, bu konularda zorunluluk olmadığı için davayı reddetti. O zaman yazılan cezalar ne oldu!

Uçağa, trene almayanlar mobing uygulamış olmuyorlar mı!

Hay Allah! Şimdi derdimizi kime anlatacağız!

Bu işin global patronları yargılanacakları günü bekliyorlar.

Bu dünyada bir gün bunların hesabı sorulur. Dilerim uzun sürmez bu hesap. Sürse de bir din günü var. O gün görüşürüz onlarla.

5G’ye nasıl izin verdiniz. Alçak İrtifa Uydularına nasıl onay verdiniz. O iklim anlaşmasını nasıl imzaladınız. Bu süreçte batıdan gelen tavsiyeleri emir telakki eden siyasi partiler, STK’lar, işadamları, bu dünyada yatacak yeriniz yok. Sahi İstanbul Havaalanında ilk 5G uygulamasını başlatmak hangi aklın eseriydi! Allah her şeyi duydu, gördü, biliyor.

Bakın İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, Hayvan Hakları, Paris Şartı, filan diye geldiler.

Aslında birbiri ile ilgisiz gibi görünse de, hepsi de aynı hedefe yönelik lanetli bir komplonun ayrılmaz parçaları. Ülkemiz bir yandan biyolojik silahlarla, öte yandan siber saldırılarla açık bir işgal ve saldırı tehdidi altında.

Otonom akıllı araçlar, akıllı binalar, akıllı şehirler, radar komponentleri taşıyan akıllı ev aletleri, hastahane donanımları, robotlara özel gömülü sistemler ve yazılımlarla her an uzaktan hacklenip patlatılabilir.

İstihbarat toplanabilir, canlılar biorezonans yöntemleri ile hedef alınabilir. Siber dünyanın mafiası da siber güçlerle dolu. İlaç ve gıda onların elinde bir silaha dönüşüyor. Bugün dünyanın en büyük ve tehlikeli mafiası, ilaç ve gıda, aşı sektörünün içine gizlenmiş, Melek maskeli Şeytanların mafiasıdır.

Bir de Chip takmaya kalkıyorsunuz. İnsanları Bio Hackerlerin insafına mı bırakacaksınız. Bizimkiler Sivas’taki kangal kurt köpeklerine ve Bursa haradaki atlara benzer chipleri taktılar bile.

Hadi sokak köpeklerine de takın. Zaten kulaklarına küpe diye bir şeyler taktınız, sıra geldi beyinlerine takmaya.

O zaman insan, hayvan ve bilgisayar nesneler arası iletişimin nesneleri olacaklar. Bizler de Siborga dönüştürüleceğiz bu şekilde, din, ahlak ve gelenekten hatta biyolojik cinsiyetten bağımsız BİREY’lere dönüştürülüyoruz.

Nüfus cüzdanı ve pasaportlarınızda cinsiyet hanesi yerine artık GENDER yazıyor. Yani erkek ya da kadın değilsiniz, o LGBTIQ+ kataloğundan, yönelim, deneyim ve tercihinize göre seçtiğiniz akışkan bir cinsiyeti ifade ediyor. Birileri uluslararası sistemle uyum adına alnımıza bu utanç damgasını da bastılar.

Daha sonra Favipiravir kullanıldı, o da patladı. Daha önce mRNA’yı kullanmayacağız dediler, daha sonra kullandılar. SinoVac’ın gönüllü (aslında zorunlu) kobayı (‘deneği’ mi demem gerekiyordu yoksa) olduk!

Favipiravir’den önce de Hidroksiklorokin diye bir ilaç kullanılmıştı.

Ne iş çıkardılar ama, aşı, PCR, ilaç filan derken iyi götürdüler!

The Lancet” bu işin böyle gitmeyeceğini yazdı daha önce, CDC’de, DSÖ içinde birtakım tartışmalar oldu. BionTech ve Pfizerin sahtekarlıkları ortaya çıktı. Özlem Türeci ve Uğur Şahin’i iyi pazarladılar. Bu iki isim tam bir projeydi!

PCR’i bulan, yapan adam bu ürünün bu konuda kullanılamayacağını açıkladı, ama duymazdan gelindi. Ve sonunda arkası arkasına bilim kurullarından mahkemelerden hükümetlerden açıklamalar gelmeye başladı. Sonunda nihayet utangaç bir şekilde PCR’i kaldırdılar, ama birileri hâlâ durumu anlamış değil.

Bu global tehdidin, komplonun ağa babaları ise Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanacakları günü bekliyorlar artık.

Siyasiler, bürokratlar, partilerin genel başkanları artık bu konuda konuşma gereği duyacaklar mı, yoksa onlar kıraldan fazla kıralcı tutumlarını sürdürmeye devam edecekler mi!

Bakalım maske üstüne maske takanlar, bir de seperatör takıp, aşı üstüne aşı yaptırıp, arkası arkasına PCR testi yaptıranlar artık uyanacaklar mı?

Media ne yazacak bu saatten sonra. İşin farkında olup susan bilim adamları STK’lar artık konuşmaya başlayacaklar mı?

AVM’ler, zincir marketler, resmi daireler, yerel yöneticiler ne yapacaklar?

N’olacak bundan sonra, hep birlikte göreceğiz.

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 639 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar