El Hekim: Irak'ı Asla Böldürtmeyiz

El Hekim: Irak'ı Asla Böldürtmeyiz

Irak'ta Şiiler ülkeyi bölünmenin eşiğine getiren gelişmelerden rahatsız. Iraklı Şii liderlerden Ammar El Hekim Irak'ın bölünmesine asla izin vermeyeceklerini söyledi.

Irak hükümetinin PKK konusunda Türkiye'ye yardımcı olmak istediğini vurgulayan El Hekim, Iraklı Şiilerin Arap ülkelerine göre Türkiye ve İran'a kendilerini daha yakın hissettiklerini belirtti.

Irak'ın başkenti Bağdat'ta CNN TÜRK'ün sorularını yanıtlayan ülkedeki Şii çoğunluğun önde gelen liderlerinden Seyyid Ammar El Hekim, bölgedeki büyük ve güçlü grupların ülkenin bölünmemesi konusunda ısrarlı olduğunu söyledi.

El Hekim, "Irak bütün kalacaktır. Irak içerisindeki büyük ve güçlü gruplar bu konuda ısrarlı. Irak'ın parçalanmasına ve bölünmesine asla izin vermeyiz. Güçlü
ve bütünlük içerisindeki bir Irak, tüm Iraklıların çıkarınadır" dedi.

Türkiye'yle terörle mücadele konusunda işbirliği yapmak istediklerini belirten Ammar El Hekim'e göre, Irak hükümeti PKK'ya karşı net bir tavır içerisinde.

El Hekim, "Bu gruba Türkiye'ye saldırılar düzenlemesi için imkan tanıyan bir Irak hükümetinden bahsetmiyoruz. PKK'ya karşı açık bir tavır içerisinde olan, bu kimselerin terör eylemlerini kınayan ve Türkiye'ye bunlardan kurtulmak için yardımcı olmak isteyen bir Irak hükümetinden bahsediyoruz" diye konuştu.

El Hekim, Kerkük sorununun demokratik yollarla çözülmesi gerektiğine inanıyor. El Hekim, Iraklı Şiilerin Arap ülkelerine göre Türkiye ve İran'la daha iyi anlaştığı kanaatinde.

Şii lider, "Gerçek şu ki biz tüm komşu ülkelerle en güzel şekilde ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Arap olduğumuz için de Arap ülkelerine açılmak istiyoruz. Ama bu olmuyorsa bizden kaynaklanmıyor. Bu ülkelerin bize ilgisi gerektiği gibi değil. Bu da ilişkilerimizi geriletiyor. Örneğin Türkiye bizi güzel karşılıyor; birçok kere Türkiye'yi çeşitli düzeylerde ziyaret ettik. İran da bölgede bizim için önemli bir ülke" ifadesini kullandı.

Röportajın tam metni

- Öncelikle bize bu röportajı verdiğiniz için teşekkür etmek istiyorum.
- Hoş geldiniz.

- İlk olarak Birleşik Irak İttifakı, yani Şii ittifakla ilgili sorularla başlamak istiyorum. Fazilet Partisi İttifak'tan ayrıldı. Kerbela'da Sadr grubuyla problemler yaşadınız. Medyada "İngilizlerin çekilmesiyle birlikte Güney'de bir nüfuz savaşı başlıyor", deniyor. Size göre Şii ittifakı parçalanıyor mu?
- Birleşik Irak İttifakı, demokratik ve parlamenter sisteme sahip ülkelerdeki diğer koalisyonlar gibidir. Siyasi güçler bazı ayrıntılarda ayrışabilirler. Ancak belli bir çerçevede hükümet kurarlar; birlikte olurlar. Birleşik Irak İttifakı da kendi aralarında önemli ölçüde uzlaşmanın olduğu, belirli siyasi gruplardan oluşan bir koalisyon. Ancak öncelikli konular, sorunların teşhisi ve çözüm yöntemleri noktasında anlaşmazlıklar var. Bu nedenle İttifak içerisinde farklı sesler çıktığını görebiliyoruz. Bu, demokratik sistemlerde doğal karşılanacak bir durum. Bize göre hükümetin işleyişinde güven verici bir çizgi sürdürülüyor. Ancak bazı ayrıntılarda tabi ki anlaşmazlıklar var. Yönetim, makam ve benzeri konulardaki çekişme meselesine gelince; ben yönetimin Irak hükümetine ait olduğunu düşünüyorum. Biz ülkedeki kurumların güçlendirilmesinden yanayız. Demokratik düzen başarılı olduğu takdirde herkes başarılı olacaktır. Herkes güven içerisinde olacaktır. Mal ve yönetim konusunda bir çekişme yok. Zaten her şey anayasada belirtildiği gibi Irak hükümetine ve yerel yönetimlere ait. Bu anlamda bir çekişme yok. Gerçek çekişme yasaları uygulamak isteyenlerle yasaları çiğneyenler arasında. Bazı gruplar, -belli bir siyasi partiye bağlı olsunlar ya da olmasınlar- çeteler, silah taşıyor; hükümetin zayıflığından yararlanarak insanlara baskı yapıyor... Otorite kurmaya çalışıyor, insanlardan para topluyor, kendi aralarında mahkemeler kuruyorlar... İnsanları Irak hükümetinin yasaları dışında yargılıyorlar. Biz tüm bunlara karşıyız. Yerel yönetimler bu kimselere karşı çıktığı ve yasaları uygulamaya çalıştığı takdirde de; Bunun rengi şudur, bunun rengi budur deniliyor ve bir otorite çekişmesinden bahsediliyor. Bence bu yaklaşım doğru değil.

- İbrahim Caferi başbakanken Amerikalıların, bazı bölge ülkelerinin ve Sünni partilerin tepkisini çekmiş; siz de İttifak olarak Başbakan Nuri Maliki'yi önermiştiniz. Şimdi de Amerikaya yakın çevrelerin, hükümet içerisindeki bazı partilerin Maliki'ye itirazları var. Acaba Şii İttifakı yeni bir isim düşünüyor mu?
- Şu an için Maliki hükümetini destekliyoruz.... Tüm sorunların tek bir kişiden kaynaklandığını düşünmüyoruz. Ortada birçok iç, bölgesel ve uluslararası sorun var. Birçok çekişme ve mücadele var. Birçok denklem, çekişme ve sorun var. Tüm bunlar hükümetin işleyişini etkiliyor. Tüm bu unsurları göz ardı ederek tüm sorumluluğu tek bir kişiye, Başbakana yüklersek hiçbir zaman hiçbir başbakanı beğenemeyiz... Çünkü bu sorunların birçoğu şahıslara bağlı değil. Ülkedeki şartlar, zorluklarla, ülkedeki çoğulcu yapıyla ilgili. Irak topraklarında bölgesel ve uluslararası çekişmeler var. Herkes bugün için Irak'ta bölgesel bir çekişmenin yaşandığını biliyor. Devlet, bu topraklarda hesaplaşıyor. Ülkedeki her grup kendi köşesinden olaylara bakıyor; Irak konusunda birbirinden farklı bakış açıları mevcut. Tüm bu sorunları bir kişiye yüklemenin doğru olmadığını düşünmüyorum.

- Siz Irak'ın güneyinde federal bir yapının kurulması gerektiğini savunan önemli liderden birisiniz. Bu arada federalizmin Irak'ı parçalanmaya doğru götüreceğini düşünenler de var. Siz ne diyorsunuz?
- Sanırım, federalizmden bahsederken anayasal bir gerçeklikten bahsettiğimizi hatırlatmam gerekiyor. Irak anayasasında böyle bir şey var ve Irak halkının yüzde sekseni bu anayasayı onayladı. Dolayısıyla bu tartışılır bir konu değil. Ayrıca federalizmi uygulamak isteyen ilk ülke de biz değiliz. 70'den fazla ülke federalizmle yönetiliyor. Nitekim federalizmin bu ülkeleri bir arada tuttuğunu da görüyoruz.

- Ama Irak'taki federalizm Sünnilik, Şiilik ve Kürtlük üzerine kurulu olacak. Sizce bu ayrışmayı gerçekten de körüklemez mi?
- Öncelikle biz bölgelerin bu şekilde isimlendirilmesine karşıyız. Irak'ın kuzeyinde Kürtler tek başlarına yaşamıyorlar. Türkmenler var, Araplar var… Tabi Kürtler çoğunlukta. Güneyde de Şiiler tek başlarına değil. Sünniler var; Sabiiler var, Yezidiler var. Irak'ta belli bir ırka yahut gruba kapalı olan bir bölge yok. Tabi bazı gruplar çoğunluğu oluşturabilir. Daima bu bölgelerin etnik, yahut mezhebi kökene dayalı olmaması gerektiğini savunduk. İdari ve coğrafi ölçüler esas olmalı. Yani mezhepçi, yahut ırkçı bir yapıdan yana değiliz.

- Irak parçalandı diyelim; sizce bunun bölgesel etkileri ne olur?
- Bunun ihtimal dahilinde olmadığını düşünmüyorum. Irak bütün kalacaktır. Irak içerisindeki büyük ve güçlü gruplar bu konuda ısrarlı. Irak'ın parçalanmasına ve bölünmesine asla izin vermeyiz. Güçlü ve bütünlük içerisindeki bir Irak, tüm Iraklıların çıkarınadır.

- El Anbar'daki son durum ve güvenlik durumunun iyileşmesi konusuna geçmek istiyorum. Amerikalılar El Anbar'daki aşiretlere El Kaide ile savaşması için silah verdi ve bu resmi yollarla olmadı deniyor. Güvenlik Komisyonu Başkanı ve eski içişleri bakanınız bu durumun ilerde büyük sorun yaratacağını söylüyor. Bu konuyu Amerikalılarla görüştünüz mü?
- Bugün yaptığımız şeylerden biri de milislerle savaşmak. Milisleri ve devlet dışı silahlı güçleri takip ediyoruz. Bir yandan milislerle savaşırken diğer yandan da yeni bir milis güç kurulamaz. Milis,, hükümet dışı silah taşıyan güç demektir. Bir grubu takip ederken, diğer bir grubu silahlandıramayız. Bu mantıklı değil... Amerikalılara bunu açık ve net bir şekilde ilettik. Çeşitli bölgelerdeki insanlardan faydalanılması gerektiğini söyledik, ama onları gruplar halinde muhatap alarak silahlandırmak doğru değil. Bugün El Kaide ile savaşıyor olabilirler... Ama yarın, bölgeyi ele geçirince, hükümetle savaşıp savaşmayacaklarını bilemeyiz.. Bunun garantisi yok. Silahları hükümete teslim etmeyebilirler. Bu kişilerle grup değil de bireyler olarak muhatap olunması gerektiğini söyledik. Bu insanlar hükümete ve yeni devlete bağlı olmaları durumunda polis ve orduya katılabilirler. Bu bölgelerde polis ve ordu oluşturulabilir. Ama milis güç oluşturmakla işler çözülmez.

- Türkiye ile ilişkilere geçmek istiyorum. Diğer ülkelerle ilişkileriniz çerçevesinde değerlendirdiğinizde Türkiye ile ilişkilerinizin konumu nedir?
- Türkiye, bu bölgedeki büyük ve etkili bir ülke. Güçlü imkanlara sahip. Yeniden yapılanma aşamasında Irak'a yardımcı olabilir. Güvenlik konusunda, terörle mücadele konusunda, işbirliği olabilir. Biz Türkiye'yle ilişkilerin her boyutta güçlendirilmesinden yanayız. Siyasi, ekonomik, güvenlik ve kültürel alanlarda. Türk halkı Müslüman bir halk. Tarihi bağlarımız var... Komşuyuz, ortak bir medeniyetimiz var. Özellikle de İngiliz işgali döneminde Irak'ın güneyindeki Şiiler'in, Osmanlı'nın Türklerin yanında yer aldığını hatırlatmak istiyorum. Türkiye'nin bizim açımızdan gerçekten çok önemli ve saygın bir yeri var.

- Ama ilişkilerde iki sorun var gibi gözüküyor. Birincisi PKK konusu. PKK, Irak topraklarını kullanarak Türkiye'ye dönük terör saldırıları gerçekleştiriyor. Türkiye Irak hükümetinden şikayetçi, Irak hükümeti de Türkiye'den! Sizce bu iş nasıl çözülecek?
- Saddam rejiminin yıkılması ve yeni Irak'ın kurulması sürecinde Irak'taki tüm gruplar Irak'ın komşu ülkeler için düşmanlık bölgesi olmaması konusunda ortak kanaate vardı. Saddam'dan ve komşu ülkelerle giriştiği savaşlardan bıkmıştık. Bu noktada, Irak topraklarının komşu ülkeler için tehlike yaratmaması, bizim için bir ilke. Diğer bir ilkemizse, komşu ülkelerin iç işlerimize karışmaması. Bu iki ilke arasında denge kurmaya çalışıyoruz.... Sözünü ettiğiniz grup, terör eylemleri yapıyor. Bunu ne Iraklılar ne de Irak hükümeti kabul ediyor. Bununla birlikte, Irak ve Türkiye sınır bölgelerinde ulaşılması zor dağlık bölgeler var. Teröristler de bu bölgelerden faydalanıyor. Türkiye'nin çok büyük imkanlara sahip olduğunu biliyoruz. Ama bununla birlikte, Türkiye kendi toprakları içerisinde bu sorunu tamamıyla çözebilmiş değil. Türkiye içerisinde de ulaşılması zor bazı yerlerde bu gruplar mevcut. Aynı şekilde İran tarafında da öyle. Saddam döneminde, Kürt kardeşlerimiz bu bölgeleri kullanarak Irak topraklarında kalabildiler. Saddam tüm gücüne rağmen Kürt kardeşlerimizle baş edemedi. Suriye'de de benzer bir durum var. Şu halde bu gruba Türkiye'ye saldırılar düzenlemesi için imkan tanıyan bir Irak hükümetinden bahsetmiyoruz. PKK'ya karşı açık bir tavır içerisinde olan, bu kimselerin terör eylemlerini kınayan ve Türkiye'ye bunlardan kurtulmak için yardımcı olmak isteyen bir Irak hükümetinden bahsediyoruz. Türkiye istemese bile biz topraklarımızda hiçbir komşumuza düşman varlığını kabul edemeyiz. Dolayısıyla ortak hareket etmeli; Irak'ın içerisinde bulunduğu zor durumda olduğunu anlamamız gerekiyor. Komşu ülkelerden Irak'a birtakım ordu güçlerinin girmesi sorunları artıracak ve bu taraflar açısından kötü olacaktır. Bu dosyanın takip edilmesi lazım. Biz tüm bu grupların kovuşturulması ve Irak topraklarında faaliyet göstermelerine izin verilmemeleri gerekiyor.

- Kerkük konusuna geçmek istiyorum. Kerkük'te Türkmenler var ve bunların çoğunluğu Şii. Türkiye Kerkük'teki Türkmenlerin durumu konusunda hassas. Anayasadaki 140. madde Kerkük'ün statüsü için bir referandum öngörüyor. Bunun için gerekli olan normalleştirme ve sayım süreci gerçekleşmedi. Birleşik Irak İttifakı bu konuda ne gibi bir tavır alacak?

- Irak'taki sıcak dosyalardan birisi de Kerkük. Ancak 140. madde sadece Kerkük'e özgü değil. Tüm tartışmalı toprakları kapsıyor. Eski rejim insanları bölgelerinden sürdü ve buralara başkalarını getirdi. Amaç Irak halkı içerisinde milli ve dini ayrışmaları derinleştirmekti. Kerkük de böyle... 140. madde bu durumu düzeltmek için ve bölge halkları referandumla statülerini belirleyecekler. Eğer demokrasiye inanıyorsak insanların görüşlerine saygı duymalıyız.

- Birleşik Irak İttifakı ve Iraklı Şiiler olarak İran'la ilişkilerinizi sormak istiyorum. Bu durum bölge ülkelerinde kaygı yaratıyor. Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, belki de Türkiye… Ürdün Kralı bir Şii Hilali'nden söz etti. Sizce Şii Hilali bir gerçek mi? Ne diyorsunuz?
- Gerçek şu ki biz tüm komşu ülkelerle en güzel şekilde ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Arap olduğumuz için de Arap ülkelerine açılmak istiyoruz. Ama bu olmuyorsa bizden kaynaklanmıyor. Bu ülkelerin bize ilgisi gerektiği gibi değil. Bu da ilişkilerimizi geriletiyor. Örneğin Türkiye bizi güzel karşılıyor; birçok kere Türkiye'yi çeşitli düzeylerde ziyaret ettik. İran da bölgede bizim için önemli bir ülke. İran'la 1300 km'den fazla sınırımız var. Tabi ki iyi ilişkilerimiz olacak. Ama İran'a gitmemiz kaygı yaratıyor. Birileri Arap ülkelerine sürekli gidiyor ve hoş karşılınca dostluk oluyor; biz İran'a gidince işbirlikçilik oluyor. Bu çifte standart. Tüm Iraklılar vatanına bağlıdır. Herkes Iraklı olmaktan gurur duyuyor. Bize göre tüm bu ziyaretler Irak'ın bölge ülkeleriyle ilişkileri açısından yararlı. Kimseyi suçlamamak gerekiyor.

- Son olarak Türk hükümeti ve halkına mesajınız nedir?
- Türk halkı Iraklılar için çok değerli. Eşimin annesi de bir Türk. Türkiye'yle tarihi ilişkilerimiz var. Dedem Ayetullah Muhsin El Hekim, Necef'in önemli dini otoritelerindendi ve Türkiye'deki birçok Şii kardeş onu takip ediyorlardı. Türk halkıyla iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Türk şirketleri Irak'a gelebilir; yatırım yapabilir; Irak'ın çeşitli bölgelerinde yeniden yapılandırma çalışmalarında yer alabilir. Değerli Türk hükümetiyle ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Bölge istikrarı ve güvenliği için birlikte çalışmalıyız. Her alanda dayanışma içerisinde olmalıyız.

- Teşekkür ederim.
- Ben teşekkür ederim...



CNN Türk