Emin Güneş : Kimler Hangi Günahlarından Tövbe Edecekler?
İslami Analiz yazarı Emin Güneş'in yazısını ikitibas ediyoruz
Devam eden depremler nedeniyle dillerden dua eksik olmuyor. Tövbe için çağrılar yapılıyor. "Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah'tan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim." (Buhârî, Daavât 3) diyen peygamberin ümmeti olarak tabii ki tövbe ve istiğfarda bulunacağız.
Ancak, eğer bu tövbenin afetlerden korunmak için yapılacak ise olmazsa olmaz bir şartı vardır. “Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler.” A'râf Suresi -133 ayeti kerimesinde işaret edilen afetlerin İsrail oğullarının azgınlıkları nedeniyle olduğundan şüphe yoktur. Musa (as)’ın gönderilmiş olduğu bu kavmin yaşadığı düzen üç ayak üzerine kurulu bir düzen idi. Yönetim ve yandaşları temsilen Firavun, Servet ve holdingleri temsilen Karun ve vaaz kürsülerini temsilen Belam!. Her azgın toplumda bela ve musibetlerin celbine neden, bu üçlünün melanetleridir.
Bu anlamda gerçek bir tövbenin başta bu kesimler tarafından yapılması gerekir. Yapılacak bu tövbe gece namazlarında secdelere kapanmakla, gözyaşı döküp Allah’a yalvarmakla olmaz. Çünkü bu azgın azınlık halkı fırkalara bölüyor, kutuplaştırıyor, zayıf düşürerek dirençlerini kırıyor. Mazlum mustazaf Allah’ın kullarını eziyor, sömürüyor kanları ile semiriyorlar. Nasıl ki kul hakkının affı için hakkı yenilen kul ile helalleşmek ve hakkının iadesi şart ise toplumsal felaketlerin affının şartı da halkın haklarının iadesine bağlıdır. Nasıl ki abdest namazın şartı ve abdestsiz namaz kabul edilemez ise bu haklar iade edilmeden yapılacak tövbenin kabul olmasını beklemek abesle iştigal olur.
Yöneticiler düzenlerini beğenmedikleri, muhalefet ettikleri, eleştirdikleri, aykırı düşündükleri için doldurdukları zindanları boşaltmalı, holdingler eliyle transfer edilip doldurulan yabancı bankalardaki hesaplar boşaltılıp halka iade edilmeli, fitne saçan vaizler tevhide davet edip tefrika çağrılarından derhal vazgeçmelidirler.
Bu tövbe Allah’ın tabiata koyduğu kanunu değiştirir mi? Bu tövbenin kabulü fayların hareketlerini durdurur mu? Hayır! Allah’ın bu kevni ayetleri hükümlerini sürdürecek, yer yer depremler, sel felaketleri ve benzeri afetler olacaktır.
Ancak tövbenin kabul şartlarından biri de aynı günahın tekrarlanmamasıdır. Yöneticiler rüşvet yoluyla halkı sömürmezlerse bu yukardan aşağıya rüşvetsiz, adil bir yönetimin oluşmasını sağlar. Bilim ve mevzuata harfiyen uygun yerleşim yeri seçiminden, yapıların denetimine kadar her şey dörtdörtlük yapılırsa katliam gibi ölümler olmaz.
Depremlerden en çok etkilenen ve zarar gören yapılar insan yapısı eserlerdir. Bu yönüyle depremler insanların çıkardığı savaşların farklı bir şeklidir. Savaşlarda şehirler yukardan bombalanıp insanlar enkaz altında kalırken depremlerde de yerden çürük temellerden bir saldırı ile enkaza dönüşüyor.
Bu azgın üçlünün gerçek bir tövbesi ile Allah’ın: “Ey yer, yut suyunu ve ey gök, tut suyunu.” Emri gibi yer ve gökten gelecek afetler duracak, yeryüzü huzur ve sükûn mekânı olacaktır.