Emir Seyfullah Kafkasya Direnişini Anlatıyor
Kabardey-Balkarya Emiri Enzor Astemirov (Komutan Seyfullah) Kafkasya cihadını anlatıyor.
Gazeteci Fatıma Tlisova'nın Kabardey-Balkarya Emiri Enzor Astemirov (Komutan Seyfullah) ile yakınlarda gerçekleştirdiği ve (www.jamestown.org) yayınlanan röportajı Kemal Saral İsra Haber için çevirdi.
32 yaşındaki Seyfullah, Kabardey-Balkarya ve Karaçay bölgesinin emirliğine Genel Kafkasya Emirliği'nin Çeçen lideri Dokko Ömerov tarafından atandı. Bu kişi, günümüz gözlemcileri tarafından bölgedeki ana politik eğilim olduğu kabul edilen birleşik bir Kafkas Emirliği düşüncesini geliştiren ve teşvik eden kişi olarak biliniyor. Astemirov, ataları zamanında Kabardey bölgesini yönetmiş olan asil bir Çerkez prensi aslında.
Fatima Tlisova
Röportajı sunuyoruz:
Geçenlerde Merkezi Asya-Kafkas Enstitüsü tarafından yapılan analizlerin birisinde (11 Şubat 2009) askeri olmaktan çok siyasi vasıflarıyla tebarüz eden yeni kuşak liderlerden biri olarak tanımlandınız. Yazar, entelektüel liderliğinizi ve gençler arasındaki yüksek popülaritenizi itiraf ediyor. Politik ustalığınızın, Kuzey Kafkasya ile ilgisi olan herkesin gelecekte sizi muhatap almaya hazırlanmak zorunda bıraktığını söylüyor. Dağıstan veya İnguşetya ile kıyaslandığında sizin bölgenizin az çok istikrarlı olduğu görülüyor. Bu, sizin askeri anlamda zayıflığınıza mı yoksa siyasi stratejinizin farklılığına mı işaret?
Pek çok gözlemci cemaatimizin yapısının Hamas vs. gibi diğer iyi bilinen teşkilatların yapısından çok farklı olduğunu anlamakta güçlük çekiyor. Bizler önderlikte değişik kısımlara sahip değiliz. Dini, siyasi ve askeri komuta Emir'in elindedir ve kararları almak da onun uhdesindedir.
Vilayetimizdeki istikrara gelince, Emirlik yapısına göre bizler farklı bir programı takip ediyoruz ve bu durum da şimdiki aşamada yoğun bir askeri hareketliliği gerektirmiyor. Gerekmedikçe şiddete başvurmuyoruz. Yerli halkı düşman olarak görmüyoruz. Bizler insanları doğru yola çevirmeyi onları öldürmeye tercih ediyoruz. Düşmanımızın kim olduğunu ise iyi biliyoruz. Asıl düşmanımız Nalçık bölgesinde konuşlanmış, en modern silahlara sahip ve yerli halk arasında muhbir ağına sahip olan Rus Özel Kuvvet Birlikleri'dir (GRU). Şüphesiz bunlar yerel bir işbirlikçi hainler şebekesine sahipler. Bununla birlikte bizim de onlar arasında adamlarımız var ve bu hainlerin isimleri uzun süre giz olarak kalmıyor.
Öte yandan, bu konu hakkında yazıp çizen biri bölgenin sosyal ve politik manzarasını da iyi analiz etmelidir; bu ise cemaatimizin askeri faaliyetleri medya tarafından tabu olarak değerlendirildiği için kolay bir iş değildir. Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya bölgesi halkının önemli bir oranı bizi gizli veya açık olarak destekliyor. Rejim, baskı karşısında direnmek için silahlı mücadele vermek dışında bir mekanizma bırakmamaktadır halka. Bundan dolayı direnmeye karar veren herkes saflarımıza katılıyor. Gelecekte gerçekleştirmek istediğimiz ve şu anda açıklayamayacağım bazı operasyonlar için de plan yapıyoruz ayrıca.
Yakın zamanda GRU avcılarının sizi bir yerde pusuya düşürmeyi başardığı ve doğrudan saldırıya uğradığınız yönünde söylentiler var. Tam olarak ne oldu?
Savaştayız, sıklıkla pusuya düştüğümüz olur. 20 metre mesafeden ateş açtılar ama ben yara almadan kurtuldum. Hepimiz Allah'ın ellerindeyiz. O kendi askerlerini korur. Dediğim gibi, sonuçta savaştayız.
Bununla birlikte, bütün kayıplarımızın sebebi askeri nedenlerden kaynaklanmıyor yalnızca. Bu kış çok değerli bir insanı, uzun süredir bizi destekleyen General Sultan Sosnaliev'i (Ebu Murat olarak bilinen) kaybettik. Sultan asil bir Çerkes sülaleye mensuptu. Resmi olarak da üst düzey bir Rus subayıydı. Emekli olduktan sonra Abhazya'yı özgürlüğüne kavuşturan Kurtuluş Ordusu'nu kurmuş, bağımsızlıktan sonra da hükümetin savunma bakanı olmuştu. Şamil Basayev ve diğerleri gibi gerilla liderleriyle olan arkadaşlığını sadece birkaç kişi bilir. Sultan'dan çok daha gençtim ama akraba ve arkadaş olarak yakındık. Annesini de tanırdım, ben onun atalarının Rus sömürgeciliği karşısında verdiği mücadelelerin öykülerini kendisinden dinleyerek büyüdüm. Sultan, iman kardeşimiz ve muhteşem stratejistimiz ve değerli danışmanımızdı. Çarpışma meydanında ölmeyi düşlüyordu ama Allah'ın takdiri gereği ciddi bir hastalıkla göçtü bu dünyadan. Bu Kafkas Emirliği için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır.
Pek çok Çerkes bağımsızlıkçısı için Sultan Sosnaliev örnek alınan bir şahsiyet hükmündeydi. Rusya'dan bağımsız olma muhalifleri için bile öyleydi. Sizin Sultan'ın bu işlerdeki dahli hakkında söyledikleriniz şüphe fırtınasına yol açabilir.
Allah, inancı ve özgürlüğü için savaşacak kişiyi ve köleliğe kolayca boyun eğen kişiyi birbirinden ayırır. Ben Sultan'ın son arzusunu dile getirdim.
10 Mart tarihinde Kabardey-Balkarya İçişleri Bakanlığı "Silah" adı verilen özel bir operasyonun tekrar uygulanmaya koyulacağını söyledi. Bunun için de bakanlık, halkın kayıtlı olmayan silahlarını toplamaya başladı. İlan edilen sonuç ise benzer diğer girişimlerinki gibiydi. Bu raporlara göre silah toplanmasında yaklaşık olarak 800,000 dolar harcanmış. Sizin elinizdeki veriler bakanlığın rakamlarıyla uyuşuyor mu?
Para için denenler doğru ama sonuçlar yanlış. Sonuç sadece kağıt üzerinde alındı, sadece propagandada kullanılıyor. Halk bakanlığa 2. Dünya Savaşından beri sakladığı 10 rublelik eski tüfeklerinden başka bir şey vermedi! İnsanlar önemli silahlarını, kendi güvenlikleri için saklamayı tercih ediyor. Mesela hükümet bir Makarov tabancası için 280 dolar öderken bizler, şartlara göre 845 ila 1400 dolar civarında ödeme yapıyoruz. Üstelik, ki bu daha önemli bir nokta, bizler hükümet gibi kimseye "bu silahı nerden aldın?" diye sormuyoruz. Kimse polis sorgusuna girmeyi ve hapsedilme ihtimalini göze almak zorunda kalmıyor. Sonuç olarak, silahlar bizde, hükümet ise para harcıyor sadece.
Halkın silahlarını hükümetin verdiği fiyattan fazlasıyla satın alabilecek kadar zenginsiniz demek ki. Kuzey Kafkasya'daki "Terörizm Karşıtı" operasyonlar komutanı General Arkadi Yedelev gerilla güçlerinin bazı Arap ve Batılı ülkelerden yüklü miktarda para ve malzeme yardımı aldığını etmişti. Bu doğru mu?
Batıdan veya Arap ülkelerinden maddi yardım alındığı tamamıyla yalandır, efsaneden ibarettir bu Eğer destek alsaydık -zayıf bir yardım bile, dendiği kadar da değil- her alanda çok daha başarılı olmamız gerekirdi. Kendi iç destek tekniklerimizi sistematize etmiş bulunuyoruz. Şeriat bize zekat toplayabilme yetkisini veriyor. Değişik bölgelerde bu işle görevlendirdiğimiz vekil ve naiplerimiz var. Günümüz şartlarında, finans veya başka yollardan yardım sunmak bütün gerçek Müslümanlar için müstehap değil vacip olmuş durumda, çünkü bizler savaştayız. Belirli bir yüzdeden üst oranda bir şey almıyor, yoksul aileleri veya rejimden çeken insanları soymuyoruz. Aksine elimizden geldiğince bu gibi kişileri destekliyoruz. Halkımızı gereksiz şiddetten koruyor, silahtan önce söz ile ikna etmeyi tavsiye ediyoruz her zaman.
Yeni internet sitenizde (www.islamdin.com) Kafkas Emirliği'nin ekonomik olarak ayakta kalabilmesi ve hatta bağımsız bir devlet olabilmesini sağlamak için hazırlanmış sade bir proje var. Bu projeye göre bölgedeki doğal kaynakların akıllıca kullanılması durumunda zengin bir devlet kurmak mümkün. Ekonominin en basit unsurlarından biri ithalat ve ihracat. Kafkas Emirliği'nin Şeriat kanunlarınca yönetileceğini ilan ettiniz. Şeriat Müslüman olmayan ülkelerle ticarete izin veriyor mu?
Müslümanların hakkını ihlal etmeyen ve Müslüman bir devletle savaşmayan ülkelerle ticaretin cevazına dair çok açık fıkhi hükme ve Resullullah'ın (s) hayatından örneklere sahibiz. Anlaşma yapmamız gereken dünyanın en kötü devleti bile olsa, Kafkasya'yı daha fazla kontrol altında tutamayacaktır; Kafkas Emirliği dirilecek ve zenginleşecektir inşallah.
isra haber