Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Emperyalistler bizim için, niye bu kadar kaygılanıyorlar?

Bir eski âşina sima ile sohbet ediyoruz.. On yıllar boyu görüşmemiştik..

Belli bir çevrede, bir kanaat sahibi ve hattâ kanaat önderi gibi itibar görüyor. Dünyayı, özellikle emperyalist dünyaların dışardaki yayın organlarını takib ettiği de söylenebilir. Ama onların, kendi dünyalarının menfaatlerini hesab ederek yazdıklarını-çizdiklerini düşünemiyor, objektif düşündüklerini sanıyor…

*

O karamsar.. Gerçi ben de herşeyi mükemmel bulan ve her şeye iyimser bakan birisi değilim, ama, gelişmelere yine de umutsuzlukla bakmıyorum.. Aramızdaki temel fark burada.. O, herşeyin Erdoğan’la mahvolduğunu söylüyor.

Ülkeyi liberal ekonomiye teslim etti’ diyor.

Anlaşılıyor ki, birinci mes’elesi, ekonomi..

Sonra.. Biraz dindarlık sosu da eklemesi gerekiyor, sözlerine..

’Meselâ, yeni nesilleri İslam’a yönlendirebildi mi?’ diyor. Sanki, toplum bir sürü, İslam bir çoban sopası da, istenilen yere, zora yönlendirilecekmiş gibi.. ’Kemalistlaik rejimin halkımıza 100 yıla yakın zamandır en aşağılık usûllerle dayattığı zorbalıkların bircoğunun kırılabileceği, 40 yıl önce, 20 yıl önce tasavvur bile edilemiyecek derecede bugün büyük çapta törpülenmiş durumda..’ diyorum..

’Meselâ ne?’ diyor, muhatabım.. Bütün bunlardan sonra, hâlâ, ’Meselâ, ne ?’ diyebilen birisine söyleyecek söz bulmakta zorlanıyor insan.. ’Ol mâhîler (balıklar) ki derya içredir, deryayı bilmezler..’ Ve illâ da başka sosyal kamplardan birilerinin gelip birisinin bizi gütmesi geliyor; ’kendi içimizden birisini asla kabullenemeyiz, öyle mi?.’ diye ironik bir karşılıkla yetiniyorum. ’Meclis’de, AK Parti, MHP ile birlikte 411 oyla, örtünme özgürlüğüne dair bir karar aldıktan sonra, hemen ardından ve sadece AK Parti aleyhinde, derhal, Anayasa Mahkemesi’nde kapatma dâvâsı açılmadı mı? Ve AYM’deki oylamada AK Parti., tek bir oy ile kapatılmaktan kılpayı kurtulmadı mı, daha 2008 başında, 7 yıl önce.. Senin dediğin gibi, yeni nesillerin bir projeye göre yönlendirmesi halinde, neler olur. Bu sana bir şeyler anlatmıyor mu?’ diye de ekliyerek..

’Onların herbirisi birer tezgâh idi, oyun idi..’ diyor..

Muhatabım, her ne olursa olsun, bütün olumsuzlukları Erdoğan’ın omzuna yüklemekte kararlı.. ’Suriye’de, Beşşar Esed’le aşağıdan alıp biraz yumuşak bir siyasetle durumu yönetemez miydi?’ diye ilave ediyor. ’Bak, milyarlarca dolarlık zararımız oldu, Suriye pazarı kapanınca..’ demeyi de ihmal etmiyor.. Ekonomi, ne de olsa, birinci mes’ele..

Ama, yıllık 35 milyar dolarlık ihracat gelirinden 150 milyar dolarlara erişildiği hatırlandığında.. ’Vazifesi, elbette yapacaktı. İktidarların vazifesi nedir?’ diyor.. İnsan, ’İyi de, önceki iktidarlar niye yapamamıştı?’ diye karşılık vermek bile, karşıdakinin bakış açısını değiştirmeyeceğine göre.. ’Kellim kellim, lâ yenfâ..’ (Konuş-konuş, faydası yok..)
*

Ama, muhatabımın derdi daha bir başka.. ’Dünyaya rezil olduk.. Her gün, Tayyîb Erdoğan’ı eleştiri konusu yapmaksızın, yabancı yayın organlarında, Türkiye hakkında yazılmış bir makale görmüyorum..’ diyor..

Katılıyorum onun tesbitlerine.. Çünkü, gerçekten de, Tayyîb Erdoğan hakkında Batı’lı emperyalist ülkelerin medya organlarında, ölçülü davranan, hemen hiç bir makale göremezsiniz.. Hele de İngiliz ve alman medyasında.. Ki, herhalde, bu alanda, alman medyasıyla kimse yarışamaz.. Ama, bunu da tabiî karşılamak gerekir.. Çünkü, hele de Almanya’da 3 milyona yakın bir Türkiyeli nüfus yaşıyor ve bu insanlar geçmişte olduğu gibi ezik değiller ve artık kendilerine güvenleri daha bir gelmiş ve biraz rahatsız olunca, ülkelerine geri dönmeye başlamışlar. Dünlerde, özellikle sosyal yardım ve sağlık alanlarında ideal saydıkları Almanya’daki imkanların daha iyisi, Türkiye’de de, Almanya’yı geride bırakacak derecede uygulanmaya başlanmış; birçok iyileştirmeler sağlanmış.. Bunları gören onbinler halinde geri dönüyorlar ülkelerine.. Giderek yükselen bir trend ile, yıllık kesin geri dönüşlerin 50 bini geçtiği söyleniyor. Bu da almanları, kendilerine eskisi gibi rahat ve âmirane hükmedemedikleri bir ’Türkiye’liler kitlesi’yle karşı karşıya bırakıyor ve bu sonucun suçlusu da elbette Tayyîb Erdoğan.. Çünkü, bu kitleler, Erdoğan’la birlikte, Almanya’da başlarını dik tutmaya başlayabildiler.

Halbuki, 10 yıl öncelerde, Tayyîb Erdoğan’ı ne kadar da överler, cilalarlar, yaldızlardı, bu medya kuruluşları.. Ama, o zaman, onların beklentileri farklıydı.. Kendi dünyalarına, kendi emellerine daha iyi hizmet edebilecek bir Türkiye beklentileri vardı..

Nitekim, o, kısa zamanda, Türkiye’yi bir çok ilkelliklerden kurtarmış, herkesin yaşayabileceği rahatça gidip, güvenle gezebileceği ve hiç kimseye inancından, ırkından, mezhebinden, kavminden dolayı ayırım yapılmayan bir ülke haline getirmişti..

*

Ama, bu iyileştirmelerle, Türkiye güçlendikçe, kalkındıkça.. Ve hele de, IMF’e 23,5 milyar dolar borcunu ödeyip, o kurulaşa bir de milyarlarca dolar borç verecek ve dünyada, millî gelirine nisbetle, en yüksek seviyede dış insanî yardım proğramları yapan bir ülke haline gelince.. Ve, emperyalist güçler karşısında başı dik durdukça.. Aynı çevreler, ’Aaa, bu kadarına da tahammül edemeyiz.. Buna bir dur diyen olmazsa, ileride başımıza daha bir bela olur..’ demeye başladılar.. Hatırlayalım, iki ay kadar önce, kapitalist emperyalizmin en büyük borazanlarından NYT (New York Times) gazetesi bile, açıkça, Tayyib Erdoğan’ın durdurulması için, NATO müttefiklerinin harekete geçmesi gerektiğinden sözetmemiş miydi?

Çünkü, güçlenen Türkiye, güçlendikçe, dünyadaki bozuk düzenlere ve düzenlemelere de daha güçlü şekilde ’Hayır!’ demeye başlamıştı.. O halde..

Türkiye frenlenmeliydi.. O halde, yürek yangılarını gözyaşları dökerek göstermeliydiler..

Şimdi bakar mısınız emperyalist dünyanın son yaygaralarına ve bizim için dile getirdikleri yürek yangılarına.. İng. Financial Times’ın uluslararası ilişkiler bölümü şefi David Gardner, 28 Temm. tarihli ve ’Türkiye’nin bombaları, başarısız Suriye politikasını ifşa ediyor’ başlıklı yazısında, IŞİD / DAİŞ’le birlikte PKK mevzilerine de saldırmasını, ’Erdoğan, reddedilmiş bir aşık öfkesiyle tepki verdi’ şeklinde değerlendirrek şöyle diyordu

(özetle):

’Erdoğan, Güney sınırını Esed’e karşı savaşmak isteyenlere açtı. (…) IŞİD geçen sonbaharda Kobani’yi işgal ettiğinde Erdoğan IŞİD ile PYD’nin bir farkı olmadığını söyledi. (…)Ancak Türkiye daha doğuyu, yani IŞİD’in PYD ile savaştığı yerleri vurmuyor. Bu da hükümetin gözünde, bir ’kötü IŞİD’, bir de PYD’nin ilerleyip Fırat’ı geçmesini engelleyen ’iyi, daha doğrusu yararlı’ IŞİD olduğunu gösteriyor. (…) Ama, bu bariz çelişkiler çok fazla dayanamaz. Öncelikle PYD sahada IŞİD’e karşı en etkili mücadeleyi veren örgüt..’

Bütün bu değerlendirmelerde de görülüyor ki, ingiliz emperyalizminin bu yayın organı, mes’elelere sadece kendi emperyalist emel ve menfaatleri açısından bakıyor, haklı olarak…

*

Londra’da yayımlanan haftalık Economist dergisinin 30 Temmuz günkü son sayısında, „Erdoğan‘ın tehlikeli hesabı“ başlıklı bir makalede ise, Türkiye’nin Batı’daki müttefiklerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dik başlılığından artık bıktığı ve NATO müttefiklerine IŞİD’i yok etmek için Türkiye üslerini kullanmasına izin vermediği yorumu yapılan yazı şöyle devam ediyordu (özetle): Türkiye‘nin ancak, 20 Temmuz‘da Suruç‘ta 32 kişinin öldürüldüğü saldırının ardından IŞİD‘i bombaladığını ve hava üslerini ABD uçaklarına açtığını, ’PKK’ nın da Türkiye‘nin Suruç saldırısında parmağı olduğu’ varsayımıyla, iki yıldır süren ateşkesi bozduğunu, asker ve polisleri öldürdüğünü’ belirten dergi, ’Ancak, Erdoğan’ın yine de dikkatsizce davrandığını’ söylemeyi de ihmal etmiyordu.

Öyle ya, hem NATO üyesi ve o dünyaya müttefik olup, hem de onların tavsiyelerine kulak asmamak.. Kabul edilebilir mi? Daha önce İng. Başbakanı Cameron da bu yönde, Türkiye’nin PKK ve PYD mevzilerini değil, IŞİD’i bombardıman etmesi gerektiği yönünde bir açıklama yapmıştı.. Yani, emperyalist düya, bütün unsur ve organlarıyla uyumla çalışıyor. Nitekim, bu dergi, Erdoğan‘ı eleştirerek şöyle diyordu: ’Türkiye Kürd hedefleri bombalayarak Ortadoğu‘daki kaosu artırıyor.’ Ve ekliyor: ’Türkiye‘nin Batılı müttefikleri ülkenin aksi cumhurbaşkanından giderek daha da fazla rahatsızlık duyuyorlar..’

Haa, demek ki, Erdoğan, emperyalist dünyalarının canını sıkıyor.. Economist, Erdoğan‘ı ’aşırı derecede kendini beğenmiş, gururlu’ olarak niteledikten sonra, onun, bu gururunun Türkiye‘yi de Ortadoğu‘daki ateşe atabileceği’ yorumunu yapıyor.

Dergi, yapılması gerekenleri de şöyle sıralamış: „AK Parti, cumhurbaşkanının planlarını dikkate almayarak merkezdeki bir partiyle koalisyon kurmalı ve kürdlerle barış müzakerelerine devam etmeli. PKK da yeniden ateşkes ilan etmeli.(…) Eğer, Türkler ve Kürdler silahlarını birbirleri yerine, IŞİD‘e doğrulturlarsa, bu Türkiye, Ortadoğu ve dünya için daha iyi olur’ ifadesiyle son veriyor.

Evet, emperyalistler Ortadoğu’da kimin ne yapması gerektiğini düşünüp, bizleri de her zaman olduğu gibi, çok seviyorlar, çooook.. Bir de içimizdeki birileri bu sevginin sebebini anlasalar..

*

B. Arınç, evet, daha nazik bir tepki verebilirdi; amma.. Geçen hafta, Meclis’de, ’Olağanüstü Görüşme’ sırasında Bülend Arınç’ın, kendisine ’ikide bir’ itiraz edip, sözünü kesmeye çalışan HDP’li bir hanım m.vekilini, ’Sus be kadın! Kadınlığından utan!’ diye azarlaması eleştiriliyor. Bazı mâlum kadın kuruluşları, Arınç’ın özür dilemesi için, binlerce imzanın bulunduğu çağrı bildirileri de yayımlıyorlarmış..

Evet, Arınç’ın ifadeleri daha zarif olabilirdi. Ama, daha önemlisi, bu konudan şikayeti olanların aynaya hiç bakmamaları.. İlginçtir, aynı gün, HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Meclis’deki bir tartışmada, kendisine itiraz eden AK Parti’li bir hanım m.vekilini, hattâ daha da ağır laflarla susturmaya kalkışmış.. Buyrunuz, HDP‘li Pervin Buldan‘ın, AK Parti Antalya m.vekili Gökçen Özdoğan Enç’e, ’Sabahtan beri vır vır. Sen bir sus be. Kadınlığından utan..’ diye hitab edişini Meclis zabıtlarından okuyalım..

İşte 29 Temm. 2015 Çarşamba günü, saat 15.00 oturumunu yansıtan Meclis tutanakları:

OSMAN BAYDEMİR- Türkiye’nin bu şiddet sarmalından, bu çılgınlıktan, bu vicdansızlıktan behemahâl çıkmasının, kalıcı, onurlu bir barışın inşasının önüne neden bariyer oluşturuyorsunuz? Dolayısıyla, çözüm çok açık ve nettir. Behemahâl bu Meclis…

VEYSİ KAYNAK – Çözüm, silahları bırakmaktır.

BAŞKAN: İki dakika ek sürenizi veriyorum Sayın Baydemir..

OSMAN BAYDEMİR : (devamla), İki dakikam mı var? Bu Meclis behemahal, çözüm indekli bir tabloyu önüne koymalıdır. Benim hepinize, hepinizin vicdanına bu manada çağrım var.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ – O tarafa söyle, o tarafa!

PERVİN BULDAN – Sana söyleyecek, sana!

BAYDEMİR – Kardeşlerim, gelin, Ağrı, gelin Manisa…

ENÇ – Sana söylesin, vicdansızsınız siz. (HDP sıralarından gürültüler)

BULDAN – Sen bir sus be! Sus! Çok ayıp bir şey, çok ayıp. Vır vır vır, sabahtan beri. Kadınlığından utan biraz!..

Evet, demek ki neymiş… Zerafete uygun olmayan şekilde hitab, tek taraflı değil.. ,Yoksa, güvenilirliğinizi kaybetmez misiniz; buncağızı düşünemiyor musunuz?

*

Selahattin E. Çakırgil ([email protected])

dirilişpostası

Bu yazı toplam 942 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar