Erdoğan: Benim Bu Konuda Söz Söyleme Hakkım Var...

Erdoğan: Benim Bu Konuda Söz Söyleme Hakkım Var...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem HDP'ye hem de Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç'a cevap verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çözüm Süreci'nde kesinlikle geri adım atmayacaklarını, ancak PKK'nın silahları bırakması konusunda somut adım atması gerektiğini söyledi. Silahların gölgesinde barış olamayacağını belirten Erdoğan, bu konuda somut adım atılmadan ilerleme sağlanamayacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çözüm Süreci'yle ilgili kendisini eleştirenlere cevap olarak ise “Biz dertliyiz. Dert adamı söyletir. Eleştiriyorsam yaşadıklarımdan, bildiklerimden konuşuyorum... Meselesi koltuk olanlar, ucuz kahramanlık sevdalıları bizi anlamadı anlayamaz. Biz şahsi meseleleri işin içine katmadan bu işi çözeceğiz. Kimse şahsi hırslarını, ideolojik saplantılarını çözüm sürecinin önüne koymasın... Çözüm süreci benim sorumluluğumda başladı. Bundan sonrasına ilişkin yorum yapmak herhalde benim hakkım, benim vazifemdir." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlara hitap ettiği konuşmasında şunları söyledi:
"6-8 Ekim tarihlerinde olan olayları unutmayalım, gezi olaylarında olanları unutmayalım. Vatandaşlarımızın araçları dükkanları nasıl yakıldı, yıkıldı unutmayalım. Belediyelerin otobüslerinin nasıl yakıldığını unutmayalım. Bütün bunlar nerede oluyor? Kendi ülkemizde olanlar da bunlar. Türkler ile Kürtler'in kardeşliği öyle sıradan pamuk ipliğine bağlı bir kardeşlik değildir. Bunun özellikle bilinmesini isterim. Özellikle genç nesillerin, kardeşliğin boyutunu, derinliğini, ruhunu çok çok iyi anlamasını gönülden arz ederim. Biz Malazgirt Savaşı'nda Kürt kardeşlerimizle omuz omuza savaştık, Haçlı seferlerine karşı omuz omuza savaştık."
ORTAK TARİH VURGUSU

"Aynı sofraya oturduk, kız aldık, kız verdik. Aynı toprağı değil aynı kaderi paylaştık. Şunu açık açık ifade etmek isterim. Yaklaşık bin yıldır bu topraklarda Kürtler'in yegane dostu ve kardeşi Türkler. Türklerin de yegane dostu ve kardeşi Kürtler olmuştur. Açın bin yıllık tarihine bakın. Kürtler'in zor zamanlarında yanlarında sadece Türkler'in olduğunu göreceksiniz. Türkler'in yanlarında Kürtler'in de olduğunu göreceksiniz. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ayrıştırma çabasına, Türkler'den önce Kürtler'in kendisi karşı çıkmış, bizi birbirimizden ayıramazsınız diye duygularını, gayelerini ifade etmişlerdir. Bizim ortak tarihimiz öyle 30-40 yıldan ibaret değildir. 30-40 yıl içindeki gelişmelere bakıp kardeşliği sorgulayanlar tarihe haksızlık ederler. Bizim Kürtler ile olan ilişkimizi, muhabbetimizi ancak ve ancak Türkler ve Kürtler olarak biz tanımlarız. Marjinal, ateist, inançsız, bu toprakların değerinden kopuk akımlar çıkıp da bizim birbirimize olan muhabbetimizi yeniden tanımlayamazlar."
"KÜRT SORUNU KAVRAMI ARTIK GEÇERLİLİĞİNİ KAYBETMİŞTİR"
"2005 yılında Diyarbakır’da kardeşlerime dedim ki 'Kürt meselesi benim meselemdir.' O gün inkâr politikalarını elimizin tersiyle ittik. O gün asimilasyonu bir daha geri gelmemek üzere tarihe havale ettik. Ret, inkâr politikalarının son bulmasıyla birlikte, yani devletin sorunları kabul ederek çözüm çabasına girmesiyle birlikte Kürt sorunu kavramı artık geçerliliğini yitirmiştir. Ben Kürt sorunu yoktur dediğimde, bunu artniyetli şekilde başka yerlere çekmeye çalışıyorlar. Benim söylediğim açıktır. Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Bu başka bir şey, yatıp kalkıp Kürt sorunu şöyle, Kürt sorunu böyle, başka bir şey yok ağızlarında. Kardeşim bana bırak bu işleri söylemeyi, Kürt kardeşlerimin sorunu varsa bana onu getir. Türk kardeşimin de var, Roman'ın da var, Azeri'nin de var, Zaza kardeşimin, hepsinin sorunları var. Ha bunları gidermek için çalışacağız. Ayrım yapmayacağız. Sanki bu ülkede Kürt sorunundan başka mesele yok. Bu, bu ülkeyi bölmeye gayret etmektir. Bu ayrımcılıktır."

"Sorunların çözüldüğü bir ortamda, kürt sorunu kavramını kullanmak, açıkça haksızlıktır. Bu ülkede 36 ayrı etnik unsur var. hepsini biz türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı altında topladık. Millet nedir biliyor musunuz, her türlü etnik unsuru tek çatı altında toplayan çatının anlamıdır. Millet bununla oluşur ve bunu hazmedemiyorlar. İthal kavramlarla yola çıkanlar, ithal çözümler önerenler doku uyuşmazlığı yaşarlar. Şu anda doğu ve güneydoğu illerimizde, kürt kardeşlerimiz nezdinde çok önemli bir tehdit mesele var. hem terör örgütü hem siyasi parti, kendi yaşam tarzını dayatarak benim kürt kardeşimin ruhuyla özüyle oynamaya çalışıyor. Onların dünya görüşü yaşam tarzı bu coğrafyaya ait değildir. Onların diliyle konuşmaya başladığınız anda bu tahribatın bir unsuru olursunuz. Bütün hayatım boyunca, farklı etnik unsurlara bakışım çok net olmuştur. Yaradılanı severim yaradandan ötürü."
"SİLAHLAR BIRAKILMADAN DAHA FAZLA İLERLEYEMEYİZ"

Silahların gölgesinde barış olmaz. Hele hele verilen sözlerin defalarca çiğnendiği, vaatlerin defalarca bozulduğu, itimadın tahrip olduğu bir ortamda somut adımları görmeden daha ileriye gidemeyiz. Şimdi söylüyorlar; 'silahlar bırakılsın' diye. İfade olarak çok güzel, bir yıl önce Nevruz'da yine bunlar söylenmişti. Ne oldu  Uygulamaya bakarız, uygulama görmeden bunlara inanmak mümkün değil. Dolayısıyla uygulamayı görelim.
- Her ne pahasına olursa olsun, tek başımıza da kalsak, son nefesimize kadar bu ülkede Çözüm Süreci ile formüle ettiğimiz kardeşliği tesis etmenin mücadelesini sürdüreceğiz. Ancak hiç kimsenin de benim Kürt kardeşlerimi zehirlemesine, Kürt kardeşlerim nezdinde haksız bir meşruiyet kazanmasına, haksız bir muhataplık kazanmasına müsaade edemeyiz, etmemeliyiz.