Hasan Karakaya
Erdoğan’ın mesajları iyi okunsa, mesele kökünden hallolur!
Önceki gün; önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Bursa mitingindeki konuşmasını, akşamleyin de Yenikapı Şehir Parkı’ndaki “iftar konuşması”nı dinledim. Dün de, “Ordu Mitingi”ni izledim ama onu, Allah nasip ederse yarın yazacağım...
Önce Bursa Mitingi’nde sarf ettiği sözlerden birkaç cümle aktarayım.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan’ın Bursa’daki konuşmasında; beklendiği gibi“İsrail’in Gazze’ye saldırısı”na ve elbette “Paralel Yapı”ya eleştiriler vardı...
BU, NASIL SAVUNMA?
“İsrail kendini savunuyor” deyip, “İsrail’in saldırılarını onaylayan ABD ve Avrupa ülkeleri”ne Bursa’dan seslenen Erdoğan diyordu ki;
“Bizim Gazze için sesimizi yükseltmemizden birileri rahatsız oluyor. Dünyada bazı liderler garip açıklamalar yapıyorlar.
Biri çıkıyor; “İsrail savunma hakkını kullanıyor” diyor, bir başkası “İsrail savunma hakkını kullanıyor” diyor.
Filistin’den roketler atılıyormuş... Bu roketler atılıyor da, ne oluyor? Havada vuruyorlarmış roketleri. 1 kişi ölmüyor, nasıl oluyor bu iş?.. Kardeşlerim, bunların hepsi oyun, hepsi numara.
Bunlar samimi değil. Allah aşkına; bu nasıl bir savunma hakkı ki; İsrail’den hiç kimse ölmüyor ölenler hep Filistinli...
Hepsi oyun.
Yeni bir haçlı ittifakıyla karşı karşıyayız. Batı’ya sesleniyorum. Dürüst bir yaklaşım değil. Bütün tuzakların üzerinde büyük bir tuzak var, o da bir gün sizi vuracak.”
YENİ BİR HAÇLI İTTİFAKI
Erdoğan’ın; “Yeni bir Haçlı ittifakı”ndan söz etmesi, son derece önemli...
Gerçekten de;
Ortada bir “ittifak” var!..
Baksanıza; İsrail’in bütün terörist saldırıları, ABD ve İngiltere başta olmak üzere “Hıristiyan Avrupa ülkeleri” tarafından onaylanıyor...
Diyorlar ki;
“İsrail kendini savunuyor!”
Ne savunması?..
Öldürüyor!..
Katlediyor!..
Soykırım uyguluyor!..
Neymiş;
“Terör yuvalarını kurutuyor”muş!..
Söyleyin Allah aşkına;
İsrail’in öldürdüğü “5-6 yaşlarındaki çocuklar” mı teröristtir... “Kadınlar” mı teröristtir,“yaşlılar” mı teröristtir?..
İsrail’in vurduğu “hastaneler” mi “terör yuvası”dır, yoksa “okullar” ve “sığınma kampları”mı?..
Neresinden bakarsanız bakın;
Bunların “insan aklı” ile, “savaş mantığı” ile izah edilecek bir tarafı yok... Hiçbir savaş hukukunda “sivil”ler öldürülmez, “hastane”ler vurulmaz!.. İsrail’in yaptığı “terör”dür,“vahşet”tir, “katliam”dır, “soykırım”dır!..
Bütün bunlara rağmen İsrail’in saldırıları, dünyadan “destek” görüyorsa, işte orada Erdoğan haklıdır; evet, “yeni bir Haçlı İttifakı ile karşı karşıyayız!”
Bunun başka izahı yok!
YENİ MODA: SESSİZ ÇIĞLIK!
Erdoğan’ın eleştiri hedefinde “Pensilvanya” da vardı ve diyordu ki;
“Bizim, Filistin’in haklarını savunuyor olmamızdan, içerideki bazıları da rahatsız... Pensilvanya’dakiler, İsrail’in saldırılarına tek bir kelime söyleyebildiler mi?..
Cumhurbaşkanı adaylarına bakıyorsunuz, o da ortada top çeviriyor!”
Haksız mı Erdoğan?..
Pensilvanya; “İsrail saldırıları”nı tek kelimeyle olsun kınayabildi mi?.. “Sivil insanlar”ın öldürülmesini, “yaşlı”ların, “kadın”ların ve “çocuk”ların katledilmesini, “hastanelerin, okulların, sığınma kamplarının vurulmasını” protesto edebildi mi?..
“Zamane” arkadaşlarımız, Fetullah Gülen’in bu “sessizliği” ve bu “tepkisizliği” üzerine demişler ki;
“Hocaefendi’nin sessizliği,
Aslında bir sessiz çığlıktır!”
Yok yaaa!..
Fetullah Gülen adlı zat, “Gezi’deki çapulcular” için “sesli çığlık” atarken orada ölenler için“taziye mesajları” yayınlarken, “17-25 Aralık kirli operasyonları”ndan sonra “görevden alınan polis, hakim ve savcılar” için, “220 volt cereyana kapılmış gibi beddualar yağdırırken”, gayet ateşli ve volümü yüksek “sesli tepki”ler verirken; Gazze sözkonusu olunca, şimdi “sessiz çığlık” atası mı geldi!?!..
Hadi ordan!..
Güldürmeyin insanları!..
Neymiş;
“Sessiz çığlık”mış!..
Siz değil miydiniz İsrail’i “otorite” kabul eden?!?.. Ne o, “otorite rahatsız olmasın” diye, şimdi de, “sessiz çığlık” mı moda oldu?..
Bırakın bu ayakları!..
Koktu bu ayaklar, koktu!..
Belli ki;
“Otoriteden izin alamadınız!”
BM’DEKİ BEŞLİ ÇETE!
Erdoğan’ın hedefinde, sadece “ABD, Avrupa ve Pensilvanya” yoktu... Erdoğan’ın hedefindeAB vardı, BM vardı, “sözde insan hakları örgütleri” vardı...
Onlara da sesleniyordu:
“Buradan soruyorum; ey Avrupa Birliği, neden susuyorsunuz? Mısır’a sustunuz, Irak’a sustunuz, Suriye’ye sustunuz, Filistin’de insanlık onuru ölüyor, neden susuyorsunuz?
Buradan Birleşmiş Milletler’e soruyorum; daha ne kadar susacaksınız?
Filistinli çocuklar çocuk değil mi?.. Filistinli kadınlar kadın değil mi?.. Ey insan hakları örgütleri, daha ne kadar üç maymunu oynayacaksınız?
Bakın, İsrailli bir kadın milletvekili çıktı, bir rezalet, ne diyor? “Bütün Filistinli anneler ölmeli” diyor... İsrail bu... İsrail parlamentosundaki zihniyet bu.
Dünyadan bir tepki duydunuz mu?
İnsan hakları örgütlerinden, kadın örgütlerinden bir tepki duydunuz mu?
Dünya seyretse de, biz seyretmeyeceğiz. İslam ülkeleri Filistin’e sırtını dönse de biz dönmeyeceğiz.
Tarih bize bunu emrediyor, ecdadımız bize bunu söylüyor. Osman Gazi, Orhan Gazi bizden bunu bekliyor. Elimizle, dilimizle hiçbir şey yapamasak da kalbimizde Hakk’ı haykırmaya devam edeceğiz.”
Bütün bunlar doğru...
Gelin, görün ki;
Erdoğan yalnız...
Türkiye yalnız!..
“Haçlı-Yahudi ittifakı”na karşı, bir tek Türkiye sesini çıkarıyor, bütün dünya “3 maymunları”oynuyorsa, Türkiye ne yapsın, Erdoğan ne yapsın?..
1920’lerden bu yana Ortadoğu bölünmüş, “parçalara” ayrılmış, her parçaya bir “bez parçası”bağlanmış, her bez parçasına “kral” dikilmiş bir coğrafyada, “emperyalizmin piyonları”seslerini çıkarmıyor, tam aksine, “saltanat”larını koruyabilmek için, “Emperyalizmin uşaklığı”nı devam ettiriyorlarsa, Türkiye ne yapsın, Erdoğan ne yapsın?..
Acaba, o da olmasa;
“Hakkı kim haykıracak?”
DEVASA BİR MEYDAN
Dediğim gibi; öğleden sonra Erdoğan’ın “Bursa konuşması”nı televizyondan dinledim... Akşamleyin de; AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın Yenikapı Şehir Parkı’nda verdiği “iftar yemeği”ne katıldım ve orada, Erdoğan’ı bir defa daha dinledim...
Yenikapı Meydanı, gerçekten çok büyük meydan... “Deniz doldurularak” inşa edilen bu meydan, gerçekten de “insanla dolacak” gibi değil!..
Devasa bir meydan!..
Ama AK Parti, 30 Mart öncesinde, bu devasa meydanı “insan”larla doldurdu... Bir başka parti, mümkünatı yok, bu meydanı dolduramaz!.. “İşçi sendikaları” da dolduramayacağını anlamış olmalı ki, avuç içi kadar“Taksim Meydanı”nda ısrar ediyorlar...
Önceki gün, onlara bir defa daha hak verdim... Adamlar yerden-göğe haklı...
Bu meydanı asla dolduramazlar!..
“Deve”nin yanında “pire” kadar kalırlar ki, elaleme rezil olurlar!..
Böylesine büyük bir meydan... Ama Erdoğan; “Bir de Maltepe Meydanı var” diyor; “Orası buradan da büyük!”
NİYE MÜSLÜMAN ÜYE YOK?
İşte bu meydanda “iftar” ettik... Başbakan Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile aynı masada oturdu... Önce AK Parti İl Başkanı Aziz Babuşçu bir konuşma yaptı... Ardından Erdoğan ve daha sonra Mahmut Abbas hitap etti misafirlere...
Erdoğan, özetle dedi ki;
“İsrail; eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. Ama İsrail’in zulmüne, cinayetlerine ses çıkarmayan dünyadaki her bir ülke, her bir toplum; bu kara lekeyi sonsuza kadar alnında taşımaya mahkum olacaktır.
BM Güvenlik Konseyi’nde 5 daimi üye var, aralarında bir tane Müslüman yok. İstediğiniz kadar BM Genel Kurulu’nda konuşun, netice almak mümkün değil. BM’nin İsrail hakkında aldığı kararların uygulanabilirliği yok. Herkes bu coğrafyaya sırtını dönebilir ama biz asla dönmeyiz.”
Gerçek de bu değil mi?..
“BM Güvenlik Konseyi” denilen kuruluş, “Beşli Çete” tarafından yönetiliyor... “Beşli Çete”nin dört üyesi, meselâ “İsrail aleyhinde” bir karar alsa, ama “bir” tanesi “hayır” dese, o kararın uygulanma şansı yok!..
Bu mu adalet, bu mu hukuk?..
İsrail, sırtını bu “5’li çete”ye dayamışken, hiç aldırış eder mi “tepki”lere, hiç kulak verir mi“protesto”lara?!?..
Öncelikle bu “yapı”nın değişmesi gerek... “Konsey”in içinde “bir tek Müslüman ülke” yoksa, oradan, hiç “Filistin veya Müslümanlar lehine” karar çıkar mı?..
“Petrol” Müslümanlar’da!..
“Para” Müslümanlar’da!..
“Kaynak” Müslümanlar’da!..
Ama, karar;
“BM’deki beşli çete”de!..
O halde;
Bu “çark”ın dişlisine bir “takoz” koymanın zamanı gelmiş, geçmektedir!.. Bunu yapacak olan da; “Zengin ama despot Arap rejimleri”dir!..
Unutmasınlar ki;
Bugün Filistin’i vuran bombalar,
Yarın da kendilerini vuracaktır!..
Onlardan tek istediğimiz;
Biraz onur, biraz haysiyet!..
Hepsi bu!..
*********************************************************
Mustafa Destici, bu sese kulak vermelidir
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin, seçimlerde “Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek”verileceğini açıklaması üzerine, partide adeta “deprem” yaşandı...
Açıklamaya herkes “tepki” gösterdi de; Alperen Ocakları Genel Başkanı Serkan Tüzün’ün tepkisi bana çok anlamlı geldi...
Serkan Tüzün, “İhsanoğlu’na destek açıklaması ile, Büyük Birlik ruhu bağrından hançerlenmiştir” dedi ve ekledi:
“Bir senfonya düşünün, içerisinde şehit liderimize cenaze günü yayınlarında ‘İyi bilmezdik!’ diye manşet atan Türk Solu’nun, şehit liderimize katil diye her an yaftalayan İşçi Partisi’nin, tarikat liderliğiyle tencere pazarlamacılığı arasında gidip gelen Haydar Baş’ın, bil cümle Marksist-Leninist sol franksiyonların bunduğu bu senfonyada Büyük Birlik Partisi’ne alet çalıcılık derecesine düşürmek, o senfonyayı yöneten CHP şefinin dümen suyuna girmek demek değil midir.”
Gerçekten de;
“CHP lokomotifi”nin peşine takılmak, “21 yıllık temiz maziye yapılmış bir kötülük, bir ihanet” değil midir?..
Mustafa Destici, bu ihaneti nasıl izah edecek ve bu “vebal”in hesabını nasıl verecektir?..
Bir “koltuk” uğruna değer miydi?..
yeniakit