Erdoğan'ın 'uzlaşırım' mesajı mı?
Kapatılan Refah Partisi milletvekillerinden hukukçu Mehmet Bekaroğlu ile gazeteci Ruşen Çakır, AK Parti'nin savunmasını yorumladı. AK Parti'nin 'acele' etmesinin anlamı ne?
Kapatılan Refah Partisi milletvekillerinden hukukçu Mehmet Bekaroğlu, AK Parti'nin kapatmayı kabullendiğini, bu nedenle demokrasi manifestosu yerine, acele bir savunma yaptığını, bunun geleceğe dönük "Uzlaşırım" mesajı olduğunu söyledi.
Kapatılan Refah Partisi Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, AK Parti savunmasını NTV canlı yayınında değerlendirdi. Metnin siyasi değil, hukuki bir savunma olduğunu söyleyen Bekaroğlu, Yassıada'dan bu yana hukuki savunmaların sonucunun belli olduğunu; son olarak Refah ve Fazilet partilerinde de olduğu gibi, bu savunmaların "sonucun belli" olduğunu gösterdiğini söyledi. Bekaroğlu'na göre, Başbakan bu savunmayla, AK Parti'nin kapatılmasıyla yeni kurulacak parti için "geleceğe dönük uzlaşma" mesajı veriyor.
Kapatma davasıyla ilgili süreçleri yakından tanıyan Refah Partisi eski Rize Milletvekili Prof. Mehmet Bekaroğlu'nun NTV'ye yaptığı değerlendirmeler şöyle:
Bu davanın hukuki değil siyasi olduğunu başta Adalet ve Kalkınma Partisi sorumluları olmak üzere herkes söyledi. Ama öyle anlaşılıyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri hukuki bir savunma veriyorlar. Hukuki bir savunma veriyorlar derken, başsavcının delillerini iddialarını tek tek çürütmeye çalışıyorlar, demek istiyorum.
SİYASİ SAVUNMA YOK ORTADA
Burada öncelikle verilen sürenin sonunun beklenmemesi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bir acelesi olduğunu gösteriyor. Bu ayrı bir tartışma konusu olabilir. Öyle anlaşılıyor ki savunma olarak kafaları iyice karışık. Cümlelerden bazıları siyasi savunma gibi görünüyor. Demokrasi tanımlanmaya çalışılıyor, laiklik tanımlanmaya çalışılıyor, ama ağırlıklı bir şekilde siyasi bir savunma yok ortada.
DEMOKRASİ MANİFESTOSU BEKLENİYORDU
Bu dava siyasidir diyenlerden ortaya gerçekten geleceğin yol haritası olacak bir demokrasi manifestosu bekleniyordu. Hem ön savunmada hem de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bugün sunmuş olduğu esasla ilgili savunmasında bir demokrasi manifestosu maalesef yok.
'HAYIR BİZ ÖYLE DEĞİLİZ' DEMENİN ANLAMI YOK
Şimdi deniliyor ki; Adalet ve Kalkınma Partisi laiklik karşıtı değildir. Bu doğrultuda başsavcının sunmuş olduğu iddialar çürütülmeye çalışılıyor. Kendileri de ifade etmişlerdi, Başsavcı'nın delilleri çok sağlam deliller değildi, gazete haberleri ve yorumlardı. Bunu bir çok hukukçu da ifade etmişti. Şimdi davayı açanlar böyle inanıyor diye sizin bu inancı delillerle değiştirmeniz, 'hayır biz öyle değiliz, böyleyiz' demenizin çok bir anlamı yoktur.
SUÇLU OLDUĞUNUZU KABUL MÜ EDİYORSUNUZ?
Savunmanın bir yerinde deniliyor ki "Kapatma davası açılmadan evvel uyarı yapılması gerekiyordu" ya da "Kesin kapatma kararı verilmeden başka müeyyideler de var"... O zaman siz suçlu olduğunuzu kısmen kabul mü ediyorsunuz? Şunun için söyledim bunu: Siz hukuki bir savunma yapıyorsanız böyle tuzaklara düşersiniz, yani usûl savunması yapıyorsanız böyle tuzaklara sürekli olarak düşersiniz. Ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu savunmasında da bu şekilde tuzaklar var.
FORMALİTELER YERİNE GETİRİLİYOR
Mesela deniyor ki lehte deliller yok. Yine hukuki savunma yapılıyor. Savunmanın yeterliliği konusunda hukukçular karar verecek ve en sonunda zaten kararı verecek olan Anayasa Mahkemesi'dir. Ama siyaseten bakacak olursak, Ankara'da hakim olan, hemen hemen medyada da hakim olan; sanki Adalet ve Kalkınma Partisi kapatılmıştır, formaliteler yerine getiriliyor. Nitekim AK Parti bu savunmasıyla da bir aşamayı tamamlamıştır. Yani süreci herkes bekliyor. Bir an evvel ne olacaksa olsun, ondan sonra biz yolumuza bakalım. Eğer böyleyse o zaman biraz evvel ifade ettiğim gibi geleceğe yönelik bir yol haritası olabilecek bir demokrasi manifestosu, özeleştiriyi de içine alabilecek şekilde ciddi bir demokrasi manifestosu ortaya konurdu.
RP VE FP'DE DE BÖYLE OLMUŞTU
Neden söylüyorum bunu biz Refah Partisi ve Fazilet Partisi savunmalarını biliyoruz. Orada da Refah ve Fazilet partililer olarak iki gruba ayrılmıştık. Bir grup savunma yapmamayı da içeren bir siyasi tavrı savunuyordu ya da 'bütünüyle siyasi savunma yapalım bir demokrasi manifestosu yol haritası ortaya koyalım' diyordu. Çünkü bunlar kararı önceden vermişler, formaliteler devam ediyor. Diğer grup ise "Hayır, ciddiye alalım bunu ve hukuki savunma yapalım." İki partide de hukuki savunma yapıldı, neticeler ortadadır. Sanki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yetkilileri de neticeyi görüyorlar o nedenle böyle bir savunma yapmışlar. Bana bu savunma 'bir an evvel iş bitsin ve yolumuza bakalım' der gibi geldi.
SİYASİ DURUŞ GEREKİYOR
Kim ne söylüyor çok net belli değil, Yani bir taraftan deniliyor ki "Bu iddialar geçersiz iddialar. Sanki başsavcı zorlanarak böyle bir dava açtı." Eğer zorlanarak böyle bir dava açtıysa bir niyet var ortada, bir siyasi tavır var demektir. Dolayısıyla siz buna "Öyle değil, böyledir" veya "Siz böyle dediniz ama ben böyle değilim" demekle bir yere gidemezsiniz. Buna karşı bir siyasi duruş ortaya koymanız gerekiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi bu savunmadan yararlanarak 5 yıl içinde ne yaptığını neleri yapamadığını, geleceğe Türkiye'yi taşıyacak tavrın ne olduğunu ortaya koyması gerekiyordu.
ÜÇ DAVA DA AYNI GEREKÇELERLE AÇILDI
Yani gerçekten bu sisteme karşı -elbette çizginin içinde kalarak- bir meydan okuma yapılması bir tavır ortaya konulması gerekiyordu. Bir demokrasi manifestosu, "Türkiye'nin şu sorunları var, bunlar ancak bu şekilde aşılabilir" tarzında bir siyasi program gibi bir siyasi deklarasyon ortaya konulması gerekiyordu. Ben şahsen Refah Partisi'nin ve Fazilet Partisi'nin savunmasının da böyle yapılması gerektiğine inanıyordum. Çünkü üç dava da aynı gerekçelerle açılıyor. Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olma aynı gerekçelerle açılıyor.
YASSIADA'DAN BU YANA İŞE YARAMADI
Buna karşı demokratım diyorsanız demokrasi cephesinden konuşuyorsanız açık net bir şekilde ortaya koymanız gerekiyordu. Yoksa "Ben onu demek istemedim, bunu demek istemiştim, başsavcı gazete kupürleriyle konuştu" filan, bunları çok gördük. Biz Yassıada geleneğinden bu yana "Yapmadım, etmedim, şöyle yaptım, hayır yanlış anladınız" tarzındaki savunmaların hiç bir işe yaramadığını ve savunma yapanları da kurtarmadığını, Türkiye demokrasisine de bir katkı sağlamadığını gördük.
'BEN UZLAŞIRIM' MESAJI VAR
Ama herhalde sayın Başbakan'ın dediği gibi "Bekara karı boşamak kolay" yani dışardan bakınca böyle görünüyor herhalde ki siyasetçiler 'hala bir umut' diye böyle bir savunma ortaya koyuyorlar. Sayın Erdoğan geleceğe yönelik bir tavır ortaya koymuyor. "Ben hatalarımı yanlışlarımı gördüm, gelecekte fırsat verilirse bunları yapmayacağım" gibi satır aralarında bir mesaj görüyorum ben. Bunun yerine hakikaten kişilere, elbette Başsavcı'nın kişiliğine yönelik bir sürü şeyler söylüyorlar ön savunmada da, burada da. Bunun yerine sisteme yönelik bir şeyler söylemeleri beklenirdi. Geleceğe yönelik "Ben uzlaşırım" tarzında bir mesaj çıkıyor burada.
ÇAKIR'A GÖRE MEYDAN OKUMA YARINI TIKAR
NTV Siyaset Danışmanı Ruşen Çakır, AK Parti kapanacağı ve yeni bir partiyle yola devam edeceği için "bugünün yarını da var" görüşüyle savunmada meydan okumadı.
Gazeteci Ruşen Çakır, AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu savunmayı, NTV canlı yayınında değerlendirdi. Çakır, "AK Parti kapatılırsa ve yeni bir parti ile devam edilecekse bu savunmada büyük çıkışlar ve meydan okumalar yapmamaları gayet doğal. Çünkü bugünlerin yarınları da var. Meydan okumalarla kurulacak partinin önünü tıkamak istemiyor olabilirler" dedi.
Çakır'ın değerlendirmesi şöyle:
"AKP çevrelerinde yapılan savunmaların hepsinin formalite olduğu anlayışı var. Bu yüzden 'ne olacaksa olsun' görmek istiyorlar. Savunmalara büyük bir anlam yüklemiyorlar. Dengir Mir Mehmet Fırat da savunmayı sunduktan sonra çok soru almak istemedi, 'internetten bakın' dedi. Önem verselerdi uzun uzun anlatırlardı. Bu savunmaları formalite olarak görüyorlar.
SAVUNMA ACELEYE GETİRİLMESİ KABULLENME YÜZÜNDEN
"Önlerinde bir yol haritası yok. Anayasa Mahkemesi'nin kararını bekleyecekler. Karara göre yola devam edecekler. Zaten Anayasa Mahkemesi'nin kararının, türban kararından sonra büyük ölçüde netleştiği söylenebilir. AK Partililerin, partinin kapanacağı üzerinden hesap yaptıkları söylenebilir. Ama elbette ki bunu söylemiyorlar çünkü bu partinin kapanmasını baştan kabul ettikleri anlamına gelir. Ama bir an önce bu iş bitsin diye düşünüyorlar. Ayrıca savunmanın aceleye getirilmesi de bunu gösteriyor. Şimdi artık Anayasa Mahkemesi kararının nasıl şekilleneceğini beklemek zorundayız.
GEMİLERİ YAKMAK YERİNE USTURUPLU YOL
"AK Parti kapatılırsa ve yeni bir parti ile devam edilecekse bu savunmada büyük çıkışlar ve meydan okumalar yapmamaları gayet doğal. Çünkü bu günlerin yarınları da var. Meydan okumalarla kurulacak partinin önünü tıkamak istemiyor olabilirler. Türkiye'nin bu yapısal sorunları devam ederse ki AK Parti'nin yerine kurulacak örneğin Pak Parti'nin de kapatma davasıyla karşılaşması söz konusu olabilir. Bir maç değil söz konusu olan. Yeni parti, yeni davalar, Türkiye'nin maalesef böyle bir kaderi var. Gemileri yakmak yerine temkinli, usturuplu bir yol izlemeyi tercih etmiş olabilirler."