Esat'ı Devirme Görevi İsrail'in
"Esat'ı Devirme Görevi İsrail'in" başlıklı The Guardian'daki makale...
Defne Baram
Suriye'nin hayali ya da gerçek nükleer silahları üzerine İsrail'de samimi bir kaygı var mı? Varsa bunu tespit etmek epey güç. Zira İsrail'e nükleer bomba atmak Başar Esad için kendi balkonunu bombalamaktan farksız olacaktır. Ayrıca Esad hiç aptal biri değil.Bu yıl içinde Esad'ın sarayından gönderilen uzlaşmacı mesajlar İsrailli yetkililerin ödünü kopardı ve saldırganlığa yol açtı. İsrail hükümetlerini hiçbir şey bir Arap liderinin barış önermesinden daha fazla korkutamaz. Esad'ın mesajlarına yönelik tepkiler de 'Bize saldırmayı planlarken baştan aşağı yalanlar söylüyor' ile 'Barış öneriyor çünkü savaşmak
için çok zayıf' arasında değişti.
Bush Olmert'i kandırmış gibi
Bir Arap devletinin barış önerisini ciddiye alan tek İsrail başbakanı 1978'de sağcı Likud Partisi'nin başında bulunan Menahem Begin'di. Pek çok İsrailli, Begin'in Mısırlılarla barış anlaşması imzalamasına bakarak, bunun 'sadece sağcıların barışı sağlayabileceğinin' bir kanıtı olduğunu düşünüyor. Ancak işin doğrusu gönülsüz Begin'i İsrail ve Mısır'ın hayrına ama Filistin'in aleyhine olacak biçimde Camp David ve müzakere masasına sürükleyen dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter'dı.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in karşısındaysa çok farklı bir Amerikan yönetimi bulunuyor. Başkan George W. Bush ve çalışkan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, siyasi hayatında umutsuzca ayakta kalmaya çabalayan Olmert'in arkasından savaş rüzgârı yellemek için hiçbir çabadan kaçınmıyor. Kendisine yönelik yığınla yolsuzluk iddiasını ve geçen yılki hem rezil hem de ahlaksız Lübnan işgalindeki başarısızlığın halkta yarattığı küçümsemeyi aşmaya çalışan Olmert görünüşe göre yeni bir savaşın siyasi kefaretini ödemenin yolu olduğuna inanmaya başlamış.
Bu noktada Olmert'e tartışmalı meziyetlerini umutsuzca kanıtlamak isteyen siyaseten başarısız bir başka figür daha katılmakta; Filistinlilerle müzakereleri ertelemek için hep Suriye kartını oynamayı tasarlayan yeni savunma bakanı, eski başbakan Ehud Barak. Başbakanlığı sırasında Barak Filistinlileri hep Suriye'yle müzakerelere girişip, onları arka plana atmakla tehdit etmişti. Şimdi de zımnen Suriye'ye yönelik saldırı ihtimalini değerlendirirken, Filistinlileri boşlama tehdidi yöneltiyor.
Söz konusu tırmanışa geçen beş yıldaki Amerikan politikası yol açtı. Irak işgali öncesinde ortaya atılan 'Saddam Hüseyin'in tüm efsanevi kitle imha silahlarını Suriye'ye kaçırdığı'na dair iddialardan, bugünkü Suriye-Kuzey Kore nükleer ittifakı suçlamalarına kadar yaşananlara bakarsak, ABD'nin Suriye'yi yıkılacak çağdışı bir devlet olarak bellediği ve İsrail'i kendi kirli işini yapması için görevlendirdiği görülüyor.
Bu gerçekten de kirli bir iş. Pek çok İsrailli hâlâ 1973'te Golan Tepeleri'nde Suriyelilere karşı girişilen amansız muharebelerin sarsıntısını taşırken, halihazırdaki yalpalayan İsrail ordusunun geçen yaz Hizbullah karşısında aldığından daha kötü bir yenilgiyi Suriye cephesinde yaşayıp yaşamayacağını da merak ediyor. Ayrıca, ne kadar güçsüz olsa da, saldırıya uğraması halinde Suriye'nin elindeki Scud füzelerini kullanmaktan başka şansı kalmayacağının gayet farkındalar ki, bu füzelerin menzili tüm İsrail'i kapsıyor. Diğer yandan İsrailliler kendilerini savunacak karşı önlemlerin kanıtlanmış yetersizliği yüzünden zaten dehşet içinde.
2006'daki Lübnan savaşı sırasında İsrail'in kuzeyinde yaşayan binlerce
kişi kendilerini İsrailli-Rus oligark ve müstakbel politikacı Arcadi Gaydamak'ın ülkenin ortasında kurduğu mülteci kamplarında buldu. Kendi kendini yücelten özel teşebbüs devletin vatandaşlarına karşı yükümlülüğünü üstlendi. Yeniden böylesi bir hayırseverliğe bel bağlamak pek de çekici bir olasılık değil.
ABD'nin barış yoluna engel döşeme ve İsrail saldırganlığını destekleme yönündeki ısrarı sadece Suriye cephesinde kendini göstermiyor. İsrail'in Gazze'yi 'düşman mevcudiyet' ilan etmesine Rice'ın tepkisi ABD'nin de Hamas denetimindeki Gazze'yi düşman gördüğünü söylemek oldu. Bu, Amerikalıların, Barak ve Olmert'in Gazze'nin tüm altyapısını işlemez hale getirmeye yönelik ilan ettikleri plana verdiği yeşil ışık ve bu strateji muhtemelen insani bir felakete yol açacak.
İsrail Amerika'dan sıyrılmalı
Tüm bunlar Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a bazı şartlar dayatmak amacıyla kasımda Bush'un girişimiyle toplanacak 'barış zirvesi' kapsamında meydana geliyor. Abbas, Amerika ve İsrail'in seçilmiş Hamas liderliğini tanımama ve Hamas'a karşı Batı Şeria ve Gazze'de kanlı savaşlara girişme
baskısı yüzünden altındaki zemini kaybeden ahlaklı biri. Ona
dayatılacak herhangi bir anlaşma Filistin'de zaten yerlerde sürünen inandırıcılığının tamamen çökmesine yol açacaktır.
İsrail, Amerikan siyasetinin boğucu sarmalamasından sıyrılıp, Suriye ve Hamas'la anlaşmaya varma yönündeki kendi çıkarlarını ilerletmek için çabalamalı. Ancak polis soruşturmasından ve Lübnan'daki macerasına dair hazırlanan Winograd Komisyonu'nun nihai raporundan kurtulmaya çalışan Olmert Rice'ın arkasından gitmekle meşgulken, Barak da generallik
yaptığı eski günlere dönmeye hevesliyken, bunun gerçekleşme şansı
hiç olmadığı kadar az. (27 Eylül 2007)
radikal