İbrahim Karagül
Esir ticareti, işkence ihalesi ve Almanya!
Her yıl insan hakları raporları yayınlayanların, ülke ülke insan hakları sicili yazanların, bazı ülkeleri yerin dibine sokanların, insan haklarını bir çeşit dış politika argümanı olarak görenlerin, insan haklarını şantaj olarak kullananların, demokratik değerleri insanlığın ortak değeri olarak sunanların işledikleri cürümler bir bir ortaya çıkınca nasıl da şaşırıyoruz.
Uzun süredir tartışılan sorgu evleri, gizli cezaevleri, işkence merkezleri ile ilgili yepyeni bilgiler sızıyor kamuoyuna. Hangi ülkelerin bu trafikte ne tür roller üstlendiği, ülkelerin büyük çoğunluğunun Avrupa Birliği üyesi olduğu, bir çoğumuzun ziyaret ettiği şehirlerde sorgu evleri kurulduğu gibi.
Son olarak New York Times gazetesi, bu işkence merkezlerinin Almanya'dan yönetildiğini yazdı. Hepsi bu kadar değil, CIA uçuşları, esir ticareti, gizli sorgulamalar ve işkence organizasyonunun Almanya'dan yönetildiği ortaya çıktı.
13 Ağustos'ta yayınlanan haberde, CIA'nin gizli cezaevlerini Almanya'dan Frankfurt/Main'dan yönettiği bildirildi. Buradaki CIA şubesi 2003 yılından sonra, yani Irak işgal edildikten sonraki bütün trafiği yönetiyormuş.
Frankfurt'tan yönetilen gizli işkence merkezlerinin önemli bir bölümü deşifre oldu. Romanya'nın başkenti Bükreş'te ana caddede bir binada sorgu evi işletiliyor! Bir diğeri Fas'ta, çölde bulunuyor. Polonya'nın Kiejkuty kentinde bir başka CIA esir kampı işletiliyor. Deşifre olan dördüncü gizli yer Litvanya'da.
Ama bizler, İsrail Negev Çölü'nde, Ürdün'de, Tayland'da, Somali/Cibuti bölgesinde de gizli sorgu evleri işletildiğinden kuşku duyuyoruz. Yine işkence gemilerinde, ABD üslerinde olanları buraya almıyoruz bile. Frankfut'taki CIA çalışanları bile artık konuyu gizlemiyor, gazetelere bilgi aktarıyor.
Alman hükümeti ve istihbarat teşkilatı artık dünya medyasında yayınlanan konu hakkında hiçbir yorum yapmıyor. Düşünün; sayısı bilinmeyen ve dünyaya yayılan işkence merkezleri Frankfurt'tan yönetiliyor, "CIA uçuşları" olarak bildiğimiz trafik buradan yönetiliyor, onlarca, yüzlerce insan "köle ticareti yapar gibi" bu trafikte taşınıyor ve söz konusu gizli yerlerde tutuluyor. Almanya sadece susuyor.
Şaşırmıyorum susmasına. Her ülke susuyor çünkü. Her ne kadar bu trafik Frankfurt'tan yönetilse de, hemen bütün AB üyelerinin, AB dışındaki bir çok ülkenin "esir ticareti" konusunda ABD ile anlaşma yaptığını biliyoruz. Bazı operasyonların Paris'ten yönetildiğini de biliyoruz. En az otuz altı ülkenin belli bir koordinasyonla çalıştığını, istihbarat kuruluşlarının CIA tarafından bu iş için kullanıldığını da.
Bir zamanlar "Türkiye'de bu işe imza koyan kim" diye sormuş ve şunu yazmıştım: "Gelin Türkiye'yi bu kirli işten kurtaralım. Siz gizleseniz de, dostlarınız sizi ele verecek. Bir gün hem de bu işin patronu olan ABD çevreleri bazı şeyleri sızdıracak. O zaman sizi koruyacak bir gizlilik örtüsü de kalmayacak." İnanıyorum buna.
Bu yerlerdeki insanlara ne oluyor. Bir çok ülkeden işkence uzmanı buralarda çalışıyor. Psikologlar çalışıyor. Doktorlar çalışıyor. Daha birkaç gün önce, İnsan Hakları İçin Doktorlar Örgütü adlı kuruluş, buralarda çalışan doktor ve psikologların suç işlediğini, yaptıklarının "mahkumlar üzerinde deney yapma" anlamına geldiğini açıkladı. Söz konusu doktorların Cenevre Sözleşmesi hükümlerine göre suçlu oldukları belirtiliyor.
Bunları niye yazıyorum. Aynen devam ettikleri için. Bugün bizler her şey geçmiş gibi gelse de, bu sorgu evleri çalışmaya devam ediyor. CIA uçuşları devam ediyor. Bunlar şirketlere ihale ediliyor. Bu alanda çok büyük bir sektör oluşmuş durumda.
Dikkat edin, gittiğiniz bir şehirde, yürüdüğünüz bir caddede, baktığınız bir binada işte bu evlerden biri olabilir. Tıpkı Bükreş'te olduğu gibi.
Yeni Şafak