Abdurrahman Dilipak
Eylül’ün ortasına geldik
Farkında mısınız, zamanın bereketi kayboldu. Eylül’ün ortasına geldik. Ve sonra Ekim, Kasım, Aralık.. Yıl bitti!
Ekim’de üniversiteler açılacak. Eylül’de okullar açıldı ama tartışma bitmedi.
Matemlerin de, bayramların da ruhaniyetini yaşayamıyoruz ve zaman hızla akıp gidiyor.
Geleceğin belirsizliği insanları korkutuyor. Ve bu belirsizlik insanları daha karamsar, daha öfkeli yapıyor.
Batıda intihar olayları olağanüstü ölçüde artmış. “Ölüm” bir tefekkür konusu olarak değerlidir. Ama sürekli ölümü düşünmek, işi “fobi”ye dönüştürüyor. Sürekli maskeli insanlar görüyorsunuz ve her gün ölüm istatistikleri açıklanıyor ve bu konu tartışılıyor.
Önümüzde 29 Ekim var. Cuma’ya denk geliyor. Eskiden insanlar tatil programı yapardı, 3 gün tatil. Şimdi insanlar evlerine çakılıp kalacaklar.
Bir de PCR ya da aşı kıskacına sıkışmış insanların psikolojik gerilimi var. Yazık değil mi bu insanlara.
29 Ekim’de göreceksiniz yine rejim tartışması yapılacak. Anayasa konuşuluyor ya bir yandan da Cumhuriyet’in niteliklerini gündem yapacaktır birileri.
Seçim tartışmaları 2023’ü beklemeyecek bu gidişle. Gündemde sadece seçim barajı ve seçim ittifakı yok. Dar bölge de var, siyasi partiler yasası da, seçim yasası da. Ve tabii zaten uzan zamandır Anayasa konusu gündemde. Anayasa değişikliği ile başkanlık sisteminde revizyon gerektirdiği düşünülen konularla ilgili bir takım değişiklikler sözkonusu.
Eylül bu anlamda sakin geçecek. Ekim ayı her anlamda çok hareketli bir ay olacağa benziyor. Bu sadece iç politika ile ilgili değil, bölge politikaları ve uluslararası politikalarla da ilgili olacak. CoVID konusunda da yeni bir süreç başlayacak.
Bundan sonra TransHumanizm ve NeuraLink konusunu daha çok duyacağız. Buna bağlı olarak 5G ve Starlink’i de.
Bölge politikası derken, sadece Irak ve Suriye değil, İsrail, Lübnan konusu da, Filistin konusu da yeniden gündem olacak.
ABD’de Biden sonrası ve Kamala Harris dönemi ile ilgili yeni birtakım gelişmeler de olabilir ama bu biraz da Trump’ın, daha doğrusu Cumhuriyetçilerin nasıl bir politika izleyeceği ile de ilgili. Çin, Rusya, İngiltere ve AB zaten hep gündemde olacak ama, Türkiye’yi daha yakından ilgilendiren bir konu da, Dahlan senaryosunun Biden yönetimi döneminde yeniden revize edilmesi ve burada Türkiye’nin üstlenmesi sözkonusu olan rol ile ilgili olacak.
Bu açıdan Türkiye ABD ve İsrail ilişkilerinin bundan sonraki seyrine dikkat. Ve hatta Türkiye ile BAE arasında kurulan sıcak temas bu anlamda önemli. Bunun Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Afganistan ilişkilerini de ne şekilde etkileyeceğini yakın gelecekte göreceğiz.
Tabii sürece ilişkin ve ülkelerin iç politikaları ve dengelerindeki dalgalanmalar sebebi ile gelecek konusunda kimse kendinden ve karşısındakinden emin değil. Bu ciddi bir kuşkuya dayalı istikrarsızlık sebebi. Çünkü her yerde her an her şey olabilir.
Diğer bir konu, mevcut politikaları bu şekilde sürdürmek de imkansız ölçüsünde zor ve bu konjonktürde bir politika değişikliği de aynı şekilde çok zor. Çünkü Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali de var. İnsanlar da ülkeler de bugün daha iyisinden önce mevcudu koruma kaygısında ve bu sebeblerden kimse risk almaya yanaşmıyor.
Görünen o ki, Eylül daha sakin geçecek dünya için, ama bizi zor bir Ekim bekliyor. Ekim’de rüzgar ekenler, yeni yılda fırtına biçerler.
Uluslararası politikada zaaf gösterenler, bugünkü konjonktürde iç politikada zorlanırlar. İç politik dengeleri sağlamada zorlananların dış politikada işleri daha da zor olacaktır. İç ve dış dengeleri bugünkü şartlarda birlikte kontrol etmek çok daha zor olacak. Birileri de, bu konjonktürü, elindeki güç ve imkanları da kullanarak emrivaki politikaları ile bulanık suda balık avlamak isteyebilir. Tabii ki, bu işleri daha içinden çıkılmaz hale getirebilir. Bunların başında da ABD ve Çin krizi var. AB ülkelerinin kendi içlerinde devam eden sorunlar var ve dünyanın bilinen krizleri var.
Uluslararası sistem aslında krizleri çözmek değil, kontrol etmek istiyor. Bunun adı zaten onlar daha önce “Kontrollü bunalım stratejisi koymuşlardı. Kriz onların müdahalelerine imkan sağlıyordu. Bu bir soğuk savaş taktiği idi. Bugün de bunun adına vekalet savaşları dediler. Birileri maşa varken elini ateşe uzatmıyor ve bu yolu deniyor.
Zor bir Ekim’e bugünden hazırlanırsak, belki korkulan gelişmeler konusunda daha başarılı olabiliriz. Onun için halkın nabzını ve dünyanın ve bölgenin nabzını iyi tutmak gerekiyor. Akıllı, dürüst ve cesur olursak Allah’ın yardımı bize daha kolay ulaşır ve o zaman korktuklarımızdan emin olabiliriz. Yoksa Allah işlerimizi sarp dağlara sardırabilir. Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.
Selâm ve dua ile.