Fazla Muhtıra Ciddiyeti Bozar!

Fazla Muhtıra Ciddiyeti Bozar!

Vakit gazetesinin Lütfü Oflaz ile yaptığı haftanın sohbeti...

- Lütfü Bey; Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bu hafta başında Harp Akademileri’nde yaptığı “Sabrımızı zorlamasınlar” şeklindeki tehditvari konuşmayı yeni bir muhtıra olarak değerlendiren medya organları oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Fazla tıraşın cildi bozduğu gibi fazla muhtıra da ciddiyeti bozar! Bakıyoruz da, Genelkurmay Başkanı’nın muhtıra olarak değerlendirilen ne çok konuşması var. Bu kadar çok muhtıra işin ciddiyetini bozmaz mı? Genelkurmay Başkanı Hükümet’e, Meclis’e karşı muhtıra olarak değerlendirilen bu kadar çok konuşma yaparsa, o konuşmaların ciddiyeti kalır mı? İşte holding medyasının değerlendirmesine göre, Genelkurmay Başkanı Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmayla, sivil anayasa yoluyla, cumhuriyetin laik, demokratik, üniter yapısını değiştirmeye ve ordunun konumunu zayıflatmaya çalışanlara gözdağı vermiş. Gönül arzu ederdi ki Genelkurmay başkanlarımız ikide birde hükümetlere, Meclis’e muhtıra gibi gözdağı vereceklerine, bu gözdağlarını vermeleri gereken yerlere versinler. Mesela ABD askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirdiğinde, ABD yöneticilerine “O çuvalı alır kafanıza geçiririz” diye muhtıra gibi gözdağı versinler. Yine İsrail savaş uçakları sınırlarımızdan birkaç kilometre içeri girip hava sahamızı ihlâl ettiklerinde, İsrail yöneticilerine “Gökkubbeyi başınıza geçiririz” diye muhtıra gibi gözdağı versinler. ABD askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirdiğinde, ABD savaş gemisi Türk savaş gemisini arkadan füzeleyip askerlerimizi öldürdüğünde, İsrail uçakları Türkiye sınırlarından içeri girip yakıt tanklarını atma cüreti gösterdiğinde Genelkurmay başkanlarımız neden bu kadar sessizler? Oysa Genelkurmay başkanlarımızın, komutanlarımızın asıl görevi bu gibi durumlarda konuşmak, tavır almak, gerekeni yapmak değil mi? Genelkurmay başkanlarımızın, komutanlarımızın kendi hükümetlerine, kendi Meclis’ine muhtıra gibi gözdağı vermek yerine Türk subaylarına düşmanca tavır gösteren, Türkiye sınırlarını ihlâl eden ABD’ye de, İsrail’e de gözdağı vermeleri gerekmez mi?

SİVİL ANAYASA İSTEMEYEN SİVİLLER!
- Darbeci generallerin yapımı olan 12 Eylül Anayasası’nın yerini alacak sivil anayasa çalışmalarını TÜSİAD, YÖK, holding medyası, yüksek bürokrasi, yüksek hukukçular baltalamaya çalışıyor. Bu da ortamın gerilmesine neden oluyor. Sizce bu kesimler sivil anayasaya neden karşılar?

- Ortamın gerilmesinin, sinir katsayısının artmasının sonucunda zaten sivil anayasa çalışmaları sinir anayasa çalışmaları halini aldı! Bunu belirttikten sonra gelin sivil anayasayı kimler ister sorusuna cevap arayalım. Hiç şüphesiz ki sivil anayasayı sözde değil özde siviller ister. Peki mesela yüksek bürokrasi, YÖK ve onun rektörleri, TÜSİAD, holding medyasının yöneticileri sözde değil özde siviller mi? Bunlar sözde değil özde sivil olsalar, tüm darbeler gibi 12 Eylül darbesini de desteklerler miydi? Bunlar sözde değil özde sivil olsalar, her darbede emir komuta zincirine girerler miydi? Darbeci generallerin karşısında esas duruşa geçerler miydi? Bunlara ille de sivil denecekse “sivil generaller” denmesi en doğrusu olmaz mı? Zaten 12 Eylül Anayasası da darbeci generaller ile işte bu sivil generallerin işbirliğiyle yapılmadı mı? 12 Eylül Anayasası darbeci generaller kadar işte bu sivil generallerin de eseri sayılmaz mı? Öyleyse bu kesimlerin 12 Eylül Anayasası’nın yerini alacak sivil anayasaya hep birlikte karşı çıkmaları normal değil mi? Bu kesimlerin 12 Eylül Anayasası’nın yerini alacak sivil anayasa çalışmalarını baltalamaları normal değil mi?

HÜKÜMET AKP Mİ, ADM Mİ?
- Holding medyasının patronu Aydın Doğan’a ait POAŞ’tan sonra yine ona ait iki holdingin vergi borçlarının onda dokuzunun silindiği ortaya çıktı. Ne diyorsunuz buna?

- Malumunuz Aydın Doğan’ın sahibi olduğu POAŞ’ın devlete olan 1.2 katrilyonluk borcunun 1 katrilyonu silinerek kendisine büyük bir kıyak yapılmıştı. Ardından, uzun süre kamuoyundan gizlenen bir işlemle Aydın Doğan’a ait iki holdingin devlete olan borcunun 30 trilyonunun silinerek kendisine bir kıyak daha yapıldığı ortaya çıktı. Peki Aydın Doğan’ın cebine konan 1 katrilyon 30 trilyon lira kimin cebinden çıktı? Hiç şüphesiz şu fakir milletin cebinden çıktı. Şu fakir milletin hakkını, tüyü bitmemiş yetimin hakkını Aydın Doğan’a yedirenlere yazıklar olsun. Bu para Aydın Doğan’a haram olsun! Ne yazık ki Aydın Doğan’a AKP Hükümeti’nin yaptığı bu kıyaklardan sonra, AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, bir hafta kadar önce eşi benzeri görülmemiş bir kıyak daha yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bayındırlık ve İmar Komisyonu, Aydın Doğan’a 2 milyar 50 milyon dolarlık ilave rant sağlayan Hilton arazisi projesine onay verdi. Bilindiği gibi, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun “Hilton arazisine tek bir metrekare ilave inşaat yapılamaz” şeklinde karar vermesine rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bayındırlık ve İskan Komisyonu, buradaki inşaat iznini tam da Aydın Doğan’ın istediği gibi 5 kat artırıverdi. Ve 43 bin metrekareden 238 bin metrekareye yükseltiverdi. Böylelikle Aydın Doğan’ın Hilton arazisinden elde ettiği rant 450 milyon dolardan 2.5 milyar dolara fırlayıverdi. Sonuçta Aydın Doğan Medyası, “Malezya oluyoruz” dedi, allem etti, kallem etti ve AKP’den patronları Aydın Doğan için ne istediyse elde etti. Yahu oldu olacak AKP hükümetten gitsin, yerine ADM hükümete gelsin! Her istediğini yaptıracak olduktan sonra, ADM, yani Aydın Doğan Medyası hükümet olsa daha iyi olmaz mı?

Vakit