Fikir"den Simge"ye... Koz"dan Kaz"a!

Fikir"den Simge"ye... Koz"dan Kaz"a!

Politikada başlayan simgeleşme artık Akçaabat Köftesi’nin muhafazakârlığı, limonlu karidesin batılılığı ifade etmesine kadar düşmüştür.

Fikir"den Simge"ye... Koz"dan Kaz"a!



Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek, deniz yüzeyindeki "kaya parçaları"nın, "denizin alçalmasıyla" ortaya çıktığını söyler ve onların "seviye"lerinin, ancak "deniz seviyesinin alçalması kadar" olduğunu ifade eder.

Demek oluyor ki;
Ortaya çıkan kaya parçaları, onların "yüksekliğinin" değil, "deniz seviyesinin düştüğünün göstergesi"dir!..
Kapatılan Refah Partisi"nin milletvekillerinden sayın Cevdet Akçalı, merhum Üstad"ın bu tesbitini "ülke"lere uyarlayıp, diyor ki;
"Bir ülkenin genel kültür seviyesi düşmeye başladığı zaman fikirler ideolojiye, ideolojiler sloganlara ve sloganlar da simge haline dönüşür.
Bu oluşuma bakarak bir ülkenin genel kültür seviyesini ve gelişmişlik düzeyini anlamak mümkündür."
Çarpıcı bir tesbit...
Gerçekten de öyle değil midir?..
"Fikrî seviye" düştükçe; "fikir"ler "ideoloji"ye, ideolojiler "slogan"lara, sloganlar da "simge"lere dönüşür!..
Tabiî, her "dönüşüm" esnasında; "aşınma"lar, "öz"den uzaklaşmalar, "yozlaşma"lar ve giderek "toz"a dönüşmeler yaşanır!..
Sonuçta;
"Kavramların içi boşaltılır!"
O hâle gelir ki;
"Asıl" ortadan kalkar, konuşma ve tartışmalar "simge"ler üzerinden yürütülmeye başlanır!..
MARKSİZM VE KEMALİZM
Sayın Cevdet Akçalı, haftalık "Dünya Gündemi" gazetesindeki yazısında, buna ilk örnek olarak "Marksizm"i veriyor ve diyor ki;
"Karl Marx bir tez ortaya atmıştır. Bu tezi Lenin ideoloji haline getirmiş ve tezin tartışmasını ortadan kaldırmıştır.
Bu ideolojiye sahip çıkan Stalin ideolojiyi sloganlara dönüştürmüştür.
Sovyet Rusya"nın tarihini okuduğunuz zaman aklınızda sadece sloganlar kalır ve sloganlardan sonra da "Kızıl Yıldız" bütün Sovyet felsefesinin simgesi haline gelmiştir."
Akçalı, daha sonra "Türkiye"den bir örnek" veriyor:
"Türkiye"nin kültür düzeyinin her geçen gün daha aşağıya düştüğünü söylemek ve iddia etmek yanlış değildir.
Atatürk bir aksiyon adamı olarak Anadolu Kurtuluş Hareketi"ni başarmış ve fikir adamı olarak da bazı ekonomik ve sosyal önerilerde bulunmuştur.
Atatürk"ün yaptıkları ve fikirleri Kemalizm ideolojisine dönüştürüldüğü zaman, onun fikirleri üzerinde tartışma kapıları kapanmış ve bunun sonucu olarak da Kemalizm sadece sloganlarla ifade edilir bir hale dönüştürülmüştür.
Ne gariptir ki bu sloganlar da bugün simgeler haline dönüşmüş bulunmaktadır. Düşününüz ki bir ülkenin cumhurbaşkanı; klasik batı müziği konserinde bir senfoni dinlerken sahneye çıkmış ve "İşte Atatürk, işte Batı medeniyeti, işte çağdaş Türkiye budur" diye işaret etmiştir."
Sonra, "başından geçen bir hadise"yi aktarıyor Cevdet Akçalı;
"Refah Partisi"nden TBMM"de milletvekili olarak bulunuyordum. Yüksek rütbeli bir emekli generalle sohbet ediyorduk.
General, bana ulu orta bir sual sordu:
- Siz Refah Partililer neden Atatürk"e karşısınız?
Ben bu suale başka bir sualle cevap verdim.
"Bunu nerden çıkarıyorsunuz?"
"- Hani senin yakanda neden Atatürk rozeti yok?" dedi.
Cevabım da, "Rozet bulsaydım takardım" oldu.
Bunu duyunca cebinden bir Atatürk rozeti çıkardı ve kendi eliyle göğsüme taktı. Bu davranışlarıyla, yüzünden fevkalade mutlu olduğunu anlıyordum.
Sohbetimize devam ettik. Bir süre sonra muhatabıma damdan düşer gibi bir sual sordum.
- Siz Müslüman mısınız?
Biraz şaşırmış olan cevap geldi:
- Elbette, Elhamdülillah Müslüman"ım.
Sual sormaya devam ettim.
- Pekâlâ, yakanızda neden bir "Bismillah rozeti" taşımıyorsunuz?
Böyle deyince, şaşırdı.
Yukarıda anlattığım konuşma Türkiye"nin içinde bulunduğu durumu aynen aksettiren bir olaydır.
Atatürk"ün fikirlerini bir ideoloji haline getiren zihniyet, Atatürk sevgisini bir rozet simgesine bağlayacak hale gelmiştir."
KARİDES, BATILILIĞIN SİMGESİ!
"Kültür seviyemiz"in nerelere düştüğünü göstermek açısından, "CHP Gecesi"ne katılan bir "yazar"ın yazısından "notlar" da aktarıyor Cevdet Akçalı!..
Bu yazar, "Baykal"ın Özel Kalem Müdürü Hanımefendi" tarafından titizlikle belirlenen "yemek mönüsü"ndeki olağanüstü özene dikkat çektikten sonra, şunları yazmış:
"Nefis Akçaabat Köftesi"yle YERLİ bir vurgu yapılırken limonlu karides ile partinin BATILI ve çağdaş yüzüne gönderme yapılıyordu. LAİK Parti imajını belirleyen unsurlar ise "şarap markalarında" ortaya çıkıyordu."
İşte bu yazıyı aktaran Cevdet Akçalı; "yani" deyip, ekliyor:
"Yani Akçaabat köftesi muhafazakârlığın, limonlu karides batılılığın ve şarap markaları da laikliğin simgesi haline gelmişti."
"KOZ" DERKEN "KAZ" ALMAK!
Akçalı; "tabiî, durum bu kadar basit değil" deyip, "parti"lere getiriyor sözü:
"Siyasi partilerimizin çoğu kendi yerlerinden ve programlarından rahatsız olmalı ki daima karşılarındaki partilerin ellerinden kozlarını almaya çalışmışlardır."
Tabiî, araya şu "saplama"yı yapmayı da ihmal etmiyor:
Karşı oldukları partinin "koz"larını almak isterken bazen "kaz"larını alıyorlar.
Ve, devam ediyor Akçalı:
"Hatırlardadır ki Demokrat Parti, Atatürkçü olduğunu ispat etmek için Atatürk kanunu çıkarmıştır. Turgut Özal milliyetçi ve muhafazakâr görünümünden rahatsızlık duyarak liberal olduğunu ifade için hanımını İstanbul ANAP il başkanlığına getirmiştir.
Politikada başlayan bu simgeleşme artık Akçaabat Köftesi"nin muhafazakârlığı, limonlu karidesin batılılığı ifade etmesine kadar düşmüştür."
"TESETTÜR"DEN... "TÜRBAN"A!
Sayın Cevdet Akçalı"nın bu yazısı, son derece "ufuk açıcı" geldi bana!..
Bir an için düşündüm de; bizim de bugün yaptığımız; aslında "sembol"ler üzerinden yürütülen bir mücadele değil mi?..
Malûm;
Onlarca yıl önce tartışmalar, "tesettür" üzerinden yürütülüyordu!..
Sonra, "tesettür"ün alanı daraltıla daraltıla "başörtüsü"ne indirgendi!..
Bir ara, "başörtüsüne yasak" getirildi ve "çözüm" olarak da "türban" gösterildi!.. Tam "türbana razı" olunmuştu ki, bu defa da türbanı "siyasal simge" diyerek yasakladılar!..
"Bere"li çözüm, "peruk"lu çözüm derken, bir de gördük ki, "tesettür" kavramı tamamen rafa kaldırılmış!..
Şimdi, onların "kavram kulvarı"na girdik... "Tesettür"ü "başörtüsü"ne, başörtüsünü "türban"a, türbanı "bere"ye, bereyi "peruk"a indirgedik!..
Ve, bugün... Hepsi "yasak!"
Bu da gösteriyor ki;
"Fikir"lerin "ideoloji"lere, ideolojilerin "slogan"lara, sloganların "simge"lere dönüşmesine kesinlikle izin vermemek ve "asıl"ları muhafaza etmenin mücadelesini yürütmek gerekir!..
Aksi halde;
Sayın Cevdet Akçalı"nın da dediği gibi; birilerinin elindeki "koz"ları almak isterken; pekalâ "kaz"ları almak mümkündür!..
Hayır, "kaz"lar da dert değil!..
Ama o kazlar, bir de "caz"a başlarsa var ya, işte o zaman yandı gülüm keten helva!..
"Koz" derken, bir de bakmışsın "toz" oluvermişsin!..
Tıpkı, "Vatansever" olarak yola çıkanların, "vatansoyar"lığa dönüşmesi gibi!..
Bilmem, anlatabildim mi?!?.


Vakit / Hasan Karakaya