Filistin bu kumarı hak etmiyor

Filistin bu kumarı hak etmiyor

Abbas'ın Hamas üzerinde baskı kurmak için erken seçim çağrısı yaparak oynadığı kumar, Filistin'i kanlı bir iç savaşa sürükleyecek bir düşmanlık oluşturdu.

Abbas'ın Hamas üzerinde baskı kurmak için erken seçim çağrısı yaparak oynadığı kumar, Filistin'i kanlı bir iç savaşa sürükleyecek bir düşmanlık oluşturdu. Yıllarca hep birlikte İsrail'e direnmiş Filistinliler, kendi liderlerinin yol açtığı bu kavganın parçası olmayı hak etmiyor


ABDULBARİ ATWAN

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas başkanlık ve meclis seçimleri çağrısında bulunarak ters sonuçlar vermeye başlayan tehlikeli bir kumar oynadı. Batı Şeria ve Gazze'de işgal altında bulunan Arap toprakları bu yazının yazıldığı saatlerde, el Fetih'le Hamas yandaşları arasında iki kişinin ölümüne ve 20 kadarının yaralanmasına yol açan bir çatışma sahasına dönüştü.

Hamas, Abbas'ın çağrısını meşru bulmadığı için reddetti. İslami Cihad gibi başka Filistin grupları da aynı şeyi yaptı. Bu adımı, Yasir Abdu Rabbuh ve eskiden komünist olan Halk Partisi liderlerinin yanı sıra, başkanlık ofisine yakın bir dizi Filistinli dışında hiç kimse desteklemedi.

Abbas da seçim çağrısı yaparken tereddüt içindeydi ve bu tereddüt seçimler için belirli bir takvim belirlenememesinde görüldü. Sanki Abbas bu çağrıyla Hamas üzerinde baskı kurmak istiyordu. Fakat hesapları hatalıydı. Çünkü bu çağrı diyaloğun yeniden başlatılması yönündeki umut ışıklarını söndürdü ve yıllar olmasa da aylar sürecek kanlı bir iç savaşa yol açabilecek bir husumet oluşturdu.

Hamas reddetmekte haklı

Abbas'ın kumarına İsrail-ABD-Britanya üçlüsünün desteği de, başkanın misyonuna dair şüphe ve soru işaretlerini artırmakla kalmayıp, el Fetih'in Hamas'taki rakiplerini de orta ve uzun vadede güçlendirecek. Zira Filistin halkı kendisini birçok defa inciten ve komplolarını sürdüren bu üçlüye güvenmiyor artık.

Hamas, yeni seçimler düzenlenmesini reddetmekte ve hükümetini devirmeyi, kazandığı son seçimlerin sonuçlarını iptal etmeyi hedefleyen bu adımın meşru olmadığında ısrar etmekte haklı. Aynı sonuçlara, yani Filistin halkını aç bırakan ablukayı sürdürecek, Batılı ve bazı Arapların yeni hükümeti de boykot etmesine yol açacaksa, seçim düzenlemenin ne faydası var ki? Acaba Filistin halkının durumu da Irak halkınınki gibi mi olacak? Yani Filistinliler bir yıl içinde geçici seçimler, anayasa oylaması ve kalıcı meclis seçimleri için iki-üç defa sandığa mı gidecek? Sonrasında da bu seçimlerin kanlı iç savaş, güvenlik ve hizmetlerin yokluğuyla yolsuzluğun yayılması dışında hiçbir şey getirmediği mi ortaya çıkacak?

Abbas, Filistin halkının demokratik tercihine vurgu yaptı ve bu halkın yönetimin kaynağı olduğunu ifade etti. Bunlar doğru sözler ancak halk kendi sözünü dokuz aydan kısa bir süre önce söyledi; oyunu yolsuzluk ve ihmalkârlığa karşı kullandı. Yeni seçimlerin boğucu ambargo ve maaşların ödenememesi sonrası meşru olacağını ve halkın gerçek tutumunu ifade edeceğini düşünmüyoruz.

Abbas'ın demokrasi girişimine kendi partisi Fetih çevrelerinde, yani yeni devrim ve merkez konseyinin seçimi için partinin genel kongresini toplayarak başlamasını temenni ederdik. Zira el Fetih'in halihazırdaki bütün kurumları kurudu; yenilenmeye ve yeni kan pompalanmasına ihtiyaç var. El Fetih hareketine ve lider kadrosuna eski yüzlerin hâkim olması mantıkdışı.

Abbas'ın bu seçim adımının Hamas'tan çok Fetih aleyhine olmasından endişeliyiz. Çünkü Filistin direnişine 30 yılı aşkın süre liderlik etmiş ve sonuncusu Yaser Arafat olan binlerce şehit vermiş bu hareket parçalanma tehdidi altında. Bunun işaretlerini, hareketin merkez kurulunun gizli sekreteri Faruk Kadumi'nin Hamas liderlerinden Halid Meşal, İslami Cihad Genel Sekreteri Ramazan Abdullah Şallah ve Halkçı Cephe üyesi Mahir El Tahir'le Şam'da yan yana durmasında gördük. Bu oluşum Abbas'ın erken seçim çağrısını reddetti ve bu adımı meşruluğa karşı yapılmış bir darbe olarak değerlendirdi.

Abbas ayağını Filistin topraklarına basmamış bazı liderleri alaya alırken aslında sürgünde yaşayan 8 milyon kişiden çok kendisini kınıyordu. Zira yakın zamana dek kendisinin de onlardan biri olduğunu; ülkeye ancak Filistin'in haklarını ihmal eden, yerleşim birimlerinin sayısını artıran ve İbrani devletine yönelik tecridi kıran Oslo Anlaşmaları sonrasında geldiğini unuttu.

Hamas da sonuçları belli olan bir siyasi çalışmaya girdiği için şartların kötüleşmesinin sorumluluğunu kısmen taşıyor. Fakat ablukanın ve güvenlik yokluğunun sorumlusu Hamas değil. Çünkü Hamas boş bir hazine ve 2 milyar dolardan fazla borcu olan bir hükümet devraldı. Hamas seçildiğinde, yolsuzluklar ve yetkililerin bir kısmının İsrail ve yabancı istihbarat organlarıyla işbirliği yapması sebebiyle güvenlik yokluğu zirvedeydi.


Düşmanı unuttular

Filistin halkının şaşırtıcı bir hızla kaydığı bu kanlı trajediden çıkış noktası, halk ve direniş üzerinde yük haline gelen bu çürümüş yönetimin feshedilmesidir. Çünkü bu yönetim Filistin'in önceliklerini alaşağı etti ve Filistin direnişini gerçek amacından, yani toprağın işgalden kurtarılmasından saptırıp iç savaşa götürdü. Zira hangi yönetimin başbakanı Refah geçidinde İsrail'in hakaretine maruz kalıyor, kendisine izin verilmesini bekleyerek kaldırımda bir dilenci gibi oturuyor ve sınırdan geçerken konvoyu silahlı saldırıya maruz kalıyor?

Bizler iktidarın siyasi ve demokratik yolla yenilgiye uğratılmasını beklerdik. Ancak kurşunlar ve bombalarla diyalog kurmak veya toprağı işgal eden, binlerce kişiyi esir alan ve her gün katliam yapan düşmanı unutmak sürpriz bir durum ve bütün kırmızı çizgiler ihlal ediliyor.

Hayır şerrin içinden de gelebilir. Bunu üzülerek söylüyoruz. Belki de bu çöküş kurtuluşun, şartların düzelmesinin başlangıcı olabilir. Filistin halkı geçen yüzyıl boyunca verdiği bütün kurbanlar sonrası kendi evlatlarının yarattığı bu alçalmışlığı hak etmiyor.

(Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, genel yayın yönetmeni, 18 Aralık 2006)