Filistin'e İsrail Komplosu
Filistinliler'in İsrail' tanımaları gerekmiyor. Oslo Anlaşması'nda bunu zaten yapmışlardı. İsrail daha fazlasını istiyor. Filistinliler şimdi İsrail'i Yahudi devleti olarak tanımak zorunda.
İsrailli yazar ve barış eylemcisi Uri Avnery, ABD'nin Annapolis kentinde dzenlenecek Ortadoğu Konferansı'nı "bir deli kuyuya taş atar kırk akıllı çıkaramaz" sözüyle özetledi. Çoğu siyasi girişimler gibi Annapolis toplantısının da 'kazara' başladığını savunan Avnery, Bush'un yapacağı konuşma için dikkatleri Irak ve Afganistan'daki fiyaskolardan çekecek ve 'basit, ümit verici ve yutulması kolay', muhtevası olacak bir konu aradığını, bu esnada İsrail-Filistin barış süreci fikrinin ortaya çıktığını yazdı.
Uri yazısını şöyle sürdürdü:
"Uluslararası toplantılar her zaman hoştur. Televizyonda iyi görünür. Fotoğraf için birçok fırsat sunar, iyimserlik yayar. Toplanıyoruz çünkü varız. Ve Bush da 'toplantı' fikrini seslendirdi. Öncesinde hiçbir stratejik planlama, dikkatli hazırlık yapılmaksızın. Ne açık bir hedef, ne gündem, ne davetliler. Bu durum bile bütün bu girişimdeki ciddiyetsizliğe işaret ediyor. Bu durum, politikanın nasıl yürütüldüğüne aşina olmayan insanlar için şok edici olabilir.
Fikir gündeme getirildiği andan itibaren geri dönüş olamazdı. Toplantı ilan edildikten sonra bu, önemli bir girişim halini aldı. İlgili bütün tarafların uzmanları, kendi çıkarlarına olacak istikamette delicesine çalışmaya başladı. Bush ve Condoleezza Rice, ABD'nin barış ve demokrasinin gelişmesi için ne kadar gayret sarfettiğini gösterecek etkileyici bir toplantı istiyor. Kissinger'ın başarısız olduğu yerde nasıl muvaffak olduklarını kanıtlayacak bir toplantı. Jimmy Carter İsrail-Mısır barışını İsrail-Filistin barışına çevirmekte başarısız oldu. Bill Clinton Camp David'de başarısız oldu. Eğer Bush bütün gayretkeş seleflerinin başarısız olduğu işin üstesinden gelirse, aralarında en büyük olduğunu göstermeyecek mi? Ehud Olmert, İkinci Lübnan hezimetinin kötü hatırasını silmek ve kendisini, hakkındaki bir düzine adli soruşturmadan kurtarmak için büyük siyasi bir kazanım elde etme ihtiyacında. Hevesleri sınır tanımıyor. Suudi Kralı'nın elin sıkarken fotoğrafının çekilmesini istiyor. Daha önceki hiçbir İsrail Başbakanının ulaşamadığı bir başarı... Mahmud Abbas, Hamas ve başında olduğu El Fetih içindeki muhalflerine, eşit bir muhatab olarak dünya liderleri arasında kabul görmek suretiyle, Yaser Arafat'ın ulaşamadığı bir başarıyı nasıl elde ettiğini göstermek istiyor.
SAHTE POKER OYUNU
Ama bütün bunlar boş umutlardan ibaret. Hiçbirinin anlamı yok. Basit bir nedenden dolayı: Hiçbr tarafın elinde ortaya koyacak sermayesi yok. Bush iflas içinde. Annapolis'te başarılı olmak için İsrail'i, gerçek bir Filistin devletinin kurulması, Doğu Kudüs'ten vazgeçilmesi, Yeşil Hat'tın düzenlenmesi, mülteci sorunu konusunda üzerinde uzlaşılan bir formül bulunması gibi gerekli adımları atmaya zorlamak mecburyetinde. Ama Bush istese bile İsrail üzerinde en ufak baskı kurabilecek durumda değil. Seçim sürecinde Evanjelik ve Yahudi lobileri, Neoconlarla birlikte, İsrail hakkındaki tek bir eleştiri kelimesini dahi cezasız bırakmayacaktır. Olmert daha da zayıf durumda. Hükümeti, sadece Knesset'te başka seçeneği olmadığı için ayakta. Koalisyonu başka her ülkede faşist olarak adlandırılacak (tarihi nedenlerle İsrailliler bu tabiri kullanmaktan hoşlanmıyor) unsurlar içeriyor. Anlaşma istese dahi ortakları, en ufak bir taviz vermesine engel oluyor.
Bu hafta Knesset, Kudüs'ün sınırlarındaki herhangi bir değişiklik için üçte iki çoğunluk gerektiren bir yasayı kaul etti. Bu, 1967'de ilhak edilen bir uzaktaki Filistin köylerinin birinden bile vazgeçemeyeceği anlamına geliyor. Mahmud Abbas, Yaser Arafat tarafından konulan şartlardan uzaklaşamaz. Zaten Gazze'yi kaybetti, Batı Şeria'yı da kaybedebilir. Şiddet tehdidinde bulunursa, herşeyini kaybedecektir: Bush'un takdiri ve İsrail'in işbirliğini. Üç poker oyuncusu masada oturacak ve oyuna başlamış gibi görünecek ama hiçbirinin masaya koyacak beş kuruşu yok.
İSRAİL'İN ENGEL ÇIKARMA USTALIĞI
Başta katılımcıların 'hayati konulara' temas etmeleri bekleniyordu. Sonra niyetler üzerinde konuşulacağı ilan edildi. Daha sonra ise boş cümleler önerildi. Şimdi o dahi şüpheli. Artık üç liderden hiçbiri br kazanımın hayalini kurmuyor. Şu an için hepsinin umudu, hasarı asgariye indirmek. Peki böyle bir durumdan nasıl kurtulabilinir? Mutad olduğu üzere bu görevde en maharetli olan bizim tarafımız. Herşeyden önce yollarda barikatlar, duvarlar ve engeller kurmakta uzmanız. Bu hafta da Çin Seddi'nden bile büyük bir engel ortaya çıktı. Ehud Olmert, müzakerelerin ön şartı olarak Filistinlilerin İsrail'i bir 'Yahudi devleti' olarak tanımaları gerektiğini söyledi. Koalisyon partneri aşırı sağcı Avigdor Liberman da Filistinlilerin bu talebi baştan kabul etmemeleri halinde Annapolis'e gitmemeleri gerektiğini öne sürdü.
YAHUDİ DEVLET NE DEMEK?
Şimdi durumu gözden geçirelim:
Filistinliler'in İsrail' tanımaları gerekmiyor. Oslo Anlaşması'nda bunu zaten yapmışlardı. İsrail daha fazlasını istiyor. Filistinliler şimdi İsrail'i Yahudi devleti olarak tanımak zorunda. Peki ABD, Hıristiyan ya da Anglosakson devleti olarak tanınmayı istiyor mu? Stalin, ABD'nin Sovyetler Birliği'ni bir Komunist devlet olarak tanımasını istedi mi? Polonya Katolik veya Pakistan İslami bir devlet olarak tanınmayı istiyor mu? Bir devletin kendi iç rejimiyle tanınmasının bir örneği görülmüş müdür? Bu talep bizatihi gülünçtür.
Bir Yahudi devleti ne demektir? Yahudilerin çoğunlukta olduğu bir devlet mi? Yoksa Brooklyn'den Paris'e, Moskova'ya kadar Yahudi halkının devleti mi? Yahudi dinine ait olan bir devlet mi? Öyleyse şayet, seküler Yahudilere de ait midir? Belkide Yahudi anadan doğma ve başka dine girmemiş Göç Yasası altındaki Yahudilerin? Bu suallerin cevabı net değil. Filistinlilerin, İsrail'in içinde bile tartışma konusu olan birşeyi kabul etmeleri mi gerekiyor?
ABBAS KENDİ HALKINI SIRTINDAN VURUR MU?
Resmi ideolojiye göre İsrail 'Yahudi ve demokratik' bir ülke. Peki birgün benim görüşüm öne çıkar da demokratik ilkeler doğrultusunda İsrail, bütün vatandaşlarına ait olacak şekilde İsrail devleti haline gelirse o zaman Filistinliler ne yapacak? Buradaki hinlik şu ki, bu formül Filistinliler için kabul edilemez durumdadır zira İsrail vatandaşı olan bir buçuk milyon Filistinliye zarar verecek. 'Yahudi devlet' tanımı, onları, en iyi durumda ikinci sınıf vatandaş haline getirmektedir. Eğer Mahmud Abbas ve etrafındakiler bu talebe razı olursa kendi yakınlarının sırtına bıçak saplamış olacaktır.
Kuşkusuz Olmert bunu biliyor. Bu talebi, kabul edilmesi için değil, bilakis reddedilmesi için öne sürdüler. Bu oyunla anlamlı müzakerelere başlamak için yükümlülük altına girmekten kaçınması umuyorlar. Filistin'deki Yahudi toplumunun liderleri 14 Mayıs 1948'de bağımsızlık beyannamesini imzalamak üzere toplandıklarında, belgenin hazır olmaması nedeniyle kameralar ve tarih önünde boş bir sayfayı imzalamak zorunda kaldılar. Annapolis'te de buna benzer bir durum olacağından endişeliyim. Ve akabinde herbiri, huzur içinde kendi evlerine dönecekler.
Yenişafak