Merve Kavakçı
Freudyan kaçışlar ve ötesi
Zihin kaçışları mevzubahis olan. HDP güya halkların demokratik partisi, tam bir fiyaskoya imza attı geçen gün. Unutanlar için hatırlatalım, HDP’li belediye, Diyarbakır’ın Yenişehir Belediyesi bu seçim döneminde bir afiş hazırlamış. Çocuk gelinlerle alakalı bir görsel. Üzerinde Peygamber Efendimize hakaret kabul edilecek bir çizgi resim. Hazreti Ayşe validemizle evliliklerini konu eden bu çizgiyi internetten aldıklarını söylemişler, savunmalarında. HDP ne olduğunu ortaya koymuş aslında. İki başörtülüyü, üç sakallıyı serpiştirmekle, dinle alakalı duruşunu, İslam’a olan bakışını algı yönetiminin ardına saklamaya çalışıyor. Peygamber Efendimizin resmedilmesine mi, çocuk gelin tabiriyle verilmek istenen mesajın dine mal edilmesine mi, Ayşe validemize ettikleri hakarete mi, hangisine cevap verecek HDP… Pot üstüne pot, hata üstüne hata. Neymiş, internetten almışlar. Savunma da bu. HDP’yi din dostu sanan dindara ithaf olunur.… Onlar kendilerini bilir.
Gelelim CHP’ye. CHP’liler başörtülü bir kadını canlı bomba ilan etmişler. Yer Aydın’ın Didim ilçesi. Kıyı sahilleri. CHP’den medet uman kıyılarımızdan bir kıyıda seçim bürosu açılışı yapmış, bir CHP genel başkan yardımcısı, milletvekili. Başörtülü bir gazeteci de programı takip etmek için mekana gitmiş. “Seçim bürosunun açılışının yapıldığı alana geldiğimde CHP’li seçmenler ‘Hayrola kimsin?’ ” diye sordular diyor ve ekliyor “ben de yerel gazeteci olduğumu söylediğimde ‘Senin gazeteci olduğunu nereden bilelim’ diyerek çantamı aramak istediklerini söylediler. ‘Siz polis misiniz? Şüpheli bir durum var ise polisi çağırın arasın’ diyerek üstümün ve çantamın aranmasına izin vermedim ve açılışın yapılacağı büroya doğru yürüdüm. O sırada CHP’li bazı seçmenler beni işaret ederek “Canlı bomba var” şeklinde bağırdılar. Bu sürede diğer CHP’liler tarafından tartaklandım ve tekme yedim.” Bu da Erdoğan düşmanlığıyla gözü dönmüş başörtülü kadına ithaf olunur… Onlar kendilerini bilir.
Bunlar beni gerilere götürdü, 11 Eylül saldırıları sonrası George Bush’un Amerikası gözümün önüne geldi. İkiz kulelerin yerle bir olmasının ardından ülkenin lideri olarak Bush’un sahne aldığı günlerde ağzından kaçırdığı cümleciğe götürdü. Saldırının mahiyetini, boyutunu idrak ettikten sonra yaptığı ilk konuşmada Amerika’nın savaş açacağına işaret ettikten sonra, Haçlı seferleri tamlamasını ağzından kaçırdı. Sanki kendi değil, zihni, zihninin arka planı konuşuyordu. Dili aşka gelmiş, kelimeler ağzından dökülüvermişti. Gençlik yıllarını, her türlü rezillik içinde, içki ve benzeri kötülüklerle hemhal olarak geçirmiş başkan Bush, daha sonra dindarlaşmış ve kendini “yeniden doğmuş Hıristiyan” ilan etmişti. Başlatacağı savaşın da dini bir savaş olduğunun idrakindeydi. Ama her düşünülen her yerde söylenmezdi. Yine de dili ferman dinlemiyordu, Haçlı seferleri deyivermişti.
Bush’un danışmanları kızardılar, bozardılar, allem edip, kallem edip yanlış anlaşıldığını ifade etmeye ikna ettiler, pardon dedirttiler. Maksadını aşan bir ifade olmuş… Evet, evet, biz de inandık(!)
yeniakit