Abdurrahman Dilipak
Gazze yetmedi...
Gazze yetmedi, savaş Lübnan’a doğru genişledi. İsrail Ürdün’e, Suriye’ye sataşmaya başlamıştı ki, Suriye’de Özgür Suriye Ordusu ve “Feth’il Mübin Operasyon komitesi” harekete geçti. Ocak ortalarında Trump yemin edip göreve başlayınca, Ukrayna ve bölge konusunda Rusya ile masaya oturup Doğu Akdeniz’e yönelecek.
Daha şimdiden “Ya Pax Amerika projesine razı olursunuz, ya da karşınızda bundan sonra ben varım, İsrail değil” diyecek. Geçen hafta şöyle demedi mi; “Eğer başkan olarak göreve başlayacağım tarih olan 20 Ocak 2025’ten önce esirler serbest bırakılmazsa Ortadoğu’ya ve bu suçu işleyenlere cehennemi yaşatacağım. Sorumlular Amerika tarihinde hiç görülmemiş şekilde cezalandırılacaklar“. Görünen o ki, ABD ile dost, müttefik ve stratejik ortak olan ülkemizin önüne iki konuda iki çözüm konulacak. İlki, “Filistin konusunda Kushner/Dahlan Projesine destek ver, Netenyahu ile el sıkış ve kurulacak ‘FiliSionia / Filistin devleti’nin(!?) garantörü ol”. 2. konu, PKK / PYD konusu. Herhalde, Rahib Bronson konusundaki nezaketi ve uslubuyla şöyle diyecek herhalde: “Aklını kullan. Bir koyup 3 alacaksın. PYD ile masaya otur, bölgede kurulacak “Kürt devleti”ne karşı çıkma”. Özal’a da aynı teklifi yapmışlardı. Ve sonunda şöyle diyecekler: “Ya bizden yanasın, ya da bizden yana! Değilsen, tarihde hiç görülmemiş şekilde cezalandırılacaksınız”. Biz “dostumuz Trump”u da, “düşmanımızın dostu Bronson”u da yakından tanıyoruz. “Düşmanımızın dostu, nasıl bizim dostumuzun dostu oluyor” onu bana sormayın. Çünkü “bu İfritten sualin kılını çekmez akıl”. Ah ah! “Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”. O zaman ben size sorayım, “PKK ve FETÖ’cüleri kim eğitip donatıyor, kim koruyor”, bana söyler misiniz. Bu işler böyledir, akıl-sır ermez!? Bu dostumuz, müttefiklerimiz, stratejik ortaklarımız darbelerin arkasındaki ülke değil mi? Bizimkilerin gücü ağaya yetmeyince ırgatlara saldırıyorlar. Tabi onlarda bu para ve güç, bizde bu ense: bu kaynak, bu stratejik konum olduğu sürece bu şaplaklar hiç bitmeyecek, bu gidişle.
Trump’taki havaya baksanıza, kendini Mesih’in müjdecisi, ya da Christianity Army’in baş komutanı sanıyor olabilir mi?. Trump “Tarihin sonu” nu getirecek olan bir savaşa, Armagedon savaşına hazırlanıyor olabilir mi? Evet onlar bize “Yeryüzünden bir cennet ve ebedi bir hayat, ölümsüzlük vadediyor”. Tabi önce o bedeninizden kurtulmanız gerek. O size bir yük. MetaVerse de, zamansız ve mekansız bir ortamda bir ruh gibi dolaşacaksınız. İsterseniz kendinize Avatarlar’dan oluşan yeni bir dünya inşa edin. Siz o dünyanın tanrısı olun. Günah da yok, suç da, Ceza da. Tabi din de yok, ahlak da yok yasa da. Hesap vermeniz gereken bir devlet ya da ana-baba da yok. Siz varsınız. Eğer gerçek dünyaya yeniden dönmek isterseniz, kendinizi yeniden yaratabilecek yani canlandırabileceksiniz. Klonoid olarak sadece kendinizi değil, ölmüşlerinizi de diriltebilirsiniz. Ama isterseniz, onları her zaman bir Avatar’a dönüştürebilir ve onlarla birlikte yaşayabilirsiniz Böyle bir dünyada yaşamayı kabul ederseniz, işsizlik sorunu da yok, evsizlik sorunu da. Zaten yapılması gereken işi sizin adınıza Robotlar yapacak. Bugünkü anlamda savaşlar da olmayacak, darbeler de, terör de. Daha doğrusu sanal alemde, artırılmış sanal gerçeklik dünyasında her şey mümkün. Hani şu BİREY denen mahluk var ya ( Mahluk diyorum, çünkü o din, ahlak, gelenek, ideoloji, etnik kimliğinden ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız GENDER diye tanımlanan Biyonik bir Genom. “Nesnelerarası iletişimin NESNE’si olan bir Siborg’dan söz ediyoruz. Az kaldı, bu gidişle yakında deri altına Chip’i taktıklarında zaten sizler, biyonik bir robota dönüşeceksiniz. Bizim “Dijital dönüşüm ofisi”, bunun altyapısı için gece gündüz çalışıyor!?. Hatta Türkiye Yüzyılı için hazırlanan stratejik eylem planında bunu açıkça yazıyorlar. 5G bunun için var. İklim yasaları bunun için çıkartılıyor. Akıllı evler, akıllı otomobiller, akıllı işyerleri, hepsi bunun için. Bugün Chip takmaya otomobilden başlıyorlar. Kredi kartı ve cep telefonu entegrasyonu için bu Şeytani plana geçiş için önemli bir adım atılıyor. Sağlığımız, gıdamız, çevre, eğitim, ekonomi, sanayi savunma, maliye, yerel yönetimler , yasalar hepsi bu plan çerçevesinde hazırlanıyor. İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote de bu konuda önemli bir adım oldu. Bu yapay zeka ve otonom insanımsı robotlar herkesin işini elinden alacak. İnsan, makine ve hayvan eşitlenecek. “Nesnelerarası iletişim”de, siz hayvanlarla konuşurken, hayvanda sizinle konuşacak. Siz hayvanlardan gen implantı yaparken, hayvanlara da insan geni implat edilecek. Biz hayvanları, hayvanlar da bizi kullanacak. Gerçekten buna razı mısınız.
8 Milyar insan yaşıyor bugün, bu sayısının 1 milyara düşürülmesi planına EVET diyor musunuz. Biliyor musunuz bilmiyorum, ama artık dünya nüfusu hızla geriliyor. Artık kadınlar da çalışıyor. Annelik öldü. Evlenmek yerine birlikte yaşamı seçiyorlar. Çocuk istemiyorlar. Evliler de boşanıyor. Hamile kalanlar çocuklarını aldırıyor. Gerçekleşen doğumlar da tabii doğum değil, Sezeryanla. Ve tabi bu durumda isteseniz de fazla çocuk yapamıyorsunuz. Bir 3. Dünya savaşı, kitlesel ölümler için planlanıyor. Ve tabi yeni sisteme karşı askeri bir direniş olmasın diye bütün silahların ve mühimmatların, yani savaş kapasitelerinin imha edilmesi gerekiyor. Onun için tüm dünyada savaşlar olacak. Terörler, suikastler, sabotajlar. Tabi salgın hastalıklar, aşı ve ilaçlarla planlı bir itlaf operasyonu sözkonusu olacak insanlar için. Daha şimdiden ötenazi yasal bir imkan olarak uygulamaya konuldu. İntihar teşvik ediliyor. BioRezonans yöntemi ile BioHackerler, yapay zeka üzerinden yüzmilyonlarca insanın hayatını TEK TIK la sonuçlandırabilecek WiFi ve diğer akıllı sistemler üzerinden.
Şeytan insanlığı böyle bir cehenneme sürüklüyor. Siyaset, bürokrasi, Akademi, Media, STK, Sermaye, cemaat ve sanat dünyası sanki gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor. Büyülenmiş gibi gidiyorlar. Canlarına kasdediliyor, mal sahibi olmayacaklar, din, ahlak, hukuk olmayacak, ama mutlu olacaklar. Böyle bir yalana inanıyorlar. İnsanlara öyle abuk-subuk bilgiler yüklendi ki, yalan bir din, yalan bir tarih, yalan bir gelecek hayali ile insanlar herşeye inanmaya hazır Zombi’ye dönüştürüldüler sanki. Aceba “Z kuşağı” dedikleri böyle bir şey mi, “Zombi kuşağı” mı idi?
Aşı’ya insanları nasıl ikna ettiklerini biliyorsunuz. İnsanlar nasıl ölüme koştular ve öldüler ve hala ölmeye devam ediyorlar ve dikkat ederseniz hala “gık”ları çıkmıyor. Derin bir uykudalar. Gelinen noktada kimi Mehdiyi, kimi Mesihi bekliyor. Hep bir kurtarıcı bekliyorlar. Kime ve neye inanacaklarını şaşırmış durumdalar. İnsanların gerçeklik dünyası, artık siyaset ve media üzerinden toplum mühendisleri tarafından algı yönetimine dönüştürüldü. O VIP ve CIP’ler de “Beyin kontrol” sistemleri, Epstein örneğinde olduğu gibi Tehdit ve şantajlarla susturuldu. Bakın Gazze konusunda kimsenin sesi çıkıyor mu. HABAT ve AGARTHA’ya hayır diyen var mı. Operasyon haberlerine bakmayın, sistem tıkır tıkır işliyor. Bugün ÖSO ve “Fethi Mübin koalisyonu üzerinden bir Suriye okuması yapıyoruz. Büyük fotoğrafı görmeden işin aslını anlayamayız. CHABAT’ı, AGARTHA’yı bilmeden olmaz. Bunları içeri kim girdirdi. HAZARA, KARAY, NUHİ YASALAR, İBRAHİM YOLU neyin nesi idi.
Hatay ve çevresinde olan illerin (Adıyaman ve Malatya’yı hesab katmazsanız) tamamı “vadedilmiş topraklar” içerisinde bu iller Hz. İbrahim‘den dolayı ata toprağı olarak görülür. Bu sebeple Kudüs‘ten sonra hedefleri, Şam, Haleb, Amik ovası ve Urfa olacaktır. 2 Kasım 2007’de “İbrahim Yolu Girişimi” Konferansı yapıldı Dedeman Otelinde.. Bu konferansın sponsorları Hardward Üniversitesi, Kültür Turizm Bakanlığı, Ş. Urfa Valiliği ve Belediyesi Urfa Ticaret ve Sanayi Odası, Dedeman Grup, Umut Vakfı ilk gün Willim Ury adındaki Hardward Üniversitesi’nden gelen “İbrahim Yolu Girişimi” yönetim kurulu başkanının konuşmasıyla açıldı. “İbrahim yolu” aslında Urfa’dan Kudüs’e, Suriye ve Ürdün’den geçerek giden 936,4 km’lik bir yol. Bugün “bizim orada ne işimiz var”, ABD’nin, Rusya’nın İsrail’in niçin burada bulunmak istediğini anlamak için TEOPOLİTİK bir bakışla TARİH ve COĞRAFYA okumak gerek. Peygamberler Tarihini, Kıral’lar tarihini, Mitoloji okumak gerek.
Bu bölgede İsrail’in bir de “Davud Koridoru” projesi var. Rusya Araştırmaları Enstitüsündeki bir analize göre “ABD, Davud Koridoru olarak adlandırılan proje ile PKK-PYD üzerinden Irak-İsrail arasında hem ekonomik hem de güvenlik koridoru kurmak istiyor. İsrail’in güvenliğini sağlamak için Türkiye’nin Suriye’de etkin olması engellenerek PKK-PYD Devleti kurulacak ve bu devletin görevi İsrail’in güvenliğini sağlamak olacak. Irak-Suriye-İsrail güzergahında denize ulaşacak bu koridor, İran ve Türkiye’ye karşı bir duvar görevi görecek.”
Bugün Suriye topraklarında 10 ülkenin uzantıları var. Yine Suriye topraklarında 13 ayrı silahlı grub var. Bu bölgede 16 Amerikan askeri üs, kontrol noktası ve tesisi. Fırat’ın dirseğinden, Filistin Lübnan sınır bölgesine uzanan bir koridora dikkat! İran’a, Hatta Hazar denizine uzanan “Hazara” bağlantılı “Karay”, “Nuhi Yasalar”, “İbrahimi buluşma” her biri bir başka senaryonun kod adı. Bakın bu arada “İsrail, Kuzey Irak’ta Ermeni, Ezdi, diğer etnik, dini ve seküler unsurları, aşiretleri ve Süryanileri kullanarak Kürt yoğunluğu seyreltmek istiyor. Filistin devletçiğinde de aynı senaryo söz konusu. İsrail istihbaratı bölgede herkesle ilişkili. İsrail, petrolünün önemli bir kısmını Irak KBY’sinden satın alıyor. ABD, 2. İsrail olarak gördüğü bölgede Yahudi varlığını ispat etmek için akademik araştırmalara güçlü destek veriyor. Tarihi eser kaçakçılığına destek veriyor. Sahi PYD bugünkü yerleşmesine nereden nasıl geldi hatırlıyor musunuz. Türkiye’den geçip geldiler, bizim onayımızla ve bizim gözetimimizde, o zaman da Troller bu olayı davul çalarak karşıladı. Bugün de aynı davulu çalıyor, aynı sakızı çiğniyorlar. Hazarya ve Karay Birliği yani 2. İsrail kuruluyor. Hem de davul Hazar Kralı, Rusya’yı tatmin etmek ve kandırmak için, Yahudiliği tamamen eski Baal ibadetine dayanan Babil Luciferian kara büyü’sü (Ezoterik Satanizm) ile harmanladı ve Hazarya’nın ulusal dini haline gelen “Babil Talmudizmi” diye bir şey icad ettiler. Bu projenin arkasında Rothchilidler de var tabi. Satanistler artık her yerdeler. 14 Ekim 2023’de G20’de açıklanan Çin’in “Bir Kuşak ve Bir Yol Girişimi” dışında, İsrail’in kurmaya çalıştığı Gazze üzerinden Avrupa’ya uzanan, Hindistan’ı Orta Doğu’ya, bağlayacak IMEC ticaret koridorunu da not etmek gerek. Bu projede Umman, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, hepsi projeye katılma teahhüdünde bulunmuştu. 7 Ekim 2024’de bölgede başlayan çatışma ile süreç inkitaya uğradı. Türkiye’nin dışarda bırakıldığı, “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” isimli proje, Hindistan’ın Mumbai limanından kalkan gemilerin Dubai’ye yanaşmasını, buradan da demiryoluyla Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail rotasını takip ederek Akdeniz üzerinden Avrupa’ya bir nakliye rotası oluşturulmasını öngörüyordu. Avrupa’ya Kıbrıs, Girit, Pire limanı bağlantılı güzergah Almanya’nın kuzeyindeki Hamburg limanına kadar ulaşacaktı.
Globalistler’in evdeki hesapları çarşıya uymadı. Ama taşlar yerinden oynadı. Artık, sonuç onların istediği gibi olmasa da eskiye dönüş pek de mümkün değil. Bugüne geldik. Ukrayna krizi devam ediyor. Gazze’de direniş sürüyor. ABD’de siyasi kriz giderek derinleşiyor. Kore’de de kriz patladı derken, Gürcistan’da halk sokaklarda. Fransa’da hükümet düştü. Yeni bir dünya düzeni değil, “düzensizliği” giderek krizin derinleşmesi, yayılması, hızını ve şiddetini artırmasından başka bir sonuç doğurmadı. Kriz sadece siyasi ve ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal. Dini anlamda da, Felsefi anlamda da bir kriz söz konusu. Gelecek günler ne getirecek, onu hep birlikte göreceğiz. Selam ve dua ile.