Ahmed Kalkan
GERÇEKTEN İSRAİL’İ SEVMİYORSANIZ...
GERÇEKTEN İSRAİL’İ SEVMİYORSANIZ, BÜTÜN İLİŞKİLERİNİZİ SONA ERDİRİN, KAPATIN ELÇİLİKLERİNİ, ÇEKİN ELÇİLERİNİZİ. SADE LAFLA OLMAZ BU İŞLER…
Devlet yetkililerine sesleniyorum, bir-iki hamasi nutuk atmakla devlet yönetilmez. Allah’ın ve tüm Müslümanların düşmanı İsrail’i gerçekten suçluyorsanız, bunca zulmün kaynağı kabul ediyorsanız ne duruyorsunuz, onlarca anlaşmayı yırtıp çöpe atsanız ya… Elçiliklerini kapatıp elçilerine defol deseniz ya… Amerika'ya dost ve müttefik demekten vazgeçip onun düşmanlığını görseniz ya... Ne şiş yansın ne kebap cinsinden, dostlar alışverişte görsün anlayışıyla hiçbir mesele çözülmez. Tavrınızı her konuda Hak’tan yana koyun. Allah neyi emrediyorsa, meselâ bütün Müslümanların tek devlet olmasını ve Allah’ın hükmüyle hükmetmeyi, onları yerine getirin. Neyi yasakladıysa, meselâ Yahudileri dost edinenin Yahudilerden sayılacağını belirtip dostluğu yasakladıysa, ona uyun!
Batı ile Ortadoğuyu ve özellikle Filistin’i yeniden bomba tarlasına çevirecek, Kudüs’ü başkent kabul edip elçiliğini taşımaya hazırlanan ABD’ye “hoş geldin” demeyiz elbet, “hoşt, hoşt geldin, kuduz köpek defol!” deriz. “zâlimler ve zâlimlere yardımcı olanlar için yaşasın cehennem!” diye haykırırız. Yeni bir intifada başlıyor. Bir taş da buradan sen at Telaviv’e, Washington’a. Batıyı darıltmaktansa, Müslümanları küstürmeyi tercih edenlerin maskelerinin düştüğünü, ama nice insanın bunu fark edemediğini görüyoruz. Kâfiri Müslümana; küfrü İslâm’a tercih edenleri babamız, kardeşlerimiz bile olsa dost kabul etmeyiz: “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi velî-dost edinmeyin, imana karşı küfrü yani Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmeyi seviyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar ve yakınlar bilip yönetme yetkisi vermeyin. Çünkü içinizden kimler onlarla dostluk kurar, dostça muamele ederse, bilin ki onlar zâlimlerin ta kendileridir, yaratılış gayesi dışında hareket eden kimselerdir.” (9/Tevbe, 23)
“İman edenler! Yahûdileri ve Hıristiyanları dost kabul etmeyin; onlar ancak birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, içinizde kim onlara yardakçılık ederse onlardan sayılır. Allah zalimler topluluğuna hidâyet vermez, onları doğru yola çıkarmaz.” (5/Mâide, 51)
"Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 45)
Peygamberimize, “hangi cihadın daha faziletli olduğu” soruldu. Buyurdu ki: “Zâlim bir sultanın (yöneticinin) yanında hakk kelimesini konuşmaktır.” (İbn Mâce, Fiten 20, Hadis no: 4012, 2/1330)
“Kim bir kişinin zâlim olduğunu bilerek ona yardım etmek üzere zâlim ile birlikte yürürse, İslâm’dan dışarı çıkmış olur.” (İbn Kesir, Hadislerle K. K. Tefsiri, c. 5, s. 2089)
“Kim bir zâlime yardım ederse, Allah Teâlâ, o zâlimi ona musallat eder.” (Deylemî; İbn Aslâkir, Tarih)
"Bir kimse bilerek zâlime yardım kastı ile onunla beraber yürürse, o kimse İslâmiyet'ten çıkmıştır." (Râmuz el-Ehâdis, c. 2, s. 445)
"İnsanlar, bir zâlimi görür, ona engel olmazlarsa, bundan dolayı hemen hepsi cezalanır." (Tirmizî; Tuhfetu'l Ahvezî Şerhu Câmiu't Tirmizî, 8/423)
“Allah’ım, benim işitme ve görme duygularımı düzelt ve onları bana vâris kıl (ölünceye kadar sahih ve sağlam olsunlar). Bana zulmedene karşı bana nusret ver (yardım et) ve zâlimden intikamımı bana göster.” (Buhâri, Edebu’l-Müfred, 82, hadis no: 649-650)