Gül, Sezer için ne dedi?
Vekaleten Müşteşarları kabul etmeyen Sezer vekaleten Cumhurbaşkanlığını....
Ne Abdullah bey, ne de Müsteşar Ertuğrul bey kusuruma baksın.
Üçüncü Göz Dışişleri koridorlarından bildiriyor
Nasıl ki, Abdullah bey seçim nedeniyle attı kendini meydanlara, ben de fırsat bu fırsat deyip bıraktım kendimi Dışişleri koridorlarına.
İtiraf edeyim bakan olmayınca, katları gezmek pek bir rahat oluyor.
Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu'nun geçen Mart ayında patlattığı haber, eminim ki hala belleklerde.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, müsteşar yardımcılığına atanmalarını veto ettiği beş büyükelçi haberinden bahsediyorum.
İsterseniz isimleri bir daha hatırlatayım:
Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu, Büyükelçi Uğur Doğan, Büyükelçi Haydar Berk, Büyükelçi Ünal Çeviköz ve Büyükelçi Selim Kuneralp.
Hepsini tanırım. Gideyim de hallerini hatırlarını sorayım dedim ama, inanın hiçbirini görmek nasip olmadı.
Olsun başka dostları görüp, ziyaret ettik.
İyi de oldu. Bana davetiyesi gelmeyen bir ülkenin milli gün resepsiyonundan haberdar oldum.
Ankara'nın yaz gecelerinde verilen resepsiyonlar fena olmuyor. Hele bir de açık havadaysa...
Kader ağlarını örmüş bir kere...
Gündüz bakanlık koridorlarında arayıp da bulamadığım isimlerden birisini, davetsiz gittiğim resepsiyonda karşımda buluverdim.
"Nasılsın, iyi misin?" sohbetinden sonra konu ister istemez Sezer'in vetosuna geldi:
- Ne olsun işte hala vekaleten götürüyoruz müsteşar yardımcılığı görevini. Köşk'e çıkma yasağımız da devam ediyor.
Derken, Ankara'da göreve yeni başlamış yabancı bir diplomat katıldı sohbetimize. Kendisini tanıttı, bir kartvizini verdi. Ben hemen karşılığını verdim. Adamcağızın eli vekaleten müsteşar yardımcılığını götüren Türk diplomata da gitti, ama eli havada kaldı.
- Kusura bakmayın, yanıma kartvizit almayı unutmuşum.
Yabancı diplomat, "Önemli değil, tanıştığımıza memnun oldum" deyip yanımızdan uzaklaştı. Vekil müsteşar yardımcısı da içini bize döktü:
- Görüyorsun değil mi? Bir kartvizit bile bastıramadık. Ne diye bastıracağız? Cumhurbaşkanı'ndan vetolu Dışişleri Müsteşar Yardımcısı mı diyeceğiz? Geçen gün bir iş için Abdullah beyin makamına çıktım. Tespiti bana ilginç geldi. Şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanı, sizin gibi vekaleten görevlerini yürüten devlet personelini kabul etmiyor. Peki kendisi orada şimdi orada nasıl oturuyor? Vekaleten görevini götürüyor. Kimi zaman yabancı meslektaşlarım, çok ilginç bir ülke Türkiye, diyorlar ya. Haksızlar mı?.."
Haa, bu arada bir şey söyleyeyim..
Ben Dışişleri'nin koridorlarında turluyorum ya, bakanlığın dışında görevli güvenlik mensuplarının bu aralar çok kötü fırça yediklerine dair duyumlar aldım.
Güvenlikçilere birisinin ismini söyleyip, tarif de vermişler "salmayın içeri" diye.
Vallahi de billahi de o isim ben değilim.
Boşuna o çocuğun günahını almayın.
Benden söylemesi...
Hürriyet