Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Gül ve Refsencanî’den, birbiriyle ilgisiz, benzer iki tavır

Önce, içerden bir konuya değinelim:Abdullah Gül, 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmış ve toplum kesimleri arasında sevilen birisi olması hasebiyle, onun etrafında, sosyo-politik hayattaki etkinliklerini göstermek isteyen bir grubun olması tabiîdir. Abdullah Bey de onları kıramıyor. Ama, birileri onu Tayyip Bey’le karşı karşıya getirmeye çalıştığında Abdullah Bey’in bu arzulara çok yakınlık göstermediği de hissediliyor.

Ancak, onun  zaman zaman bazı tavır ve beyanları şaşırtıyor.

Meselâ, Mısır’da ilk kez serbest seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî’nin, emperyalist güçler kuklası, A. Fettah Sisî isimli bir generalin yaptığı askerî darbe ile devrilmesine, Tayyîp Bey’in gösterdiği sert ve haklı tavır malûm..

Buna rağmen, Abdullah Bey’in üstelik de yerine gelmeyeceğini bile-bile, o darbe üzerinden bir kaç yıl geçince, o darbeci General Sisî ile iyi ilişkiler kurulması yönündeki temennilerini kamuoyuna yansıtması yadırgatıcıydı.

***

Abdullah Bey, şimdi de Rusya ile ilişkilerin hemen düzeltilmesi gerektiğinden söz ediyor.

Nitekim, 6 Nisan günü Marmara Grubu Vakfı’nın bir toplantısında konuşan Abdullah Bey, ‘Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krizin bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiği’ni söyleyerek, ‘Türkiye-Rusya İlişkilerinin çok boyutlu ortaklığa dönüşmesinde şahsen emek vermiş biri olarak, Türk - Rus ilişkilerinde son aylarda ortaya çıkan sorunun vakit geçirilmeksizin giderilmesinin ve eski duruma tekrar dönülmesinin (...) çok önemli olduğu kanaatindeyim’ demiş..

Bu temenniye, kendi özel şartlarından ayrı düşünülürse, karşı çıkılamaz.

Ancaaak, sadece Abdullah Bey değil, iç ve dış siyasetle az-çok ilgilenen hemen herkesin bildiği gerçek şu ki, Rusya lideri Putin‘Rusya’ya aid savaş uçağının Türkiye hava sahası üzerinde ve Türkiye tarafından düşürülmesi dolayısıyla, Rusya’dan resmen özür dilenmedikçe ilişkilerin asla düzelmeyeceğini’  kesinlikle dile getirmiştir.

Böyle olunca, Abdullah Bey de zımnen bu özür dilemenin yerine getirilmesini istemiş duruma düşmüyor mu? Yani, Putin’den anlayış mı dilenilmeli?

Türkiye hava sahasını ihlal eden ve ihtarlara aldırmayan bir uçak da düşürülecek ve sonra da Türkiye özür dileyecek, öyle mi?

***

Böyleyken, başka bir çözüm yolu da yokken, böyle bir görüşün dile getirilmesi, Putin karşısında Tayyip Erdoğan’ın ve Türkiye’nin elini zayıflatmaktan başka bir netice vermeyeceğini Abdullah Bey nasıl göremez?

Aşağıdan alarak, mümaşaat ve za’fiyet göstererek, rakibinden anlayış dilenerek bir irtibat geliştirmeyi muhakkak ki, Abdullah Bey de istemiyordur ama bazı görüşlerini, yanlış bir zamanda ve yanlış bir muhataba karşı ve yanlış anlamalara sebebiyet verecek şekilde dile getirmiyor mu? 

***

Benzer bir konu da İran’da yaşandı, son haftalarda..

1979 başında gerçekleşen İslam İnkılabı zaferinden sonra, İran’ın idaresinde, 2005’lere kadar, çeyrek yüzyıl, İmam Khomeynî’den sonraki en etkili isim olan Hâşimî Refsencanî bugünlerde tartışmaların odağında..

Çünkü kendisi adına yazıldığı ileri sürülen bir tweet’te, ‘Bugün diyalog zamanıdır, füze zamanı değil’ şeklinde bir cümle İran toplumuna yansıdığında, Refsencanî günlerce sustu.

Açıktır ki böyle bir söz, İran’ın geliştirmeye ağırlık verdiği füze teknolojisine son verilmesi mânâsını da içeriyordu.

***

Nitekim, İnkılab Rehberi Ali Khameneî, yaptığı bir konuşmada, ‘(Bugün diyalog zamanıdır, füze zamanı değil..) sözü yanlışlıkla söylenmemişse, hıyanettir’ diye, o görüşü ağır şekilde eleştirdi. Khameneî’nin sözünün kime yönelik olduğu herkesçe biliniyordu.

Refsencanî yine sustu, günlerce.. Ama, 5 Nisan günü o tweet’in kendisine ait olmadığını açıklayıverdi.

Ama soru şu: ‘Niye günlerce bekledi?’  

Ve bunu yaparken, kendisini mi yalanladı, yoksa o sözü mü?

***

İç ve dış siyasette, hem Türkiye’de Abdullah Bey’e, hem de İran’da Refsencanî’ye daha uzlaşmacı roller verilmesini düşünenler ne derler, bu konuda?

stargazete

Bu yazı toplam 918 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar