Gül'ün İmajına Düşen Gölge

Gül'ün İmajına Düşen Gölge

“Gül, gerçekleri Peres’in yüzüne haykırdı” havasında takdim edilse de, Arap dünyasındaki değerlendirmeler genelde olumsuz.

İsmail Yaşa /Dünya Bülteni

Filistin davası Arap ve İslam dünyasının en önemli sorunu olduğu için Peres ve Abbas ikilisinin Türkiye ziyareti ve Ankara’nın girişimi Araplar tarafından da yakından izleniyor. Ziyaret her ne kadar Ak Parti’ye yakın bazı çevrelerce “Gül, gerçekleri Peres’in yüzüne haykırdı” havasında takdim edilse de, Arap dünyasındaki değerlendirmeler genelde olumsuz.

Araplara göre Türkiye Annapolis’te yapılacak konferans öncesi taraflarla Ankara’da tek tek görüşüyor. Beşşar Esad’ın, Kral Abdullah’ın ve son olarak Peres ve Abbas’ın ziyaretleri hep bu bağlamda ele alınıyor. Filistin’de kurulacak sanayi bölgesi ve silah satışıyla ilgili görüşmeler ise çok daha geri planda ele alınıyor. Türkiye’nin İran’ın nükleer çalışmaları konusundaki tavrı önceden bilindiği için Gül’ün Peres ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili söyledikleri Arap medyasında neredeyse hiç yankı bulmadı.

Türkiye Annapolis Konferansı konusunda iyimser ve “başarılı olabilir” gözüyle bakıyor. Ankara’nın bu tavrı konferansı “tarihi şans” olarak gören Filistin Özerk Yönetimi’nin yaklaşımına yakın. Fakat Mısır bile konferanstan ümitli değil. Çünkü Peres’e Ankara’da fahri doktora verildiği saatlerde İsrail Başbakanı Olmert barış planıyla ilgili hiçbir takvime bağlı kalmayacaklarını, açıkçası İsrail’in “kafasına göre takılacağını” söylüyordu.

Araplar, Sonbahar Konferansı’ndan Filistin ve barış adına olumlu bir gelişme çıkmayacağını biliyorlar. Çünkü İsrail’in daha önce imzaladığı hiçbir anlaşmaya uymadığı gibi Annapolis’te verilebilecek göz boyayıcı sözlere de uymayacağının farkındalar. Fakat bu onların konferansa katılmayacakları anlamına gelmiyor. Bu açıdan bakıldığında, Ankara’nın çabalarını samimi bulan çevrelerde bile bu çabalar “boşa kürek çekmek” olarak yorumlanıyor.

Photo

İslami Cihad lideri Dr. Ramazan Şellah’a göre Annapolis, yaklaşan büyük savaşı perdeleme girişiminden başka bir şey değil. Çünkü Amerikan Yönetimi Araplara ihtiyaç duyduğu her dönemde bu tür sözde barış girişimlerinde bulunuyor. Şellah, Cumartesi akşamı El-Cezire’de canlı olarak yayınlanan “Hıvar’un Meftuh” programında Annapolis’te Ürdün’ün kilit rol oynayacağı bir çözümün masaya yatırılacağını ve Filistin’in yönetiminin konfederasyon kapsamında Ürdün’e teslim edilebileceğini öne sürdü. İslami Cihad lideri, Suriye’ye karşı da bir tür “tarafsızlaştırma” operasyonunun yürütüldüğünü söyledi. Bu arada merak edilen husus, bu oyunda Türkiye’ye herhangi bir rol biçilip biçilmediği ve böyle bir rol varsa bu rolün ne olduğudur.

Gazze’de El-Fetih ve Hamas taraftarları arasında çıkan çatışmalarda altı kişinin öldüğü gün Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyaretine başlaması ve Abbas’ın yanında durularak verilen mesaj, Ankara’nın tüm Filistinlileri kuşatan bir politika izleme iddialarına da darbe vurmuştur. Filistin’in büyük bir bölünme yaşadığı bu günlerde El-Fetih lideri Ebu Mazin’e Filistin Özerk Yönetimi Başkanı sıfatıyla da olsa verilecek her türlü destek taraf tutmak olarak algılanacak ve Filistinlilerin büyük bir bölümünü yaralayacaktır.

Ankara’da atılan bir yanlış adım da, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e TBMM’de konuşma hakkı tanınmasıdır. Bu konuşma Peres’in Müslüman bir ülke parlamentosundaki ilk konuşması olacaktır.   Türkiye’nin ve “İslamcı” bir hükümetin ve cumhurbaşkanının bu tavrı diğer ülkelere de örnek olacaktır.

Ak Partili milletvekillerinin alkışları arasında konuşan Şimon Peres görüntüsü, Ankara’dan dünyaya yansıtılabilecek en kötü görüntülerden biridir. Çünkü Şimon Peres öne sürüldüğü gibi bir barış elçisi değildir. İsrail’in Filistinlilere kan kusturduğu dönemlerde başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yapmıştır. Cumhurbaşkanlığı yaptığı bu dönemde de Siyonist yönetimin cinayetleri bütün hızıyla devam etmektedir.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyareti  Gül’ün 22 Temmuz ve sonrasındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde zirveye çıkan popülaritesi bu gibi birkaç yanlış adım daha atılması durumunda sıfırlanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.