Hasan Karakaya
Gündemdeki 2 konu: Diyarbakır’daki tarihî buluşma ve Cemaat’in başkaldır
“Geçen haftanın en önemli olayları”nın neler olduğunu soracak olursanız, deriz ki; bir, “Diyarbakır’daki tarihî buluşma”dır, iki “dersaneler” üzerinden yürütülen “Hükümet-Cemaat kavgası”dır!..
Önce Diyarbakır’dan söz edelim...
Akit’in, “Mahşere kadar kardeşiz” başlıklı dünkü haberinde de ifade edildiği gibi;
Diyarbakır, Cumartesi günü; “tarihi gün”lerinden birini yaşadı... Bin 300 tesisin açılışını yapıp, 400 çiftin toplu nikâh törenine katılan Başbakan Erdoğan, “Biz ezelden ebede kardeşiz. Biz sadece yol değil, kader arkadaşıyız. Pazara kadar değil mezara kadar, mahşere kadar biriz, beraberiz” dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile gittiği Diyarbakır’da IKBY Başkanı Mesut Barzani ile buluşan Başbakan Erdoğan’a vatandaşlar büyük ilgi gösterdi. Kendisini Türk bayrakları ve sloganlarla karşılayan Diyarbakırlılara seslenen Erdoğan, “Kürt’ü Türk’ten Türk’ü Kürt’ten ayıramazlar. Diyarbakır ne Türk’ün, ne Kürt’ün, ne Arap’ındır... Kardeşlik şehri olan Diyarbakır hepimizindir” dedi.
İnkâr ve ret politikalarına son verdiklerini ifade eden Erdoğan, “Artık tek parti anlayışının hüküm sürmesine müsaade etmeyeceğiz. Diyarbakırlı da, Edirneli de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır” diye konuştu. IKBY Başkanı Mesut Barzani de çözüm sürecini desteklediklerini belirterek, “Bugün tarihi bir gün. Artık barış dolu yeni bir tarih oluşturma zamanı” dedi.
BARIŞA SAHİP ÇIKALIM
Evet, “toplu açılış töreni”nde bir araya gelen Erdoğan ve Barzani, hem “tarihî bir buluşma”ya imza attılar, hem de “Çözüm Süreci”ne destek istediler...
Ve çağrıda bulundular:
“Barışa sahip çıkalım.”
“Bahar iklimine sahip çıkalım.”
“Huzur ortamına sahip çıkalım.”
Erdoğan-Barzani buluşmasının yanı sıra, Şivan Perver-İbrahim Tatlıses buluşması da, “Diyarbakır’daki tarihî gün”ün bir başka parçasıydı...
Kürt sanatçı Şivan Perver’in, “37 yıllık hasret”ten sonra doğduğu topraklara dönebilmiş olması, Türkiye’deki “normalleşme”nin ne kadar sağlıklı yürüdüğünün bir göstergesidir...
Malûm, daha önce de; bir “suikast” sonucu öldürülen Kürt aydınlardan Musa Anter’in oğlu Anter Anter Türkiye’ye gelmiş ve onun da hasreti son bulmuştu... Ve yine malûm ki; Kemal Burkay da Türkiye’ye dönenler arasındaydı...
Peki; Anter Anter, Kemal Burkay ve Şivan Perver geldiler de ne oldu?.. Kıyamet mi koptu Türkiye’de?..
Demek oluyor ki;
“Çözüm Süreci” toplumdaki karşılığını bulmuş, “maya” tutmuştur.
Dileriz, bundan sonraki süreçte “terör”ün “T”sinden bile söz edilmez, “anaların gözyaşı” hiç akmaz...
“BARIŞ”TAN... “KAVGA”YA
Gelin, görün ki; toplum ve ülke olarak, bir türlü “denge”yi tutturamıyoruz... Bir yandan “Diyarbakır’daki tarihî buluşma”ya tanıklık edip, “barış mesajları”ndan mutlu olurken, bir yandan da; “Cemaat mensupları”nın “dersaneler” üzerinden sürdürdüğü “Hükümet karşıtı kampanya”yı ibretle takip ediyoruz...
Zaman gazetesi, “Hükümete yönelik saldırı”sını, “Eğitime büyük darbe” diyerek “dersaneler” üzerinden başlatsa da; hemen herkes biliyor ki, “kavga”nın sebebi sadece “dersaneler” değildir!..
Öyle ya; “28 Şubat Cuntası”na methiyeler dizen, “darbenin sembol isimlerinden biri” olan Çevik Bir’e mektup yazıp; “Açılışını teşvik ettiğim okulları devretmeye hazırım” diyen bir Hocaefendi’nin, bugün kalkıp da; “özel okullara dönüştürülmesi” plânlanan “dersaneler” sebebiyle Hükümet’i karşısına alması ve Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Hükümet mensuplarını “Firavun” ve “Karun”lukla suçlaması, problemin, “sadece dersaneler olmadığını” ortaya koyuyor.
KAVGANIN SEBEPLERİ
Yazarımız Serdar Arseven’in, dünkü yazısında ifade ettiği gibi;
l Bu gelişmelerde; “Hakan Fidan” üzerinden Başbakan’ı hedef alan girişimlerin bir rolü yok mudur?
l “Soros” ve uzantıları tarafından desteklenen “Gezi olayları”nın büyümesine bahane edilen “orantısız ilk müdahale” hakkında ve o süreçte “Pensilvanya kaynaklı 11 açıklama”nın bu kavgada hiç mi rolü yoktur?
l Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın arasını açmaya matuf çalışmalarla bugünkü “gerilim”in alâkası yok mudur?..
l Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ABD Büyükelçisi ile otel odasında gerçekleşen 2.5 saatlik görüşmesinin bu “kavga”da hiç mi etkisi yoktur...
l Otel odası buluşmasının hemen ardından “dosya vukuatlı Mustafa Sarıgül”ün partiye gayet “Keskin” bir çıkışla davet edilmesi ve alelacele rozetlenmesi ile bu kavganın hiç mi alâkası yok?
Demek oluyor ki;
“Dersane” meselesi; “buzdağının görünen kısmı”dır... Problem, “daha derinlerde ve daha köklü”dür...
İşin doğrusu; sadece Türkiye’de değil, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir hükümet, “kendi altının oyulmasına” ve hele hele “iktidarın ele geçirilmesine” göz yummaz...
Bu vesileyle;
Asıl meselenin “dersaneler” değil, “Hükümet’i ve hatta Başbakan’ı ele geçirmek” olup-olmadığını sormaya-sorgulamaya başlasak mı acaba?..
KİM, KİMİN YANINDA?
Akit’in bu konudaki tavrı “net”tir... Biz, özellikle “seçim sath-ı maili”ne girildiği şu günlerde, kesinlikle bir “kavga” olsun istemeyiz...
Ama, CHP’nin; “İstanbul’u alırsak, Türkiye’yi alırız... Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Belediye Başkanı olacağı 30 Mart akşamı, Kemal Kılıçdaroğlu da Başbakan olacaktır” dediği bugünlerde, “Cemaat’in ve onun sözcüsü Zaman gazetesi”nin, Başbakan ve Hükümet’e karşı “dersaneler” üzerinden bir “taarruz” başlatması, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken, “büyük bir operasyonun parçaları”dır!..
Sonuç itibariyle;
Cemaat, “iyi bir rant getirisi” olan “dersane”leri “yedirtmek” istemiyor olabilir... Haklı da olabilirler... Ama, görünen o ki; “İslâmî kesim” de, “Tayyip Erdoğan’ı yedirtmemek” için elinden geleni yapmaya hazırdır...
“Kavga”yı ibretle izliyoruz...
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit