Abdurrahman Dilipak
Habitat Ağmaliküm
Derin Gerçekler
Habitat Ağmaliküm, “yaptıkları boşa gitti” anlamına gelen bir ifade. Kur’an-ı Kerim’de tekrar tekrar geçer. İnsanlar övünürken neler neler yaptıklarını sıralarlar. Başlarına olumsuz bir şey gelirse Allah'tandır yada düşmanlarındandır ama başarılan bir şey varsa o onların aklı ve çabalarının sonucudur. Bunların, hak-hukuk dışında yada çalarak elde ettiklerinden onlara hayır yoktur, isterlerse o işten elde ettikleri kazancın tamamını hayır için harcasınlar
Bugün de öyle bir şey geliyor ki, üzerimize, evde yaptığımız bütün hesapları altüst edecek bir durumla karşılaşmamız mümkün. Bütün kazanımlarımız berhava olabilir.
Kehf Suresi
103: Rasûlüm! De ki: “Yaptıkları ameller yüzünden en çok zarara uğrayacakları haber verelim mi?”
104: “Onlar, güzel şeyler yaptıklarını zannetmelerine rağmen, dünya hayatında yaptıkları çalışmalar boşa giden kimselerdir.”
105: İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr etmişler de bu yüzden bütün amelleri boşa gitmiştir. Tartılacak şeyleri kalmadığından kıyâmet günü onlar için artık bir terâzi koymayacak, onlara hiçbir kıymet vermeyeceğiz.
106: İşte inkâr etmeleri, âyetlerimi ve peygamberlerimi alaya almaları sebebiyle onların cezası cehennemdir!”
Bunlar heryerde varlar. Bunlara dikkat edelim. En çok siyaset, bürokrasi ve iş dünyasında ve mediada var bunlar. Din, vatan, millet nutukları hepsi istediklerine ulaşmak için basamak olur onlar için. İyiliklerini, kötülüklerini perdelemek için kullanırlar.
Allah buyurdu: “Onların sözlerine nasıl güvenilebilir ki? eğer size üstünlük sağlayacak olsalar, hakkınızda ne bir yemin, ne bir anlaşma, ne de bir hukuk hiçbir şey gözetmezler. Ağızlarıyla güya sizi memnun etmeye çalışırlar; fakat kalpleri aksi istikamette atar. Çünkü onların çoğu, yoldan çıkmış hak-hukuk tanımaz kimselerdir.“ (Tevbe 8)
Bu ayet, fasıklardan, büyük günahları alenen ve tekrar tekrar işleyenlerden, on 10 emir kriterlerinin dışında bir hayat yaşayanlardan söz ediyor. Tevbe Sûresi Medine’de Hicretin 9. senesinde nâzil oldu, 129 âyettir. En son inen sûrelerden biridir.
Şu isimlerle de anılır:
(Müba‘sire): Münafıkların iç yüzlerini deşeleyip ortaya seren,
(Müsîre): Gizlilikleri meydana çıkaran,
(Hâfire): Münafıkların sırlarını eşeleyen,
(Muhziye): Münafıkları rezil rüsvâ eden,
(Münekkile): Münafıkları cezalandıran.
Huzeyfe (r.a.) bu sûre hakkında: “Sizler bu sûreye Tevbe Sûresi adını veriyorsunuz. Allah’a yemin olsun ki bu sûre, hiç kimseyi dışarıda bırakmaksızın hepsini sarsmış ve sorgulamıştır” demiştir. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, 15, 172).
Evet esbabı nüzulü “Saldırgan ve söz verdikleri halde sözünde durmayan” müşriklerle ilgilidir.
Bu, Allah ve Rasûlü’nden, kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere bir ültimatomdur! Müslümanlara üst olmak, yönetici olmak iddiasındaki kişilerinde kapsayacak şekilde yorumlandığında önemli bir uyarıyı da bu ayette görebiliriz.
Münafıkun 4’ü hatırlayın, ne deniliyordu: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki çizgili Yemen kumaşından mamul elbiseler giydirilmiş kütükler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine yönelik bir hareket sanırlar. Onlar katıksız hak düşmanıdırlar. Onlara karşı ihtiyatlı ol, onlardan kendini koru. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan ayrılıp, küfre döndürülüyorlar?”
Siz söz verdiklerinde sözlerinde duran, bilen, fakat yalan söylemeyen bilgili, dürüst, cesur, ehliyet ve liyakat sahibi, kibirli olmayan sabırlı insanları seçin.
Tevbe 69: ''Ey münafıklar! Sizin hâliniz tıpkı sizden önce gelip helâk edilmiş kavimlerin hâline benzer. Üstelik onlar sizden daha güçlü, mal ve evlatları sizinkinden daha fazlaydı. Onlar nasipleri kadar dünya nimetlerinden faydalanıp zevk almaya çalıştılar. Sizden öncekiler nasıl nasipleri kadar bu nimetlerden faydalanmaya çalıştılarsa, siz de aynı şekilde nasibiniz kadar bunlardan faydalandınız. Hep birlikte oyun ve eğlence bataklığına dalanlar gibi siz de daldınız. O münafık ve kâfirlerin yaptıkları dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. En büyük zarara uğrayanlar işte onlardır.''
70: ''Yoksa onlara daha önce helâk edilen toplulukların, Nûh kavminin, Âd ve Semûd’un, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve şehirleri altı üstüne getirilmiş Lût kavminin ibret dolu haberleri gelmedi mi? Halbuki onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişti de, kabul etmemişlerdi. Allah onlara kesinlikle zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.''
Al-i İmran 22: “İşte onlar, dünyada ve ahirette çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur. Araf 147 Âyetlerimizi ve ahiretteki karşılaşmayı inkâr edenlerin amelleri hepten boşa gitmiştir”.
Tevbe 38 mealen şöyle: Ey yöneticiler Size ne oldu ki: “onlarla mücadele edin” denilen taifelerle oturup anlaşılıyorsunuz, sizi uyaranlara öfkeleniyor, onları susturmaya çalışıyor, koltuklarınıza çakılıp kalıyorsunuz. Ebedi hayat karşılığında 3 günlük dünya hayatının şan, şöhret, makam ve servetine razı mı oldunuz? Halbuki dünya hayatının nimetleri ahiretin yanında hiç mesabesindedir!
Çözüm ne biliyor musunuz? Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olan, zalim babanız da olsa, mazlum düşmanınız da olsa. Anne-babanıza, çocuklarınıza, partinize karşı, rakibinize ya da düşmanınıza karşı hakkı savunabilecek misiniz? Değilse, ''Müslümanım'' demenin ne anlamı var.
Olsa olsa siz Müslümanların yüzkarası olursunuz! Ve dinleyin şimdi, seçimden sonra değil, şimdi:
Tevbe 23-24 “Ey iman edenler! Şayet inkârı imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dayanıp güvenilecek dostlar edinmeyin. İçinizden kimler onları dost edinirse, işte kendilerine kötülük edenler bunlardır. De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez”.
Bakara 11 de ne deniyordu bize: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman, ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler. İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir.”
Seçiminizi yapın şimdi.
En büyük seçim bu.
Ölçüyü tartıyı sağlam tutun.
Adil şahidler olun.
Bir daha hatırlatayım: Birilerine olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin! Karar sizin, eğer sapıtanlardan olursanız Habitat ağmalüküm!
Selam ve dua ile.