Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hac, Umre, Gazze, "Remel" ve "Hervele"

Demokrasilerde (!?) çare tüketmez. Herşey mümkün, hiçbir şey olmayabilir. Öte yandan “olmaz olmaz” deme, çünkü “olmaz olmaz!”. Ve dahi, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde, Allah (cc) hayır murat etmiş olabilir. Evet, “Kadere, rızga ve Ecele hükmeden bir Allah var”! O diledikten sonra, herşey mümkün!

İster misiniz, önümüzdeki günlerde Trump’un ya da Netenyahu’nun fişini çeksinler. (Kimin ne zaman öleceğinin bilgisi ve hükmü Allah cc’ne aittir. Hüküm Allahındır, herşey bizim için bir imtihan vesilesidir.). Bunların vefası filan yok. Bunların çıkarları söz konusu ise kendi çocuklarının bile kanlarını dökmekte tereddüt etmezler. Avrupa’daki Yahudileri Filistin’e göçe zorlamak için kendi kardeşlerini öldürmediler mi? Hem de 10 öldürüp, 100 öldürdük diye insanları korkutmak için dehşet seviyesini yüksek gösterdiler.

Yarın bakarsınız İsrail’de, Demokrat, Liberal, diyalog ve barış maskeli biri iktidara gelir, Türkiye, Arap ve İslam ülkeleri ile yeni bir diyalog süreci başlatılır. Zaten kimsenin İsrail’le savaş istediği yok, bunu fırsat bilerek, şiddet kullanarak çözemedikleri bir işi, “barış” yoluyla çözmeyi deneyeceklerdir.

Çaldıkları eşeği sattıktan sonra, Semerini getirip “bunu bulduk” diyen adamın hikayesi gibi bir durum. Hiç olmazsa Semerini geri getirmiş birisi. Piyangoda teselli ikramiyesi, Amorti gibi bir şey. Zaten devletler de benzer şeyler yapmıyor mu, ağır vergiler koyup, bahşiş gibi bayram ikramiyesi ile teşekkür bekliyorlar. Netenyahu, Trump değil, bakarsınız eceli gelen, kullanım süresi dolan siyasiler, fazla kullanılan mafya bağlantılı iş adamları, bürokratların da fişi çekilebilir. Çünkü yıpranmış yedek parça gibi bunlar. Fazla ses çıkartıyorlar, sistemi yavaşlatıyorlar.. Kaliteyi(!?) düşürüyorlar. Oysa sırada görev bekleyen nice kiralık siyasetçi, bürokrat, akademisyen, media mensubu, STK temsilcisi var.

Hem değişen şartlara uyum performansı sorunu var eskilerde. “Eskiyi unut, yeni yolu tut, gençliğe umut sen ol çocuğum” Sadece eskiyen koltukları değil, o koltukta oturanları da değiştirecekler. Başta yürüyenin hızı düşükse, arkasından gelenlerin de hızı düşüyor. Adrenalin seviyesi düşüyor. Biden’i hatırlayın çocuk kanından üretilen ab-ı hayat iksiri Andrenochrome yeterli olmayabiliyor.

Gazze olayı İslam dünyasındaki dindar kesimlerin toparlanmasına sebeb oldu. İslamofobya bitti, İslamlaşma hız kazandı. Bu süreci tersine çevirmeleri gerek. Ve bu kan içicilerin kan dökecekleri, İnsan avlayacakları yeni bir alan bulmaları gerek. Bu bölgede daha işleri bitmedi. Bölgeden ayrılmayacaklar.

Bölgemizde ilginç gelişmeler oluyor. Umman'da ABD-İran arasında yarı resmi görüşmeler devam ederken, Türkiye ile İsrail arasında Suriye’de “çatışmasızlık mekanizması” kurulmasına ilişkin ilk teknik toplantıda Azerbaycan’da yapıldı. İsrail gazetesi Jerusalem Post’a konuşan bir siyasi yetkili, İsrail heyetinin toplantıda Suriye’ye ilişkin “kırmızı çizgilerini” Türk tarafına net bir şekilde ilettiğini söyledi. Ne bu “Kırmızı çizgi” derseniz, İsrail, Suriye’de Palmira bölgesinde ya da başka bir bölgede Türk üsleri kurulmasını kabul edilemez buluyor. ABD ve Rusya üs kurabilir. Tenef’e itirazları yok. SDG’nın kontrolündeki askeri tesisler de sorun değil. ABD 10.000 km uzaktan gelip üs kurabilir. Ama Türkiye 400 Km ötede üs kuramaz. Hem de vasayat hakkımız olan bir ülkede. Buna kim karar veriyor, İsrail!

İsrail’le Suriye konusunda ne konuşuyorsunuz kardeşim! Niye Bakü'de oluyor bu toplantı? Niye Katar değil mesela. 44 gün süren Karabağ savaşı 10 kasım 2020‘de Ermenistan yenilgiyi kabul etti. İsrail, Azerbaycan'da İran sınırına yakın bir yerde arkasında bir askeri üs bırakarak ayrıldı. O Azerbaycan’da üs kurabilir ama Türkiye Suriye’de üs kuramaz öyle mi? Ve Türkiye Azerbaycan'da İsrail'le masaya oturur ama bunu hatırlatmaz! Sahi nasıl oluyor bu iş? Palmira 400 Km sınırdaşız, Telaviv – Bakü 3000 Km. Biz Bakü’de İsraillin askeri üssü olan bir İslam ülkesinde masaya oturuyoruz ve bize dayatılan tavır bu! Geçmiş olsun! Bunu İsrail'in zekası ile değil, bizim devletin derin devlet aklının derinliği ile ölçmek gerek!

Bakanlık kaynakları, “Çatışmasızlık mekanizmasının kurulması için çalışmalara devam edilecektir” diyor. Ayrıca Türkiye’nin Suriye’de “eğitim maksatlı üs” kurmasına yönelik değerlendirmeler de sürüyormuş. Sahi bu konunun İsrail'le ne alakası var. İyi, Irak'la da konuşun, Ürdün'le de konuşun o zaman. Ankara sanki DAEŞ’in arkasında kim olduğunu bilmiyormuş gibi açıklamalar yaparak aslında kime ne mesaj vermek istiyor ki? MSB yetkilileri, İsrail’in Türkiye’ye yönelik suçlamalarına tepki göstermiş ve “İsrail, çatışmacı dış politika anlayışı ile Türkiye’yi haksız ithamlarla hedef göstermektedir. Provokatif açıklamalarla iki ülke arasında gerilim varmış gibi algı oluşturulmaya çalışılmaktadır” demişler. Hay Allah! Aman aman, BAKÜ’de, İSRAİL ile, Suriye konusunu görüşmek için MASA’ya oturursanız olacağı buydu.

Evet ABD, daha doğrusu artık ABD yok, TRUMP diye bir HASTA ADAM var ortada deli dumrul gibi dolaşan, o Türkiye’ye de, İsrail’e de baskı yapıyor, anlaşın diye. “Anlaşın” dediği senaryoyu kendinin kaleme aldığı, bildik bir senaryo, adı Dahlan/Kushner senaryosu. Eski bir senaryoyu revize ettiler. Trump aslında her iki tarafı da tehdit ediyor. Senaryo Gazze’lilerin TEHCİR’inden ibaret değil, bu planın görünmeyen yüzünde HAMAS yöneticilerinin yargılanması ve tutuklanması, İZZEDDİN KASSAM Mücahidlerinin yakalarak infaz edilmesi de var.

Tekrar canlandırmak istedikleri tarih senaryonun başlangıcı 2019’un başları oluyor. Daha önce işin içinde Tevfik Arif gibi Trump’un ortağı, Türk ve Kazak vatandaşı ve Katar'la iyi ilişkileri olan birilerinin de iş görüşmeleri, politik konularda dostluklukların devreye girmesi ile, ilginç bir takım buluşmalar gerçekleşiyor. Aslında 2008’de BlackWater’in BAE’de ofis açmasının ardından, İsrail, ABD ve BAE arasında bir Şeytan üçgeni oluşturulmuştu. Arap dünyasının VIP ve CIP’lerinin, dini, etnik, ideolojik, politik bağlantıları, çıkar ilişkileri, zaafları, beklentileri, korkuları hepsi dosyalanmıştı. Ondan sonra süreç hızlandı.“Dahlan Beşlisi”ne zaman içinde BAE dışında Mısır, Suudi Arabistan Ürdün, Bahreyn de dahil oldu. Bu senaryo Trump’un “Deal of the Century /Yüzyılın anlaşması”na giden yolda bir başlangıç olacaktı.. Bu işin takibi ile de damadı Siyonist, Chabat’çı Jared’i görevlendirdi. Bu proje aynı zamanda Erdoğan’ın eş başkanı olduğu BOP ile de ilişkilendirildi.
28 ocak 2020’de bu proje açıklanırken Beyaz Saray’da Netenyahu da vardı. Bu plana göre “Kudüs İsrail’in bölünmemiş Başkenti” olarak ilan edildi. Bu karar aslında “Başkenti doğu Kudüs olan Filistin devleti”nin nasıl bir yalan olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Mahmud Abbas bile bunu o zaman bunu “Yüzyılın şamarı” olarak tanımlamıştı. Sonunda kınaya kınaya, sert demeçler vere vere biz de “dayatılan gerçeği kabul etmek zorunda bırakıldık”!?. “Akıllı olmamız, inatlaşmamız” konusunda zaten sürekli uyarılıyorduk. Ve henüz 15 Temmuz da yaşanmamıştı zaten.

Hatırlayalım: 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişimi oldu. Berat Albayrak’ın, 27 Eylül 2018 tarihinde New York’ta Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen etkinlikte, Yeni Ekonomik Program kapsamında oluşturulan Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi için McKinsey ile çalışma kararı açıklanmıştı. Mc Kinsey’in Beştepe’de ofis açacağı haberi üzerine 2 Ekim 2018’de Derin Gerçekler programında sert bir tepki vermiştim. Çünkü adım adım bir yerlere çekilmeye çalışıldığımızı görüyordum. 15 Temmuz darbesinden 2 yıldan az bir süre sonra yine ilginç gelişmeler oldu. Trump’un damadı Jared Kushner 27 Şubat 2019’da Beştepe’de idi. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak da 15 Nisan 2019’da beyaz saraydaydı. 22 Aralık 2022’de Türkiye’de İslam dünyasının dört bir yanından gelen hahamlar İslam Ülkelerinin hahamları ittifakı (Alliance of Rabbis in İslamic States-ARİS)nın ilk buluşmasını İstanbul’da yaptılar ve ardından Beştepe’yi ziyaret ederek burada Safarad Yahudilerinin kutsama duasını ayinini gerçekleştirdiler.. Bu tarihten sonra Karay ve Hazara konusu hız kazanmaya başladı. Bundan sonra Chabatçıların Türk vatandaşlığına geçişleri ve KKTC’ye yerleşmeleri hızlandı. 2. Merkez olarak Azebaycan'a yerleşmeleri ile birlikte İbrahim’i buluşmalar, Nuhi yasalar, Dinlerarası diyalog gibi konuların yeni adresi artık Azerbaycan'la birlikte BAE, Mısır ve Suudi Arabistan olacaktı. Bu süreçte işler iyice olgunlaştırıldı. 9 Mart 2022’de ise İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog Beştepe’deydi. Özel ve gösterişti bir törenle karşılandı.

Yeni Delhi G20 Zirvesi, 9-10 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleştirildi. Orada 51 sayfalık bir protokol vardı. İstanbul sözleşmesi, İklim yasası, toplumsal cinsiyet ve Orta doğu’da barış süreçleri ile ilgili tüm belgeleri istisnasız imzaladık.. Hindistan’ı Avrupa’ya bağlayacak ticaret koridoru, (India-Middle East-Europe Economic Corridor /IMEC) bu zirvede kabul edildi. Bu proje, Hindistan limanından kalkacak gemilerin BAE’den kara ve demir yolu ile Gazze’ye, oradan Pire limanı üzerinden deniz yoluyla Avrupa’dan, Baltık üzerinden ABD’ye kadar uzanacak bir ticaret yolu olacaktı. BAE’den başlayarak Suudi Arabistan, Ürdün üzerinden İsrail’den Kıbrıs üzerinden Yunanistan Pire limanına uzanan güzergah Kıbrıs'ı Akdeniz’de bir ara istasyon olarak yeniden tanımlarken, Doğu Akdeniz’in hakimi, Mısırın da katılımı ile İsrail oluyordu ve burada petrol ve gaz havzalarının işletilmesi de bu konsorsiyuma aid olacaktı. IMEC, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı ABD ve müttefikleri tarafından desteklenen bir stratejik hamle olarak görülüyordu ve Türkiye bu projede dışarıdan katılan bir aktör konumuna düşüyordu. Bu proje enerji altyapısı, demiryolları, yüksek hızlı veri kabloları ve temiz hidrojen boru hatlarını da içermektedir.

Bugün Gazze’de devam eden direnişi 7 Ekim 2023’de başladı. Bu tarihten önce olanları hatırlayalım: 20 Eylül 2023’de Erdoğan BM Genel Kurul’u için geldiği New York’ta Netenyahu ile buluştu. Netenyahu BM Genel kurulunda “Büyük İsrail haritası”nı açtı. İran Cumhurbaşkanı ise Mehdi’nin geldiğini ilanı için geri sayımın devam ettiğini söyledi.

Erdoğan, ABD’den dönünce FKÖ ve Hamas yetkilileri Ankara’da Türkiye’nin daveti ile görüşme masasındaydılar. Konu o zaman da Gazze’ydi. Abbas’ın liderliğinde(!?) Dahlanist, Silah’tan arındırılmış, Hamas ve Kassam tugaylarının dışında kalan Gazze'li laik sivillerin bir parti şekilde katılacağı, başkenti bugünkü Kudüs’ün doğusunda (Tarihi Kudüs’ün dışında) bir yer olan bir Filistin devleti kurulacaktı ve Türkiye’de bu devletin garantörü olacaktı. Ankara’da kurulan masada tarafların bu konuda anlaşması isteniyordu. Bu olduğunda Netenyahu Ankara’ya gelecek, Erdoğan’la buluşacak ve Erdoğan’ı İsrail’e davet edecek ve orada “Yüzyılın buluşması” gerçekleştirilecek ve bu iki lider Nobel Barış Ödülüne aday gösterilecekti. Yukarıdaki teori gerçekleşmeden 7 Ekim 2023’deki Kassam tugaylarının başlattığı harekat aslında bu komployu vurdu. Birilerinin plaına göre Ankara’daki masa dağılacak, Hamas üyelerinin bir kısmı Katar’a gidecekti. Ankara “Başkenti doğu Kudüs olan Filistin devleti”nin garantörü olmayı fazla ciddiye alan yönetim 15 Ağustos 2024’de FKÖ lideri ve Filistin Devlet Başkanı (!?) Mahmud Abbas’ı Türkiye’ye davet edecek ve TBMM’de (konuşturacaktır. Böylece hem, Türkiye’den İslam dünyasına Filistin’e destek (!?) verdiğini gösterirken, öte yandan “Truva atı” hükmündeki Dahlanist, kukla bir Filistin devleti meşrulaştırılmış olacaktıç Filistin hükümeti Gazze'ye karşı! Ve Gazzeye hiçbir şekilde yardım etmedi hatta Gazze'ye karşı iş birliği içinde ve biz Gazze sorununu görüşmek için Abbas'ı davet ediyor, TBMM’de konuşturuyorduk.

Yazı yine uzadıkça uzadı. Mehmet Görmez’in geçen gün sosyal media’da bir konuşmasına tevafuk ettim. Hac ve Umrede yapılan REMEL ve HERVELE’yi anlatıyordu ve soruyordu: “bu Ramazan’da 122 Milyon kişi katılmış. Bunlar, Kabe’yi tavaf ederken REMEL, Safa ile Merve sarasında say ederken HERVELE yaptılar. Biliyorsunuz REMEL çalım satarak, vakar ve izzetli biçimde, düşmana karşı celalli bir birlik ve güç gösterisidir. Pazularını ve omuzlarını açık tutarak İslam düşmanlarına karşı kararlı ve cesur bir duruş sergilerler. Bu aklın muktezasıdır. HERVELE’de aynı zamanda koşarlar. İbrahimi, İsmaili, Haacer örnekliğindeki Ahlaki ölçüler içinde bir meydan okuma, tevekkül ve Allah’tan başka kimseden korkmadıklarını gösteren bir cesaret gösterisidir. Müşriklerin onları dağınık, yorgun-bitkin, umutsuz, aciz bir kalabalık olarak görmemesi gerekiyordu. TAVAF ve SAY’da aslında sembolik anlamda anlatılan bu değil mi, Ruku ve secde Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmeme, Kurban, Allah yolunda can fedanın bir anlatımı değil mi? Şeytan taşlama, Şeytan’ın telkinlerine, Hannas’ın vesvesesine karşı bir duruş değil mi? Şimdi asıl soru şu: Müslümanlar şeklen yaptıkları REMEL ve HERVELE’nin ruhunu, anlamını unuttular mı yoksa? 122 milyon Ramazan umrecisi HERVELE VE REMEL yaparken Gazzeli çocuklar şehid olmaya devam ediyorlardı. Nisa suresi 75. Ayette ne deniyordu: "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir velî/dost gönder, bize katından bir yardımcı lütfet!’ diye yalvaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda mücadele etmiyorsunuz?" O gün yapamadığınız REMEL ve HERVELEyi bugün kefaret olarak Gazze’li kardeşlerimize destek için gösterilerde yapmaya ne dersiniz.. Yoksa o KABE’deki HERVELE ve REMELlerinin karşılıksız çek gibi, manevi anlamda karşılıksız bir eylem olmaktan öte bir anlam taşımayacaktır.
Selam ve dua ile.

5C3213E6C03C0E2648C59998

Kaynak AA. Ocak 2020

Bu yazı toplam 236 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar