Hadi Nasrallah'ın Şehadet Yıldönümü
Lübnan İslami Direniş Hareketi Hizbullah'ın Lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın oğlu Hadi Nasrallah'ın şehadet yıldönümü...
Hadi Nasrallah 18 yaşındaydı, babasının Hizbullah hareketinin lideri olması onun cephede olmasına engel değildi. Hasan Nasrallah şehid oğlu için şöyle der: “Şehid oğlum bu yolu kendi iradesiyle seçti. Dosta düşmana, hiç kimsenin “Bu genç, babası olan Genel Sekreterin baskısı ile cihada gitti” demesini istemiyorum.
Hadi Nasrallah, Hizbullah direnişine katıldığında; “Allah’a şükürler olsun ki babamın rızasını alarak tahsilimi terk edip İslami direnişin ve Hizbullah savaşçılarının arasına katılmak suretiyle, uzun zamandır arzuladığım şeyi yapabildim” der.
Ve arzulayarak girdiği bu yolda 1997'de güney Lübnan'daki Cebelu'r Refi bölgesinde İsrail ordusunun mevzilerine yönelik saldırısında başka bir mücahid ile birlikte şehid olur. ve cenazeleri İsraillilerin eline düşer. İsrail televizyonu bu iki kişinin kimliğini bilmeden onların kanlı resimlerini yayınladı.
İsrail medyası 10 saniyelik bir videoyla basına verir görüntüleri. O sırada Hasan Nasrallah canlı yayındadır. Haberi alır. Vakarlı, tıpkı bir şehid babası gibi dik bir duruş sergiler Hadi’nin babası ve şöyle der “Hep beraber savaşıyor, hep beraber şehid düşüyor, hep beraber kurban veriyoruz.”
Lübnan tarihinde gerek iç savaş döneminde gerekse İsrail işgaline karşı yürütülen savaş sırasında, siyasi veya milis grupların liderlerinden birisinin oğlunun savaş meydanında öldürüldüğü görülmemişti.
Evet böyle bir şehidti Hadi Nasrallah, şahadet için Hizbullah’ın güney cephesine gittiğinde ailesine bir vasiyet bırakır. Hadi’nin kendisinden sonra istediği, şahadetinden sonra geride bıraktıklarından, annesinden, babasından tek dileği duadır.
Babasından “Benim için çok önemli olan şey; İslami direnişin önderliği, Hizbullah ve mahsusen İslam ümmetinin savaşçılarının zaferi için –bu ümmete şeref, zafer ve azamet getiren bu kişilerin cihad vazifelerinin ifasında Allah’ın yardımını almaları için- dua” etmesini ister vasiyetinde. O insanlar, o erler en yüksek makama, şahadet tahtına çağırılsalar bile, İslam’ın ve ümmetin bekasını düşünürler. Zaten bu hal onları şahadete götürür.