"Halep’e Ağıt Yakmaya Bile Hakkımız Yok"

"Halep’e Ağıt Yakmaya Bile Hakkımız Yok"

Mustafa Karaalioğlu'nun "Halep'e ağıt yakmaya bile hakkımız yok" başlığıyla yayımlanan (14 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Halep trajedisinin insanlık ayıpları listesindeki yürek sızlatan yeri veya bütün İslam dünyasında asla unutulmayacak bir ayıp olması kadar gösterdiği nedir biliyor musunuz? Demek ki bu çağda, iletişimin bu kadar güçlü olduğu bir devirde böylesine bir vahşet, böylesine ardı arkası kesilmeyen bir katliam zinciri görmezden gelinebiliyormuş. Demek ki ülkeler, toplumlar görmek istedikleri vakalara gözlerini açıyor, görmek istemediklerine ise gözlerini kolaylıkla kapatabiliyormuş.

Halep, İslam dünyasının yüzünde öylesine bir kara leke ki, itiraf edelim bu talihsiz şehirle Avrupa’nın ilgilendiği kadar bile ilgilenmedik. Birçok ülke kendini parçalarken biz görmezden, duymazdan geldik. Durum tam anlamıyla budur işte. Başka izaha lüzum yok…


 
Biri diğerinden kanlı iki adam; Putin ve Esad, dünyanın şaşkın bakışları ve İslam dünyasının umursamazlığı altında Halep’i bombalarla yıktılar, insanlarını açlığa mahkum edip öldürdüler. Şimdi de son kalanları kılıçtan geçiriyorlar! Evet, teslim olan şehrin sokaklarına, evlerine barbarları göndererek sadece ilkçağlarda görülebilecek vahşeti 21. yüzyılın ilk çeyreğine sığdırmak için acımasızca saldırıyorlar.

“Bu son seslenişim. Belki de az sonra öleceğim” diyen çaresiz haykırışların görüntüleri vicdanımızı kanatmadı…

“Babam ölmesin, annem yaşasın” 
diyen çocukların sesleri kalbimizi 
titretmedi…

“Ey insanlık, ey İslam dünyası batısıyla doğusuyla neredesin” seslenişleri keyfimizi bile bozmadı…

Artık başka hiçbir vahşet ruhumuzu sarsamaz, hiçbir katliam insanlığımızdan kopan parçayı yerine koyamaz.

Onlar ölmeyi, katledilmeyi kesinlikle hak etmediler ama inanın biz bu ayıbı fazlasıyla hak ettik.

Çünkü her şey yavaş yavaş oldu. Aylar boyunca her gün, Putin-Esad katliamını durdurmak için bir umut vardı. Halep her sabah barışa, hiç olmazsa ateşkese 
uyanabilirdi.

Olmadı bir koridor açılabilirdi.

Olmadı birkaç parça ekmek ulaştırılabilirdi.

Olmadı birkaç doktora izin verilebilirdi.

Olmadı. Olmadı. Hiçbirisi olmadı. Çünkü dünya istemedi. Çünkü bütün İslam ülkeleri görmezden gelmeyi tercih etti.

Şimdi, Halep harap olduktan sonra ne kadar dövünüyor gibi yapsak boşuna… Tarih yazıldı, ayıp yüzümüze yapıştı.

Hiç olmazsa dürüstçe şunu kabul edelim. Halep’e ağıt yakmaya bile hakkımız yoktur. O şehre ne verdik ki ismini anıyoruz.