Hatipoğlu: "Din ve dince kutsal sayılan değerlere ilişkin her talebi ve eğilimi irtica addeden katı laikçilik, laikliğinde başbelası haline gelmiş bulunmaktadır. Artık tehdit algılarımızı gözden geçirmenin zamanı çoktan gelmiştir" dedi.

İslam denilince 'irtica', Kürt denilince 'bölücülük' yaftasının yapıştırılmaya çalışıldığını kaydeden Ömer Vehbi Hatipoğlu; "Bugün hala bir kısım elit, bürokrat ve siyasetçiler kendilerini resmi ideolojinin temsilcisi ve bekçisi gibi görüyor ve her dini talebi irtica, her etnik rahatsızlığın varlığını ifade etmeyi bölücülük olarak yaftalıyor.Oysa Türkiye, 1920'lerin Türkiye'si değildir. Artık tehdit algılamalarımızı gözden geçirmenin zamanı çoktan gelmiştir. Bu ülkede Laik Cumhuriyet rejimini yıkıp yerine dini esaslara dayalı bir düzen kurmayı amaç edinmiş bir İslamcı eğilimden veya partiden söz etmek abesle iştigal etmektir. İslamcı olarak nitelendirilen birçok yazar ve ideoloğun ateşli bir AB taraftarı kesildiği bir ülkede hangi İslamcı tehlikeden söz edilebilir ki?" diye sordu.

Türkiye'nin en temel sorunlarından birinin de konuşmayı, birbirimizi dinlemeyi beceremeyişimiz olduğunu vurgulayan Hatipoğlu, katı laikçi anlayışın, laikliğin de baş belası haline gelmiş bulunduğunu söyleyerek; "Hz.Muhammed'in (sav) doğum günü kutlamasını, bir okulda gözlerden uzak bir mekanda namaz kılınmasını, bir hanımın başörtüsü takmasını laik devlete tehdit olarak görür veya gösterirseniz geniş halk kitlelerini laikliğin karşısında taraf haline getirirsiniz. İşte o zaman siz laikliğe en büyük darbeyi vurmuş olursunuz. Zira Türkiye'nin en büyük toplumsal gerçeği İslamdır" dedi.

Toplumun bir kısmını ötekileştirerek, tehdit ve tehlike gibi görerek bir yere varılamayacağını vurgulayan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu şu değerlendirme de bulundu:

"Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Küreselleşme olgusu ekonomiden aile hayatımıza kadar her şeyi yutmakla tehdit eder hale gelmiştir.ABD öksürdüğünde Türk ekonomisi zatürre olmaktadır. Milli kaynaklar birer birer elimizden çıkmıştır. Finans kurumları, iletişim, medya ve tüm stratejik tesisler yabancı sermaye tarafından adeta yutulmuştur. Atlantik ötesinden eşkıya geliyor. Tehditler savurarak, şantajlar yaparak, hükümetler devirerek, kendi işine gelecek bir İslam icat edip bize dayatmak için yola çıkmış geliyor. Biz ya aklımızı başımıza devşirir, devletimiz ile milletimizi kucaklaştırır ve bir büyük barış projesi ile bu milletin dini ile içinde yaşadığımız coğrafya ile tarihi geçmişimizle ve etnik dokumuzla barışır ve önce büyük bir bölgesel güç, ardından da dünyanın en güçlü yıldız ülkesi oluruz ya da kayıkçı kavgaları ile enerjimizi birbirimizle didişmekte harcar ve hep güdülen, tehdit edilen, boynu bükük, kendi içine kapanmış, bölgesinden ve dünyadan izole edilmiş bir halde ideolojik tartışmalara devam ederiz."

Haber 7