Abdurrahman Dilipak
Hatırlayalım: Bir din günü var
Cumhurbaşkanı, yurt dışına mal varlığını, parasını kaçıranlara kartı hükümeti uyardı ve yapılan işi de “hıyanet-i vataniye” olarak tanımladı. Ben de bu vesile ile bir kez daha bu çevrelerin ihanetlerine dikkat çekmek istedim.
3-5 soysuzun, ahlaksızın, yani içimizdeki beyinsizin işlediği yüzünden bazen bir topluluk helak olabiliyor. Şoförün ya da sorumsuz bir yayanın hatası bütün otobüs yolcularının felaketine sebep olabiliyor.
Şu yolsuzluk ve rüşvet iddialarının memleketin gündemini nasıl işgal ettiğini görüyorsunuz.
Tamam, bu hainlerin derdi yolsuzluk değil, kendileri bunun milyon kat beterini yapıyorlar. Dertleri “üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” birilerine gözdağı vererek başka birilerini hizaya getirmek.
Bütün bunlar olurken şunu da görmemiz gerek. Birileri de sütten çıkmış ak kaşık değil. Hatta bunlar, bugün kendilerini yargılayan çevreler tarafından yemlenmiş de olabilir. Ama unutmayın şeytanın ya da şeytanın işbirlikçilerinin varlığı bizim günah işlememizin gerekçesi olamaz..
Burada asıl söylemek istediğim başka bir şey var. Yolsuzluk yapanlar, rüşvet alanlar, bir iki düzine bürokrat ve politikacı değil. Bu iş tek başına yapılan bir iş değil, sivil de var bu gayya kuyusunun içinde iş adamı var. Bu pislik bir şekilde birçok kişiye bulaşmış durumda. Bu kötü gidişe dur demeye kalkanların üzerine yürüyorlar, onlar tehdit ediyorlar, iftira ediyorlar. Ellerinden gelse adamı infaz edecekler.
Bakın bu ihanet şebekeleri bugün ya da yarın, mutlaka fuhşa saparlar, mafyalaşırlar, ya da mafyayla iş yapmaya başlarlar. Çevrelerini müfsit, edepsiz profesyoneller çevirir. Kendileri onların peşine takılmasalar bile, oğullarına, kızlarına, damatlarına gelinlerine dikkat etsinler. Şeytan onlara musallat olur.
Haram para durduğu yerde durmaz.
Hani ne demişler: “Zulm ile abad olunmaz!”. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. Allah’ın gazabı ne kadar geç gelirse o kadar şiddetli olur, bu gazap üzümleri ile beslenerek ne kadar yükselirseniz (Servet, makam ve şöhret olarak) yere çalışınız da o kadar şiddetli olur.
Dünya malına, makamına tamah eden bu aşağılık adamlara sormak istiyorum: Mazlumların intikamını alacak olan Allah’a ve suçluların cezalarını çekecekleri ahiret gününe inanmıyor musunuz? “İman ettik demekle yakanızın bırakılıvereceğinizi mi sandınız”. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var! ‘Kiramen Kâtibin’ aklımızdan geçirdiklerimizi bile eksiksiz yazar.
Bu dünyada sanık olmasanız bile, bu dünyada kimse sizden hesap sormasa bile bir de ilahi adalet denen bir şey var, hiç mi duymadınız!
Hem, emin misiniz, yediğiniz haltların bu dünyada hesabının sorulmayacağından. Unutmayın “Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.”
Bugün birilerinin kirli çamaşırları dökülüyor ortaya, yarın birileri sizin kirli çamaşırlarınızı dökebilir ortaya.. Allah korusun bugünkü iktidar gider, başkaları gelirse, bu iktidarın imkânlarından yararlanarak ağaç kurdu gibi bu yapıyı içeriden kemiren kemirgenler yok mu, o zaman, bugün FETÖ’cülerin başına gelenlerin daha ağırı sizin de başınıza gelebilir.
Yok, daha güzel günlere kavuşursak, bu iktidar birilerinin desteğine ihtiyaç duymadan yoluna devam edecek olursa, bu iktidar da gün gelir, içindeki bu pisliklerden kurtulmak için düğmeye basar. Zaten basmazsa, gün gelir bu iktidar da gider.
Bu iktidar döneminde sistemin kemirgenleri bindikleri dalı kemiriyor aslında. Farkında olmasalar da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşıyorlar.
Birileri, hacca-umreye giderek, cami, kurs, yurt, okul yaptırarak hayır yaptığını sanıyor, ama aslında “Şeytan onları Allah’la aldatıyor”. O yaptıkları hayır değil, kendi günahlarını perdelemek için bir istismardan başka bir şey değil. Belki kendi vicdan zonklamasını bu şekilde dindirmeye çalışabilirler ama, haram para ile hayır olmaz. “Kem alat ile kemalat olmaz”. Hırsızlık malı ile hayır yapılmaz. Bu yaptıkları günahlarını azaltmaz, artırır.
Bu hainler, bu haltı tek başına yemiyorlar, peşlerine eş-dostlarını, akrabalarını da katıp, hep birlikte cehenneme doğru koşuyorlar..
Hani derler ya, “Kedi yavrusunu yemeye kalkarsa, onu fareye benzetirmiş”. Bunlar da kendi soygun, işretleri için sapık dini yorumların, tarihte, kendilerinden önce aynı haltı yiyenlerin yollarından yürüyorlar. Bakın, dün Yaşar Nuri’nin, FETÖ’nün, Kalkancı’nın, bilmem ne “Hoca”ların peşine takılanlar aslında o çevrelerde kendilerini buluyorlar. Onun için oraya koşuyorlar ve orada saygı görüyorlar. Onlar da bunlara kolay, satın alınabilen bir cennet vadediyor. Al gülüm-ver gülüm geçinip gidiyorlar. Hangi haramı işlemek istiyorsanız, bugün o haramı meşrulaştıran, kendine “cemaat” adı veren bir topluluk bulabilirsiniz. Hepinizin canı cehenneme. Allah’ın laneti sizin üzerinize olsun!
Eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, vicdanınızın sesini dinleyin ve geri dönün! Tevbe edin. Bu dünya oyun ve eğlence yeri değil. Bu dünyada yaptığınız ve yapmanız gerekirken yapmadığınız, söylediğiniz ve söylemeniz gerekirken söylemediğiniz her sözün hesabının sorulacağı bir gün var! Bu dünyada yapıp yapmadıklarınızla, söyleyip söylemediklerinizle ya kendi cennetinize sırtınızda tuğla taşıyacaksınız, ya da kendi cehenneminize sırtınızda odun taşıyacaksınız.
Bu dünyada ebedi bir hayat yok, yeryüzünde bir cennet de yok! Burası bir imtihan yeridir. Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerin bu işlere bulaşmalarını anlamak mümkün değil. Allah eğer size mühlet veriyorsa, bu ya tevbe için bir mehildir ya da Allah’ın gazabını daha da artıracak bir süre içindir.
Birileri bütün bu haltları yerken, bir de çıkıp, öne geçerek, “Biz ıslah edicileriz” demiyor mu? “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir.”
Kişi liyakat ve ehliyet sahibi olmadığı halde bir makamda bulunuyorsa, bu onun ve üzerinde hüküm sahibi olduğu topluluğun helak sebebi olarak yeter. O zaman bize şöyle demek düşer: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım.”
Fasık ve müfsit olanlardan uzaklaşalım, iyi insanları ahirete giden yolculuğumuzda yol arkadaşı edinelim. Ama dikkat! Tek başına” iyi” olmak yetmez. “Dürüstlük” tek başına yeterli değil. Hem o “İyi-dürüst dedikleriniz makamı, parayı, kadını gönünce bir anda değişebiliyorlar. İkincisi yapacağı işi bilmiyorsa ve cesur değilse de onun iyiliği kendi ile sınırlıdır. Ehliyeti olmayan bir işte, tek başına iyilik yetmez. Kişi bilmediği işin peşine düşmemelidir de. Siyasete gelince ehliyet ve liyakat yanında, vekâlet ve velayet de gerekli. Bilgi ve cesaret de yetmez o zaman. Merhamet ve sabır da gerekli.
Ufukta seçim var. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Unutmayalım, biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. İktidar toplumun aynadaki görüntüsüdür bir bakıma. Akif’in dediği gibi: “Üç-beş soysuzun ardından zağarlık etmeyelim. / Hak namına haksızlığa ölsek de tapmayalım.”
Selam ve dua ile.
yeniakit